Ölenlere Allah'tan rahmet, geride kalanlara sabır dilemekten başka bir şey elden gelmiyor...
Yoksulluğun, adamsendeciliğin yol açtığı bu felaket karşısında, Allah geride kalanların yardımcısı olsun!
Çünkü, Türkiye'de birçok şey değişiyormuş gibi gözükse de, aslında değişmiyor...
Deprem üzerine yapılan programları, gazetelerde yayınlanan yazıları bir hatırlayın...
Sonra da gerçekten kimin, ne kadar, depreme karşı bir ön hazırlığı olduğu sorusuna cevap vermeye çalışın..
Belki de...
Ekonomide yaşanan deprem, jeolojik sarsıntıların önüne geçti, kimsenin canını koruyacak adımı atmaya takatı kalmadı...
İstanbul Ticaret Odası Başkanı sevgili Mehmet Yıldırım'ın düzenlediği bir toplatıda Yrd Doç Dr Oğuz Gündoğdu elinde slaytlarla anlatıyordu...
Kare kare yıkılmış ya da çatlamış evlerdeki inşaat hatalarına dikkat çekiyordu...
Hepimizin hocayı ne denli büyük bir dikkatle dinlediğimizi hatırlıyorum...
Çünkü, ortada dolaşan bilgi kirlenmesinin ötesinde, bilimsel verilerle gerçekleri bir bir yüzümüze vuruyordu...
Göndoğdu, "Hiç vakit geçirmeden önlem almamız şart, aksi halde nice 17 Ağustos'lar yaşarız" diyordu...
Dediği gibi de oldu...
3 Şubat Pazar günü tarihe Sultandağı Depremi olarak geçti...
Bile bile lades değil de, o halda bu ne?
Depreme dair son birkaç not daha...
Gölcük'ü vuran depremin birinci yıldönümüydü...
Deprem Dulları başlıklı bir yazısı dizisini hazırlamak için fotomuhabiri arkadaşım Mert İnan'la birlikte Gölcük'teydim...
Sabahın erken saatlerinden gecenin ilerleyen vaktine dek o coğrafyayı baştan sona dolaştık... Eşini, sevgilisini, çocuğunu kaybetmiş birçok
depremzede ile konuştum...
İliklerime dek sarsılmıştım...