kapat
27.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

En zoru insan çıkarmak

Nezih Demirkent'in ani ölümü ile Dünya Gazetesi'nin yönetimini devralan kızı Ersinan, "İtiraf etmeliyim ki patron olarak en zorlandığım karar, tanımadığım insanları işten çıkarmaktı" dedi
Gazeteyi satıp rahat bir hayat sürebilirdik. Ama zor olanı seçtim. Krizde bile tüm şirketleri kapatır ama gazeteyi yaşatırım dedim...

Babam bütün ömrünü bu masada geçirdi. Ben ise dışarda bir hayat olduğunu biliyorum...

Didem Demirkent, babasının kızı ve çok ağır bir yük altında. Yükü böylesine ağırlaştıran Türk basın dünyasının unutulmaz ismi Nezih Demirkent'in mirası; Dünya Gazetesi... Nezih Demirkent, kızının gazete yönetiminde olmayı sevmediğini düşünürmüş. Nitekim 10 Şubat 2001'de babasının ani ölümüne kadar Didem Demirkent için Dünya Gazetesi sadece ziyaret için gidilen bir mekân özelliğini taşır. Bu yüzden, Türkiye'nin en önemli ekonomi gazetesi olan Dünya'yı satarak bu maceraya nokta koyacağını düşünenler çoğunluktadır.

Didem Demirkent Ersinan bekleneni yapmaz:

"Annem gazete yönetiminde olmak istemiyordu. Tercihi bana bıraktı. Çok iyi paraya satabileceğimiz gazetenin başına geçtim. Yani zoru seçtim."

Ve böylece Didem Hanım Türk basın sektörünün de ilk kadın patronu olur...

Aslında, kızı ile sohbetimize geçmeden Nezih Bey için birkaç not aktarmak gerekir. Nezih Bey, özellikle ekonomi muhabirleri için çok önemli bir insandı. Hepimiz için okul niteliğini taşıyan Dünya Gazetesi'ni taş üstüne taş koyarak büyüttü. Bununla yetinmedi, Türkiye'de satılan yabancı yayın pazarını da (yüzde 70'ini) ele geçirdi. Kendi dağıtım ağını kurarak zor yolu seçti. Dünya Gazetesi, her sabah 40 binin üzerinde abonesinin masasına konuyorsa, bunu Demirkent'in kendi kaynakları ile büyüme politikasına borçlu.

Tabii o dönem patronumuz olarak, düşük tuttuğu ücretler nedeniyle Nezih Bey'i hep eleştirdik. Ancak yıllar geçtikçe, onun ayağını yorganına göre uzatan ve ileriyi gören bir patron olduğunu da krizler sayesinde öğrendik. İşsiz kalan gazetecilere her zaman açık olan kapısı ile daha yaşarken "nur içinde yatacak" bir patron olduğunu da kanıtladı.

Didem Demirkent ile sohbetimiz kısa ve sıcaktı:
* Nezih Bey'in vefatıyla bir dönem kapandı. Aile gazeteyi satar demiştik...

Herkes böyle düşündü. Ama ben panik olmadım. Çünkü ne yapacağımı biliyordum.

* Nezih Bey bir vakıf kuruyordu...

Babamın ölümü çok zamansız oldu. Kafasında vakıf kurma projesi vardı. Ama emir büyük yerden gelince bir şey yapamıyorsunuz. Babam benim işin gazetecilik kısmını sevmediğimi, ilgilenmediğimi düşünürdü. O dönem yazı işleri katına yılda bir defa inerdim. O zamanlar yabahncı yayınlar bölümünde yöneticiydim. Kendi işim çok yoğundu.

* Nezih Bey, her sabah yazı işleri toplantısına katılırdı. Şimdi bu geleneği siz devam ettiriyor musunuz?

Hayır, sabah toplantılarına girmiyorum. İşin o kısmını gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Osman Arolat yürütüyor. Nezih Bey'den sonra gazetede kadro değişikliği yapmadık. Yürüyen bir düzen vardı. Gazetecilikle ilgili bilgim yok. "Şunu yap, bunu yap" demek çok yakışıksız.

* Eğitiminiz nedir?

Yurtdışında okudum. Saint-Benoit Lisesi sonrasında 1975-77 arasında Paris Ecole des Roches Kolej'e gittim. Sonra baktım ki bir şey yapmayacağım, evlendim ve çocuk sahibi oldum. Çocuğum okula başlayınca, ben de işe başladım.

* Oturduğunuz masanın ağırlığı sizi ürkütmüyor mu?

Hayat devam ediyor. Babam yazı işleri kısmını daha çok seviyordu. Ben ise idare bölümlerde çalışmıştım. Şimdi yabancısı olmadığım sorunlarla uğraşıyorum. Yazı işlerini ise profesyonel arkadaşlar yürütüyor.

Nezih Bey'in yerini doldurmam söz konusu değil. Ama amacım yaptığı işi ya da buraya kadar getirdiği müesseseyi layığı ile geliştirmek.

* Gazeteyi satıp bu yükün altına girmeyelim diye hiç düşünmediniz mi?

Nezih Bey'in vefat ettiği ilk gün "Ne yapacağız şimdi?" dedim. Nezih Bey bazen gazetenin satılmasını istiyordu. "Ortak bulalım" gibi istekleri oluyordu. Ama kapıdan bir alıcı girer girmez de bu fikirden vazgeçiyordu. Bunu düşündüm. "Devam" dedim. "Krizlerle karşılaştığımızda tüm şirketlerimizi kapatırız, ama gazeteyi devam ettiririz" kararı verdik. Biz borç kullanan bir şirket değiliz. Nezih Bey, kazandığı parayı gene gazeteye yatırırdı. (Bilmez miyim) Öyle lüksleri olan bir aile de değiliz.

* Aldığınız kararlarda zorlanır mısınız?

Şu anda değil, ama ilk başlarda oluyordu. İşin başına geçiyorsunuz ve "Onunla olur" dediğiniz bazı insanlar ile yollarınız ayrılıyor. Bunları yaşadım ve çok üzüldüm. Bu arada ekonomik kriz sebebiyle birkaç kişiyi de biz işten çıkardık. Tanımadığınız biri hakkında karar vermek çok zordu. Yoksa onun dışında fazla bir zorlanma yaşamadım.

* Nezih Bey'in eli sıkıydı, sizin de öyle mi?

Yok. Ben o kadar değilim. (Osman Arolat'a dönüp, gülerek soruyor) Yoksa öyle miyim Osman Bey?

* İşleri nasıl yürütüyorsunuz?

Herşeyi bilmeme olanak yok. Tecrübe çok önemli. Onun için işleri yürütürken danışmanlık sistemi geliştirdik. Stratejilerimizi böyle çiziyoruz.

* Nezih Bey'e yabancı bir sistem...

Evet. Ben eleştiri duymak istiyorum. Nezih Bey ise böyle değildi. Bizi etrafına toplardı. Kendi fikrini söylerdi. Bu yapılacak fikirdi. Biz "Hayır. Bunu yapmayız" demezdik. O insanları çok iyi tanıyordu. Olayları bir kaç kere yaşadığı için çok da yanılmadı. Babam işten kimseyi çıkarmak istemezdi. Çıkaracaksa bile sosyal durumuna dikkat ederdi. Evli mi, değil mi bakardı. Ben ise kim verimsiz ise çıkarmaya oradan başlarım.

* Gazeteyi elinize aldığınızda eskiden farklı ne yapıyorsunuz?

Eskiden bakıyor, sonra kenara koyuyordum. Şimdi baktığımda ise mürekkebin rengi kötü mü, gazetenin mizanpajı nasıl olmuş, bu tip şeylere dikkat ediyorum.

* Çok müdahale eder misiniz?

Çok değil, ama her akşam gazete basıldıktan sonra bir değerlendirme toplantısı yapıyorum.

* Hayalinizi merak ediyorum...

Hayalim, bu şirketin kendi kendine ben olmadan da yürümesini sağlamak. Nezih Bey, bütün ömrünü bu masanın etrafında geçirdi. Çok doğru bir iş yaptı mı, bilmiyorum. O hep gazeteyle yaşadı. Ben onun gibi olmak istemiyorum. Hayat çok kısa ve dışarda bir hayat var.

Yavuz SEMERCİ



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır