kapat
03.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
En ağır beş suç

Konfüçyüs, Hükümdar'ın isteği üzerine bir süre için şehrin yönetiminde olmayı kabul etti. Yedi gün izledi. Yedinci gün yüksek memur Şao-Çeng'i idam ettirdi, cesedin üç gün açıkta kalmasını emretti.

Öğrencileri çok şaşırdılar, yanına gittiler, sordular: "Şao-Çeng bu şehirde hatırlı ve kuvvetli bir adamdı. Şimdi şehrin yönetimini aldıktan sonra ilk işiniz onu astırmak oldu. Bu yaptığınız doğru mudur. Bildiğimiz kadarıyla bu adam haydutluk, hırsızlık yapmamıştı..."

Konfüçyüs "yaptığımın nedenlerini size anlatayım" dedi ve anlattı:

"Dünyada beş ağır suç vardır. Haydutluk ve hırsızlık bunların arasında değildir, daha sonra gelirler. Bu beş suç şunlardır:

Birincisi uyumsuz ve asi bir tabiatla birlikte gözüpeklik;

İkincisi aşağı bir hayat tarzıyla birlikte inatçılık;

Üçüncüsü çenesinin kuvvetli olmasıyla birlikte yalancılık;

Dördüncüsü herkesin ayıbını, kusurunu aklında tutmakla birlikte herkesle dost geçinmek;

Beşincisi hak ve adalet duygusu olmamakla birlikte yaptığı haksızlıkları süslü ve parlak gerekçeler arkasına gizlemek.

Şao-Çeng'de bunların beşi de vardı. Nereye gitse taraftar topluyor, hizipler yaratabiliyordu; aldatıcı fikirlerini parlak konuşmaların arkasına gizleyebiliyordu; zulmüyle adaleti tersine çevirebiliyordu.

Aşağılıklar birleştiği zaman ortaya çok güçlü bir kötülük çıkar. Ben de şehir halkı için tasalanmak yerine bu adamı idam ettirmeyi tercih ettim."

***

Konfüçyüs, öğrencileriyle bir geziden dönerken etkileyici bir çavlan gördü. Yanında durdular, suların güçlü akışını izlemeye koyuldular.

O sırada bir ihtiyar göründü, suya girip karşı kıyıya geçmek için hazırlanmaya başladı. Konfüçyüs onu durdurmak için seslendi: "Bu çavlan otuz kulaç yüksekliğinde, 90 metre burgaç yapıyor. Balıklar ve kaplumbağalar bile buraya yanaşamıyor. Sanırım buradan geçmek senin için zor olacak."

İhtiyar aldırmadan, suya girdi, az sonra karşı kıyıdan çıktı. Konfüçyüs seslendi:

"Çok mu ustasınız, yoksa bir büyünüz mü var? Nasıl ettiniz de bu sudan çıkabildiniz?"

İhtiyar "Büyü yok" dedi, "Suya inanarak girdim, beni karşı kıyıya taşıyacağına güvendim. Ona güvendim, kendime de ona uyum sağlayacağım konusunda güvendim. İşte, girdim ve çıktım."

Öğrencileri Konfüçyüs'e baktılar, o da şöyle dedi: "İnsan kendini inanç ve güvenle sağlam kılınca böyle bir suya bile güvenebiliyor. Demek ki insanlar karşısında da aynı inanç ve güveni gösterebiliriz."

***

Konfüçyüs şöyle demiş:

"Kimde muhteva şekilden daha ağır basıyorsa o yontulmamıştır. Kimde şekil muhtevadan daha ağır basıyorsa o yüzeysel bir insandır. Kimde muhteva ve şekil aynı ağırlıktaysa o seçkin bir insandır."



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır