kapat
03.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Makro istikrarın mikro sonuçları

Türkiye ekonomisinde son derece ilginç şeyler oluyor. Ekonominin makro dengelerinin tesis edilmesi yolunda çok ciddi adımlar atıldı. Bunda IMF'den büyük kaynak gelmesinin de çok etkisi oldu.

Kısaca özetleyelim. Kamu maliyesi faiz ödemeleri öncesinde rekor fazla veriyor. Reel olarak kamu maliyesi neredeyse dengeye geldi. Kamu bankalarındaki kara delikler kapatıldı. Merkez Bankası bağımsızlığını kazandı. Sıkı para politikası uygulanıyor. Önemli reformlar gerçekleşti.

Sonuçlarını da görmeye başladık. TL üç aydır sürekli değer kazanıyor. Döviz kurundaki dalgalanma da iyice küçüldü. TL faizleri hem istikrarlı hem de geriliyor. Bugün açıklanacak olan şubat enflasyonun yılsonu hedefi ile tutarlı çıkması bekleniyor.

Böyle bir durum, Türkiye koşullarında ekonomide makro anlamda istikrarın sağlandığı anlamına geliyor. Yakın gelecekte de bu istikrarı bozacak bir tehlike pek gözükmüyor.

Buna karşılık, iş aleminin şikayetleri azalacak yerde hızla artıyor. Çünkü makro istikrarın tesis edilmesine rağmen iç talep bir türlü hareketlenmiyor. Ekonominin büyümeye geçtiğine dair bir işaret gelmiyor.

Ekonomide yeni dönem
Geçmiş deneyimlerden çok farklı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Uzun süredir Türkiye ekonomisinin en belirgin özelliği, makro istikrara iç talebin çok hızlı tepki göstermesidir.

Ne demek istiyoruz? Kur ve faiz sakin gidince genellikle iç piyasalar canlı seyreder. Ancak makro istikrarsızlık halinde iç piyasa daralır. Son on-onbeş yılda hep böyle olmuştu. Makro istikrarsızlık talep yetersizliği, makro istikrar ise canlı talep anlamına gelmişti.

Ama bu kez öyle olmuyor. Bütçe, kur, faiz, enflasyon, bütün makro göstergelerde ciddi bir düzelme yaşanmasına rağmen iç talepte tık yok. Bırakın canlanmayı, ufak kıpırtıya bile rastlanmıyor.

İş alemi temsilcilerinin giderek daha yüksek bir tonda seslendirdikleri "reel ekonomiye destek" çağrılarını bu gözlem çerçevesinde dinlemek gerekiyor. İş dünyası bilmediği, daha önce hiç başına gelmemiş bir durumla karşılaşmanın şaşkınlığını yaşıyor.

Neden böyle oluyor? Neden temel makro büyüklüklerde istikrarın sağlanmasına rağmen tüketim ve yatırım harcalamarında bir artış görülmüyor? Bunların çok önemli sorular olduğunu düşünüyorum.

Bir ipucu verelim. Geçmişten farklı olarak, konjonktürün bu aşamasında maliye ve para politikaları gevşetilmedi. Çünkü enflasyonla mücadele etme zorunluluğu sürüyor. Onun da gerisinde kamu borcunun ulaştığı tehlikeli sınır yatıyor.

Buna, bankacılık kesiminin bu krizde yediği darbeyi ekleyebiliriz. Bankaların iç sorunları kredi hacmini genişletmelerini engelliyor. Artan işsizliğin tüketici güvenine yaptığı hasar da kolay telafi edilecek gibi durmuyor.

Mikro boyutu
İç talepteki durgunluğun sürmesi iç piyasaya üretim yapan bütün sektörleri etkilemektedir. Çünkü hepsinde önemli miktarda kapasite fazlası vardır. Bu da firmaların kârlılığını ciddi şekilde düşürmektedir.

Kapasite fazlası genellikle kâr marjlarını indiren "fiyat savaşlarına" yol açar. Piyasa mekanizması, mali bünyesi zayıf firmaların batması yolu ile kapasiteyi taleple uygun hale getirir.

İç piyasa için üretim yapan kesimlerin önümüzdeki günlerde işi çok zordur. Zorluğun nedeni makro istikrarsızlık değil, "sıcak para" ile finanse edilen yapay iç talep artışları döneminin bitmesidir. Bu çok önemli konuya tekrar döneceğiz.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır