kapat
18.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Koyun gelir seke seke kara üzüm döke döke

Hiç burnunuzun ortasına dirsek yediniz mi? Ben yedim. "Aşk ve Gurur" dizisinde oynuyorum ya oradaki 'İlhan' karakteri Nejat İşler'den aldım darbeyi.
Çocuğun suçu yok. Kavga sahnesi vardı, ben de rol icabı ayırmaya kalkınca yıldızları saydım. Neyse, size şiş bir burunla yazıyorum yazımı. Bu yetmiyormuş gibi ertesi gün arkadaşımın kocca köpeği beni seveyim derken dudağımı patlattı! Yani yeme yanında yat bir durumdayım. Aşağıdaki resimler mi? Onlar daha önce çekildi; henüz ben güzelken! 'Bayramda neler yapacaksınız bakalım?' diye geleneksel sorumu sorarak konuya gireyim. Siz kim bilir neler yaparken, ben büyük ihtimal dizi çekeceğim (lafın gelişi... Diziyi ben çekmiyorum tabii ki). Biz dizi çekerken koyun kardeşlerimiz de çile çekecekler her kurban bayramında olduğu gibi. Onları sevabına kesme yerine sevabına kurtarabilir miyiz sorunsalına geçmeden önce bayramın adı ile ilgili bir önerim var; ona bir göz atalım.

Şeker bayramının adı ne güzel; hem alternatifli, ister 'şeker' de, ister 'Ramazan' (Gerçi bu konuda da hafif tertip tepişmeler olmuyor değil ya neyse). Kurban Bayramı deyince sanki kurban edilecek hayvancağızlar bunun için bayram ediyormuş gibi bir garip tınlıyor kulağa. Acaba diyorum "kurban etme bayramı" desek... Bu sefer de kesip biçerken biz bayram ediyormuşuz duygusu verir ki, bu da bizim barbar görünmemize neden olur. Zaten adımız el alemlerinde çıkmış dokuza, inmez sekize.

Yani ne demeli bilmiyorum, eski köye yeni adet getirmenin de manası yok öte yandan; ben en iyisi işime bakayım. Siz, dini vecibeleri harfiyen yerine getiren bazı değerli okurlarım kusuruma bakmayınız. Benimkisi yoğun hayvanseverlikten kaynaklanıyor; beni ancak bencileyin kimseler anlar.

KEDİNİN GÖZÜ NASIL OYULUR?

Kurban bayramlarında çocukluğumdan beri içim bir tuhaf olur. Günlerce önceden satın alınıp da bahçede beslenen koyuncuğun kıtır kıtır kesilişine tanık olmasa bile bunu bilmek bir çocuğun ruh halini nasıl etkiler tahmin edersiniz sanırım. Geçen gün National Geographic kanalında istakozların taşınma esnasında zarar görmemeleri için ne önlemler alındığı ile ilgili bir programa rastgeldim. Aklıma tavukların bir yerden başka bir yere taşınırken daha rantabl bir sonuç sağlanması adına (!) ayaklarının canlı canlı kesilmesi ile ilgili okuduğum bir haber geldi. Oradan da zihnim, kaçıp sorun çıkarıyor (!) diye kurban edilmeden önce ayakları kesilen dananın içler acısı halinin görüntüsüne atladı. Bu sonuncusunun din ve imanla ne ilgisi olabilir diye düsünmekteyim.

Kurban geleneği fakirleri, ihtiyacı olanları mutlu etme amacı güdüyor değil mi? Zenginler fakirlere her daim el uzatmalı; buna kimsenin itirazı olamaz. Fakat bu yardımın değişik şekillerde yapılabileceğine inanmak da, görevini yerine getirme duygusu verecektir bundan da kimsenin şüphesi olmasın. Ben, her kurban bayramında yaptığım gibi engelli kardeşlerimize tekerlekli iskemle, protez v.b yardımlarında bulunma önerimi tekrar edeceğim. (Düşünenlere işte Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği'nin telefonu: 0216 370 81 66). Peki, düşkünler yurduna veya kimsesiz çocukların barındığı yurtlara yapılacak ziyaretlerin onlara nasıl bir mutluluk vereceğini düşünmek yerine görmek nasıl olurdu? Sahipsiz hayvanları veya sokak hayvanlarını evlat edinmek, topluca barındıkları yerlere yiyecek yardımları yapmak da insanın vicdanını rahatlatıp günahlarından arındıracak bir başka yol. Sahipsiz hayvanlar ve sokak hayvanlarından söz açmışken onları korumayı kendilerine misyon edinen güzide kişilerin de tepişmekten vazgeçmelerini ulu tanrıdan niyaz ediyorum. Bu işin rantı olur mu ey hanımlar!? Kediyi köpeği koruyacağım, korurken de bunların en başı ben olacağım diye birbirinizi yemeyin. Şu üç günlük dünyada günahlar sevapları götürüyor ona göre. Farkındayım hele şu son satırlarda cami imamı lezzetinde konuşmaya başladım (Ben yazarken konuşuyorum, yanılmıyorsam önce de belirtmiştim).

İSTAKOZLAR NASIL TAŞINIR?

Gelelim kedilerin gözünü oyup kuyruklarını yakan, nesli tükenmeye yüz tutan caretta'ları işkence ederek öldüren, tilkilerin kürklerini satacağım diye yüzlercesini siyanürle katleden, kendisini ısırdı diye köpeğin tekinin dişlerini çekip onu asan dinsiz imansızlara... Geçenlerde hayvan dostu Pakize'nin (Suda) de yazısında yapmayı istediği gibi,fben de onlara onların hayvanlara yaptığını yapmak istiyorum. Bakalım nasıl oluyormuş?

Beni her hafta okuyanlarınız, alıştıkları üzere pek eğlenceli bulmadınız farkındayım. Yine bayram geliyor, yine kareler. Keşke daha, daha, daha da çok param olsa şu kurbancıkların hepsini satın alıp özgürlüklerine kavuştursam. Benim her şeyime karşı olanlar, "sen paranı kurbanların özgürlüğüne saçacağına fakire fukaraya ver" diye ukalalık etmesinler sakın. Yapmadığımı nerden biliyorsunuz diye bir karşı atakta da ben bulunurum akılları başlarına gelir. Olsun, yazı güzel bir temenni ile bitsin.

Dört gün sonra bayram... Kutlu olsun.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır