Türkiye yine uçlarda dolaşıyor...
MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç'ın "Türkiye, milli menfaatlerini ilgilendiren hiçbir konuda, Avrupa Birliği'nden en ufak bir yardım görmüyor. Türkiye'nin, Rusya Federasyonu ve İran'ı da içine alacak şekilde bir arayışın içinde olmasında fayda buluyorum!" şeklindeki sözleri, yeni bir gerilim noktası olduÉ
OysaÉ
Atatürk, bir imparatorluğun küllerinden Türkiye Cumhuriyeti'ni yaratırken, "Medeni ülkeler seviyesine gelmek" diye hedefimizi net bir şekilde ortaya koymamış mıydı?
Türk Ordusu'nun tepe noktasında görevli bir generalin bu sözlerinden "Türkiye'nin asrileşme serüveni bitiyor mu?" gibi bir anlam çıkabilir mi?
Kesinlikle hayır!
Sadece Kılınç'ın sözlerinden, şu anlamın net olarak ortaya çıktığını söyleyebilirim: "AB'ye güvenmiyoruz. Çünkü bizden acil olarak yerine getirmemizi istediği maddeler, Türkiye'yi bir anda iç savaşın eşiğine ya da komşularıyla bir savaşa sürükleyebilir. Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye atabilir. AB'nin bu yöndeki isteklerine boyun eğmektense, en olmayacak alternatiflere yönelmeyi tercih ederiz!"
ATATÜRK'ÜN ROTASI
KiÉ
Atatürk'ün rotasını net olarak belirlediği bu gemiyi kimsenin, Ortadoğu'nun çorak topraklarına doğru götürmeye çalıştığını da zannetmiyorumÉ
Hele 28 Şubat'ta balans ayarı yapan bir ordununÉ
Bunun aksi bir düşüncede olduğunu iddia etmek olsa olsa safdillik olurÉ
KiÉ
11 Eylül'den sonra, ABD'nin en üst düzeyde alarma geçtiği ve ilk önce "güvenlik" dediği bir dönemdeÉ
Türk Ordusu da "Önce güvenlik" diyorsa, bunu da göz ardı mı etmeliyiz?!
Bu bakımdanÉ
Türkiye'nin AB serüvenini iç politika malzemesi yapıp, ülkeyi ehven-i şer çözümlere mahkum etmenin kimseye bir faydası yok ki!
Çünkü, şerlerin en kötüsü ehven olandır..
KADINLAR & OTOMOBİLLER
Ve...
Türkiye'nin gergin gündeminin ötesinde...
Dünya Kadınlar Günü bağlamında da birkaç satır yazayım...
Kadınlar, yıllardır erkekler üstüne bir şeyler söyler dururÉ
Erkekler de epeyce bir süredir, kadınlar hakkında bir şeyler söyler dururÉ
Ama...
Hiçbirinin bu fıkrada anlatıldığı kadar yaratıcı olduğunu zannetmiyorumÉ
Baştacımız hanımların yüksek hoşgörüsüne sığınarak, aynen yansıtıyorum...
Henry Ford öldükten sonra cennete gitmiş. Cennetin kapısında meleklerden biri Ford'a şöyle demiş: "İnsanlık için büyük bir şey yaptın ve senin buluşun olan montaj fabrikası dünyayı değiştirdi. Bunun karşılığı olarak, cennette istediğin birisiyle görüşebilirsin."
Ford, kısa bir süre düşünmüş ve cevap vermiş: "Ben Tanrı'nın bizzat kendisiyle görüşmek istiyorum!"
FORD'UN TERCİHİ
Kanatlı melek bu istek üstüne Ford'u Taht Odası'na götürmüş ve Tanrı'nın huzuruna çıkarmış.
Ford'un ilk sorduğu soru "Kadınları sen yaratmadın mı?" olmuş.
Tanrı "Eeee, evet" diye cevap vermiş.
Ford devam etmiş; "Görüyorum ki senin icadında büyük tasarım hataları bulunuyor:
1. Ön tarafta aşırı sarsıntı bulunuyor...
2. Yüksek hızlarda çatırtılar ve titreşimler yaşanıyorÉ
3. Bakımı oldukça pahalı...
1. Sürekli boya ve cila ihtiyaci duyuyorÉ
2. 28 günün 5 veya 6'sında çalışmıyor ve işe yaramıyor...
3. Arka taraf da oldukça sallanıyor ve geziniyorÉ
4. Ayrıca emme manifoldu, egzoz manifolduna çok yakın tasarlanmışÉ
Tanrı "Hımmmmm" diye içini geçirmiş ve Kutsal Süper Bilgisayar'a birkaç şey yazıp sonuçları beklemiş.
Yazıcıdan çıkan kağıdı almış ve kısa bir süre sonra cevap vermiş: "Benim buluşumun kusursuz çalıştığını söylemek zor. Ama elimdeki istatistiklere göre çoğu erkek, benim buluşuma seninkinden daha fazla biniyor"...