kapat
27.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Liz'in resmini nasıl çektim?

Dünyanın en kötü fotoğrafçısı olduğumu bilenlerden adeta intikam aldım. Liz Taylor'un; Kaşıkçı'nın yatının güvertesinde çektiğim resimleri Paris Match dergisinin iki sayfasını kapladı

Geçen hafta Adnan Kaşıkçı'nın, Elizabeth Taylor'la görüşmem için harcadığı çabayı anlatacağımı söylemiştim. Cannes Film Festivalleri'nden bazılarına birkaç kez gazeteci sıfatıyla katılmış, kat'iyen hoşlanmamıştım. İlgi çekmek için çıplak pozlar veren yıldız namzetlerine birkaç fotoğrafçı dışında kimse bakmazdı. Basın ve Cannes sakinlerinin merakı Hollywood yıldızlarıydı. Uzaktan resimlerini çekerken çığlıklar atar, "Bu tarafa bakın!" diye avaz avaz bağırırlardı. Akşamları da özel film gösterilerine katılan tuvaletli, smokinli yıldızları iki dakika görmek için saatlerce sokaklarda beklerlerdi.

Ama Elizabeth Taylor'un Cannes'a gelişi tüm dünya imparatorlarının bir anda, aynı gemiden karaya çıkması kadar kıyamet kopardı. O gece Cannes'ın en ünlü restoranı Moulin des Moujen'de AIDS Vakfı'nca Liz Taylor onuruna verilen yemeğe katılanlar, kişi başına bin dolar ödüyordu. Kaşıkçı bir masa satın almış ve beni de davet etmişti. Elizabeth Taylor'la yemekten önce resim çektirmek için biner dolar daha ödeyen konuklar sıra beklerken Adnan; "Yarın sabah 11'de Liz'i yata davet ettim. Akşama kadar beraberiz. O zaman istediğin kadar sohbet edersin" dedi.

Taylor'la yattaki buluşmamızdan bir-iki yıl önce Paris'te komik karşılaşmamızı anlatmalıyım. Paris'in antika salonlarından birinde zamanın Belediye Başkanı Chirac, AIDS yararına bir balo veriyordu. Onur konukları Elizabeth Taylor'la Audrey Hepburn'dı.

Dünyanın her köşesinden gelen basın mensupları smokin giyme mecburiyetinde idi. Kamera dışında fotoğraf makineleri dedektifler tarafından alınıyordu. Zamanın Büyükelçisi merhum Adnan Bulak'ın eşi, Paris sosyetesini yedi yıl süreyle zarafeti ve kültürüyle etkileyen Lale Bulak beni de baloya davet etmişti.

Elizabeth Taylor'un salona girişi inanılmaz bir kargaşa yarattı. Beyaz, yerlere kadar uzun mink pelerinin altında kabarık, rüküş, mavi saten bir tuvalet giymişti. Saçlarının arasına iliştirdiği altın renkli kurdelenin üzerinde minik altın bir kuş sallanıp duruyordu.

TUVALETTE İLK KARŞILAŞMA
Chirac'ın sağında Elizabeth, solunda ise dünyanın en şık ve zarif yıldızı Audrey Hepburn oturuyordu. Ama basın sadece Elizabeth'le meşguldü. Bir ara Lale Bulak kulağıma; "Bak, Liz Taylor tuvalete gidiyor, makineni al; sen de git. Belki resim çeker, herkesi atlatırsın" diye fısıldadı. Çantamda taşıdığım minik kameramla doğru tuvalete girdim; Liz Taylor'un beline kadar kaldırdığı tuvaletinin altındaki siyah çoraplı şişman bacakları ve poposuyla burun buruna geldim. Bir an, bir saniye aklımdan şeytanca, o sahnenin fotoğrafının ne kadar kazanacağı geçti.

Gelinine fermuarını tamir ettirirken Türk olduğumu duyunca bizdeki AIDS'lilerin durumunu soran Liz Taylor'a o sırada ölmekte olan tek hastanın adını söyledim. "Ne olur, benim için öpün onu!" dedi. Ben de mesleğe yeni başlayan genç bir muhabir heyecanıyla resmini çekip çekemeyeceğimi sordum. Neşeyle "Tabii, her ne kadar müsait bir yer değilse..." diye yanıtlarken kapı şiddetle vuruldu: Korumaları: "Liz, Liz, ne oluyor? Kimle onca zamandır konuşuyorsun? Chirac ödül için seni bekliyor" diye bağırdılar. Yanağıma öpücük konduran Liz, hızla tuvaletten çıktı.

Birkaç yıl sonra Liz'le Kaşıkçı'nın dostu Annani'nin iri yatında tanıştırılırken Adnan kesinlikle gazeteci olduğumu belli etmememi söyledi. O da Paris'teki tuvalet sohbetimizi hiç hatırlamadı tabii.

Yemek salonunda Adnan'ın getirdiği 20 yıllık Fransız aşçısının hazırladığı nefis yemekleri yerken, Liz kucağından indirmediği Sugar (Şeker) adlı köpeğini tabağından besledi. Özel yaşamından bölümleri anlatırken parmağındaki çok iri tek taş yüzüğün ebed” aşkı Richard Burton'ın ünlü düğün armağanı olup olmadığını sordum. "Ah" diye iç çekti; yüzükle kafasına birkaç kere vururken, "Bu yüzük 35 karat. Richard'ın verdiği 60 karattı. Onu bir sonraki eşimin başkanlık kampanyası için sattım. Ve üstelik kaybetti" dedi. "Ama ya seçilseydi Amerika'nın First Lady'si olacaktın" diyen eski dostu Adnan'a "Senin gibi eli açık bir arkadaşım var ya; yenisini alırsın" dedi.

Yemekten sonra güverteye çıktık. Elizabeth'in masözü, iki İsrailli koruması ve İran Şah'ının yeğeni olarak tanıştırılan özel fotoğrafçısı bir köşede oturmuş sohbet ediyorlardı. Elizabeth kucağında köpeğiyle bir şezlonga uzandı ve gözlerini kapamadan denizi seyretmeye başladı. Ömrümde ilk defa izinsiz fotoğraf çekmenin heyecanını göze aldım. "Liz Taylor'un, fotoğraflarından kazancın tüm röportajlarından çok daha fazla olacaktır, unutma" diyen Fransız Ajansı'mın sözleri kulaklarımda çınladı. İki filmi avcumun içindeki minik kamerada bitirdim. Akşam üzeri Liz ayrılırken, "Yarın çok önemli bir dergiye röportaj vereceğim için erken yatacağım" dedi. Adnan o gittikten sonra dönüp: "Yallah Leyla, tüm dinlediklerini yaz; en uzun röportaj seninki olacak" dedi.

PIRLANTAYLA SAKİNLEŞTİ
Ertesi gün ilk uçakla filmlerim GAMMA'ya gitti. Bir iki gün sonra da dünyanın her tarafında yayımlanan fotoğraflardan biri için ömrümde ilk ve son defa sayısız "Aferin" aldım. Paris Match dergisi şezlongda uzanan Liz'in o resmini ancak iki sayfaya sığdırabildi.

Tabii ertesi gün kızılca kıyamet Adnan'ın başında patladı. Elizabeth çok büyük bir para karşılığında ertesi gün vereceği röportajdan vazgeçmek zorunda kaldı. Adnan Kaşıkçı da onu yatıştırmak için ağır bir pırlanta kolyeyi hemen yollayarak eski dostluğuna devam etti...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır