kapat
27.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Bu yazım anne ve babalara

Dün bazı gazetelerin sayfalarına sıkışmış bir haber vardı, bir ibret belgesi... Her anne ve babanın okurken ders alması gereken, sevdiği gençle evlenip ailesi tarafından reddedilince ölümü seçen Ece'nin hikâyesi..

Bu; acı, aşk ve intikam dolu öyküyü yıllarca beyaz perdede izledik.. Bir nesil bu öykülerle büyüdük.. Sinema salonlarında ağladık, sevgilileri ayıran vicdansızlara beddualar yağdırdık...

Ama onlar filmdi, oysa Ece bir gerçek!

***
Sanki rejisör "Kamera" dedi... Zengin bir ailenin kızı ile fakir bir genç evlendi... Sonra çocukları dünyaya geldi... Onlar da saçlarına aklar düşmüş olarak torunlarını öpüp sevdi..

Oysa gerçek yaşam asla bu değildi...

Tıpkı Ece'nin yaşadıkları gibi...

Sevdiği bir gençle ailesinin "Hayır" demesine rağmen evlenen, her türlü yokluğa ve yoksulluğa göğüs geren Ece'nin yaşamı gibi..

Ece'nin bugün ağlayan babası, evde ayılıp bayılan anası zamanında hiç sevmedi mi? Yeşilçam'ın bir tek aşk filmini izlemedi mi?

***
Silmek... "Bundan böyle senin gibi bir evladım yok" demek kolay... Ama Ece'nin annesine, babasına soralım; "Öykünün başına dönsek yine aynı şekilde direnir miydiniz?"

Yani bir yanda istese canınızı vereceğiniz yavrunuz, diğer yanda bir inat uğruna savunduğunuz kahrolası onurunuz! Hangisini tercih ederdiniz?

***
Bu soruyu bütün anne ve babalar kendilerine sormalı... Evlatlarını Ece'nin yerine koymalı: "Benim yavrum istemediğim, kabul etmediğim biriyle evlense ben ne yapardım?"

Sonra şu soruyu tekrarlamalı:

"Acaba Ece'nin annesi ve babası gibi mi davranırdım? Yoksa, senin sevdiğin genç benim başımın tacı diyerek onun yanında mı olurdum?"

Ama bütün anne ve babalardan bu soruya yanıt verirken bir tek şey istiyorum:

Lutfen o yıllara geri dönün.. O yaşları bir daha yaşayın... Mantığı atın, aşkı tadın.. Sonra bu soruyu yanıtlayın:

"Para mı, makam mı, aşk mı?"

dZampara Nazım Hikmet!
Bir süre önce bu köşede Nazım Hikmet'i bize şiirleriyle değil, kadınlarıyla, aşklarıyla anlatan, şairliğini değil zamparalığını kaleme alan gazetecilere sitem etmiştim... Yeni neslin Nazım'ı şiirlerini kaleme alışı ile değil, belden aşağı vuruşu ile tanıyacağından söz etmiştim...

Ne kadar haklı olduğumu; bazı köşe yazarlarının da daha sonra aynı görüşü savunması ve Nazım Hikmet'in kızkardeşinin de böyle davrananları üstü kapalı ayıplaması ortaya koymuştu...

Dün Anadolu Ajansı'nın geçtiği bir fotoğrafı görünce bir kez daha haklı çıktığımı anladım... Fotoğraf yere yatmış bir balerinin dudaklarına eğilen bir baleti gösteriyordu ve altında da şunlar yazıyordu: "Nazım ile aşkları bale sahnesinde: Nazım Hikmet'in hayatına giren kadınları, sanatçının yaşam hikayesiyle birleştirerek ilk kez bale sahnesine getiren 'Mavi Gözlü Dev' 9 Mart'ta perde diyecek."

Konuşulan fotoğraf!
Dünkü köşemde "Halk böyle dinlenir" başlığı ile yayınladığım Atatürk'ün fotoğrafı için çok sayıda telefon, faks ve e-mail aldım... Arayanlar arasında milletvekilleri de vardı.. Hatta İstanbul Milletvekili Emre Kocaoğlu, "O fotoğrafı çerçeveletip odama asmak istiyorum... Nasıl temin ederim" diye soruyordu... Bu fotoğraf internet aracılığı ile geldi.... Ancak buradan göndericisine çağrıda bulunuyorum; eğer bana karta basılışını gönderirse, ben de isteyenlere ınternet kanalı ile göndereceğim... Ama önce büyütüp çerçeveleteceğim, 4 tanesini halktan korunabilmek için polis kordonu altında gezenlere hediye edeceğim...

Allah akıl versin!
Ali Müfit Gürtuna üşenmemiş, İstanbul'un caddelerindeki, sokaklarındaki çukurları saydırmış... Ve ortaya çıkan rakamı da İstanbullular'a açıklamış: 50 bin! Bunların tehlikeli olan 15-20 bininden 11 binini kapattırdığını da müjdelemekten geri kalmamış... Allah akıl versin! İşi gücü bırakıp çukur saydırana değil, sayanlara... Çünkü "Deliye postaki saydırırlar" derler ya; onun için..

Fıkra: Cenaze
100 milyon dolar serveti olan yaşlı bir kadın artık son günlerinin yaklaştığına karar verip vasiyetini açıklamak için avukatını çağırmış: "İki şartım var... Birincisi; paramın 99 milyon doları ile bana öyle bir cenaze töreni yapacaksınız ki ölümümü duymayan hiç kimse kalmayacak... İkincisi ben hâlâ bakireyim bu şekilde gitmek istemiyorum. 1 milyon doları da benimle yatana vereceksiniz..."

Avukat "Peki" demiş ve gidip durumu eşine anlatmış... 1 milyon dolar uğruna yaşlı kadınla yatmak için de karısını ikna edip izin almış... Kadın, kocasını yaşlı kadının oturduğu evin kapısına bırakmış, "Yarım saat sonra gelip seni alırım" diyerek uzaklaşmış.. Yarım saat sonra gelip zile basmış ama ses seda yok. Bir saat, iki saat derken kadın artık kapıyı ayağıyla tekmelemeye başlamış... Derken avukat yarı çıplak camdan uzanıp karısına bağırmış: "Hayatım beni bekleme git, hatta yarın da bekleme; kadın fikrini değiştirdi, cenazemi de belediye kaldırsın diyor..."

Hay ağzını öpeyim!
Kürtçe eğitim ve Kürtçe TV'ye karşıyız... Bunu tartışmak bile yersiz... (Devlet Bahçeli)

Kırmızı kart
Toplumun tüm değer yargılarını yok sayıp, 'Akmerkez Hülya' adı ile tanınan 2 çocuk annesi bir kadının, 20 yaşındaki bir gençle yatıp yatmadığını 4 saat boyunca tartışma konusu yapan TV kanalını seyretmekle yetinen RTÜK Başkanı Nuri Kayış'a...

DOĞRU SÖZ
Eskiden bir memur maaşı ile 4 kişi geçinirdi, şimdi 4 memur maaşıyla bir kişi geçinemiyor...

Evinizin temizliği arabanızın temizliğinden daha önemli olduysa, yaşlanıyorsunuz dostum!

Beni uçuran erkekler oldu.. Örneğin seks bakımından... (Feminist Duygu Asena)



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır