Hasar tespiti
Ali Köseoğlu. 71 yaşında. 22 yıldır, Kızılay Şube Başkanı. Depremde "Selçuk Mahallesi'ndeki evi yıkıldı." Depremden sonra Hasar Tespit Komisyonu, rapor verdi:
- Bu ev orta hasarlıdır.
"Ali Dayı" sordu:
- Yavuz Bey... Allah aşkına söyle... Bu ev orta hasarlı mı?.. Bu evde artık oturulabilir mi?..
"Dayı" dedik:
- Evin resmini gazeteye basalım... Hasarın hangi boyutta olduğuna, içine girilip girilemeyeceğine kamuoyu karar versin.
***
Yanımıza "Kâfi" yaklaştı.
Ailenin "altıncı çocuğu."
Daha fazla çocuk olmasın diye, altıncının adını "Kâfi" koymuşlar.
Kâfi Demirsoy, Beko bayii.
Kâfi'nin evi yerle bir olmuş.
Zaten, depremden sonra çadıra çıkmış.
Şimdi "kira evinde."
Kâfi "Hasar Tespit Raporu"nu gösterdi:
"Az hasarlı."
Ve sordu:
- Yavuz ağabey... Allah rızası için söyle... Bu ev az hasarlı mı?
***
Pirelli Bayii Ali Yaşar'ın işyerinde kahve molası verdik.
Altı işyeri, üstü ev.
Sultandağı'nda "deprem sigortası olan sayılı binalardan."
Hasar, çok.
İşçiler hâlâ çalışıyorlar.
"Rapora" göre ise...
Bina "az hasarlı."
Eğer bu bina gerçekten "az hasarlı" ise...
Ali Yaşar'ın ailesi bunca onarıma rağmen hâlâ neden eve giremiyor?
***
Bir Sultandağlı yanımıza yaklaştı:
- Sayın yazarım... Gelen giden şov yapıyor... Söylediklerinin aslı, astarı yok... Bunları yaz.
Bir Sultandağlı daha geldi:
- Allah Kaymakamımız Ahmet Çınar'dan razı olsun... Gece demiyor, gündüz demiyor, çalışıyor.
Üçüncü Sultandağlı geldi:
- Yavuz Bey, sana bir şey göstereceğim... Hem resmini çek hem de gazeteye yaz.
Ve "gösterdi."
Hani bir söz vardır:
"Arap, yağı çok bulunca orasına burasına sürermiş."
Sultandağlı'ya da "ihtiyaçtan çok fazla çadır gelince..."
"İhtiyacı olmayan bile" çadır almış.
Ve kimi "damın üstüne çadır kurmuş."
- Gördün mü Yavuz Bey... Yaz bunu.
***
İzmitli'nin biri "kamyonete yardım malzemesini doldurmuş."
Sultandağı'na getirmiş.
"Hayırsevere" deniliyor ki:
- Bunları kriz merkezine ver... Sen İzmit'e dön.
Adam "hayır" diyor:
- İhtiyaç sahiplerine elden dağıtacağım... Kriz merkezinin ne menem şey olduğunu, İzmit depreminden çok iyi biliyorum.
***
Sultandağı'na depremden hemen sonra gitmiştik.
Şimdi yine gittik.
İşte gördüklerimiz ve dinlediklerimiz.
Hele bir de Ali Köseoğlu'nun söyledikleri var ki:
- Yavuz Bey aptal, miskin, uyuşuk, dilenci bir nesil yetişiyor... Köydeki evini satıp, gelmiş... Karısı, kızı, oğlu, gelini her gün kömür kuyruğunda... Yiyecek kuyruğunda... Fak Fuk Fon kuyruğunda... Ayıptır... Özal bu fonu, bu amaçla mı kurmuştu?
|