kapat
26.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

"Fahriye Abla" gerçekten yaşadı mı?

Ahmet Muhip Dıranas, "Fahriye Abla" şiiriyle ünlüdür, ki bu şiiri sinemaya da aktarılmış ve "Fahriye Abla"yı Müjde Ar canlandırmıştır. Bir gün Dıranas'a, "Fahriye Abla şiirinin sizde bir hatırası var mıdır?" diye sorarlar.

Yanıtı kesindir:

"Yoktur, hepsi uydurma."

Dıranas, bilindiği Sinopludur.

Şair Berin Taşan da 1965-1974 yılları arasında Sinop'ta savcı olarak göreve yapmıştır.

"Fahriye Abla"yı Taşan da merak etmektedir ve bu merakın fotografisini şöyle çıkarır:

"Şiirin yazıldığı tarihten günümüze kadar konumunu koruyan bir sokak var ki (Cezaevi önünden limana inan sokak) her geçtiğimde 'Havada keskin bir kömür kokusu' duyardım. Kent içinde "Fahriye Abla" şiiri için bir çok söylenti dolaşırdı. En yaygın olanı, şiir sözde adı 'Fahriye' olan 'kütüphane memurluğundan emekli' bir hanım için yazılmıştı. O yıllarda adı geçen hanım sağdı. Ahmet Muhip Dıranas'ın ölümünden sonra aynı adla film çekildi. Bir gazetede şiirin kahramanı olduğunu iddia eden bir kadınla yapılmış bir röportaj okumuştum. Hiçbirini de inandırıcı bulmamıştım."

Dıranas, "Şiirlerini bir kitapta toplasana!" diyenlere de şu yanıtı verecektir:

"Toplayayım da, adını ne koyayım?"

"Fahriye Abla koyun" denilince de, bu kez kızgın ve kırgın olarak şöyle söylenecektir:

"Bıktım şu Fahriye Abla'dan...

Kiminle tanıştırsalar, siz Fahriye Abla şiirinin şairi değil misiniz? diye sormakta...

Fahriye Abla öyle bir yere geldi ki, bunca şiir yazdım, onları da beni de aştı..."

Edebiyatımızda "Fahriye Abla" gibi böyle kimi şiirler vardır ki, ünleri şairlerinin adı önüne geçmiştir.

Dıranas'ın bu ünlü şiirini bir kez daha okuyalım.

FAHRİYE ABLA

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,

Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.

Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,

Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!

Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen

Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla

Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi,

Sarmaşıklarla balkonu ortak bir evdi;

Güneşin batmasına yakın saatlerde

Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede,

Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;

Bahçende akasyalar açardı baharla.

Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;

Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.

İçini gıcıklardı bütün erkeklerin,

Altın bileziklerle dolu bileklerin.

Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;

Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.

Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,

En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.

Bilmem simdi hâl bu ilk kocanda mısın?,

Hâlâ dağları karlı Erzincan'da mısın?

Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;

Hatırada kalan şey değişmez zamanla.

Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye abla!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır