Cuma günkü yazıda bu hafta üç büyüklerin oynayacağı maçlarda olacaklar hakkında fikirler yürütmüştük. Maçlar bitti, olaylar aynen görüntülendi. Artık bazı şeyler, göstere göstere yapılıyor. Türk insanı aptal yerine konuyor. Kendimiz çalıyoruz, kendimiz oynuyoruz.

Avrupa'daki bahislere artık Türkiye ligleri sokulmuyor. Çünkü bu bizdeki şike olaylarından ve danışıklı döğüşten Avrupalılar da "illallah" etmişler.

Bizimle beraber yasaklanan bir ülke daha var. Tabii ki hemen onu da tahmin edersiniz: Romanya. Geçtiğimiz yıl Avrupa rüşvet klasmanında zaten ilk ikiyi de başarıyla bu iki ülke temsil etti.

Bazen düşünüyorum; "Küçük takımlar bu ligde niye oynuyorlar?" diye. Onlar bazen figüran vazifesi görüyorlar, bazen de sanal olarak maçlara çıkıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, sonuçta kaderleri belli.

Cuma günü Kocaeli-Beşiktaş maçı... Durum 0-0 Erol Ersoy, göstere göstere Kocaeli lehine bir penaltı vermiyor. Sonra da o penaltı pozisyonunu vermemenin ezikliğiyle saçmasapan işler yapıyor, maçı ağzına yüzüne bulaştırıyor.

Mondargon kesin atılırdı
Cumartesi günü Ali Sami Yen Stadı'na geliyoruz. Bu sefer sahnede Bülent Uzun var. İlk yarım saat seyircinin ve özellikle Lucescu'nun baskılarına göğüs germeye uğraşıyor, 60. dakikadan sonra da gardı tamamen düşüyor. Ondan sonra da orta oyunu başlıyor. Net bir biçimde Mondragon atılır, bir de G.Birliği lehine penaltı verilir. Uzun, uzunca bir süre düşündükten sonra kafasında çözümü buluyor. Hiçbir şey yapmayan Cafer'e sarı kart göstererek işi kurtarmaya kalkıyor.

Pazar günü Denizli'ye dönüyoruz. F.Bahçe 1-0 mağlup. Öyle bir kolla oynama veriyor ki Mustafa Çulcu; hem de görmediği pozisyonda. Yardımcıdan yardım aldığını söylüyor, onun pozizsyonu görme şansı hiç yok. F.Bahçe takımına ceza alanı civarında serbest vuruş verirken, gol yapma ihtimali fazla. Zaten başka türlü zorlanıyorlar. İkinci yarıda da Çulcu, çaldığı düdüklerle Denizlispor'u oynatmıyor. Ve F.Bahçe kazanıyor.

Bunların böyle olacağı perşembe günü hakem tayinleri yapılırken belli. Erol Ersoy, Bülent Uzun, orduda astsubay görevi yapıyorlar. Mustafa Çulcu, astsubaylıktan, imtihana girip subay olanlardan. Yani o da ordu mensubu. Eğer maçlar büyüklerin aleyhine biterse ortalık yangın yerine dönecek. Tam bu şike olaylarının kol gezdiği dönemde, bu işlerine gelmez. O zaman bir şık kalıyordu, büyüklerin kazanması... O da sağlandı. Küçükler, Kurban Bayramı'nda kurbanlık koyun vazifesi gördüler. Bakalım şampiyonlukta hangi küçük takımlar adak olarak kullanılacaklar. Onları da göreceksiniz.

Metin Şentürk ders versin
Sonunda ne mi olacak hiçbir şey! Bu yazıları okuduktan sonra diğer gazeteleri bir karıştırın bakın. Hakemler hakkında ufak ufak tenkitler göreceksiniz. Peki tam tersi olsaydı... Yani bu verilmeyenler büyüklere verilmeseydi, o gazete sayfaları nasıl olurdu bir düşünün. İsterseniz bir de araştırın, gözlemciler bu hakemlere kaçar puan vermişler. İnanıyorum, 3'ü de 8'den aşağı almamıştır. Bozacı ile şıracı misali... 3 Büyük kulüpte hiçbir yönetici ve menajer konuşmasın, sussunlar, ayıp oluyor.

Geçen cumartesi akşamı, Metin Şentürk'e gittim. Sahnede ilk defa seyrediyorum. Kendisiyle bu kadar barışık bir insan az gördüm. Çok da iyi sahnesi var. Onu seyrettikten sonra, bizim bakar-körlere daha bir tuhaf bakmaya başladım. Aslında bundan sonra hakem seminerlerinde kesin olarak Metin Şentürk'e 2 saat ders verme süresi tanınmalı. Bizim hakemlerimizin ondan öğreneceği çok şeyler var.

Sonra da diyoruz ki; Şampiyonlar Ligi'nde Dünya Kupası'nda niye hakemimiz yok. Bu hafta oynanacak 2 Şampiyonlar Ligi maçında Ğ bunlardan biri G.Saray-Liverpool, diğeri B.Münih-Boavista maçı Ğ görev verilen hakem triolarının içine iki değişik ülkeden yardımcı hakem ataması yapıldı. Sebebi de "Şampiyonlar Ligi'ne hakem gönderemeyen ülkelerin, hemliğinin geliştirilmesi açısından" diye bir not konuldu. Bunların içine de henüz Türkiye'den bir hakem verilmedi. Aslında bu haftaki 3 Büyük takımın maçlarını izledikten sonra Federasyon, Metin Şentürk'ü Avrupa'ya teklif etse daha doğru iş yapar.

Liverpool'a saldırmayın
Bugün Galatasaray, sahaya çıkıp da "Bu Liverpool'u öldüreyim" derse hata yapar. Çünkü teketek mücadelede İngiliz ekibi zor bir takım. Özellikle yenemezsen beraberlik bile yetebilir. Çünkü Galatasaray son maçını Barcelona ile içerde oynayacak. Belki o maça kadar Barcelona işi garantileyebilir. Onun için sarı-kırmızılıların seyirci baskısıyla Liverpool'un üzerine topyekün gitmemesi gerekir. Bir de defansın en önemli adamı Emre oynamayacak. Bu Galatasaray için büyük kayıp. Dikkat edin Emre'nin oynamadığı maçlarda Galatasaray defansı büyük hatalar yapıyor, aynen Gençlerbirliği maçında olduğu gibi.