kapat
16.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Temel çelişki

Başbakan Ecevit, büyük bir heyetle ABD'de...

Türkiye'nin yakın geleceğine damgasını vuracak önemli görüşmeler yapıyor...

Bu anlamda Sakarya Üniversitesi'nden Olcay Kayıkçı, bugünkü Sabah'ta yayınlanan "Okuyucu Mektupları" köşesinde, Türkiye'nin yıllardır yaşadığı temel çelişkiyle ilgili olarak şu saptamaları yapıyor:

"Türkiye için seve seve kampanyası, yapılan indirimler vs. bence günü birliktir. Salt bu eylemle hiçbir ilerleme kaydedilemez. Kendimizi kandırmaya hiç gerek yok. Ülkede yatırıma önem verilmediği, üretime kanalize olmadığımız sürece hiçbir adım atamayız.

İhracat olmadan refah ve canlanma beklenemez. Gerçi yatırım için verilen kredi ve teşvikler yatırıma kanalize oluyor mu? O da tartışılır. Çünkü verilen krediler yatırıma değil de, repo ve faizde değerlendiriliyor. Bu görüş bütün yatırımcılar için geçerli olmasa bile yapanlar çoğunlukta. Umarım 2002'de her şeyin kıymetini anlar ülke yararı için çalışırız."

Sayın Kayıkçı'nın bu görüşlerine katılmamak mümkün değil...

PARA SPEKÜLASYONLARI

Nitekim...

Sony Corporation'ın kurucusu Akio Morita da, bu hastalığın yaygın olduğunu söylüyor...

"İşin yeniden üretim temeline oturtulması" ile her şeyin yoluna girebileceğinin altını çiziyor...

Morita, bizim 1990 ile 2000 yılları arasına denk gelen, tüketim patlamalarının yaşandığı 1980'leri şöyle tarif ediyor...

"Borçlanarak harcama, para spekülasyonları ve üretim temelimizin küçülmesi gibi şeylerin peşinden koşmanın normal kabul edildiği, hatta o parlak genç masterlılar lejyonu tarafından teşvik edildiği bir dünya...

Parlak kulemiz, spekülasyonlardan ve hırstan oluşan zayıf bir temel üzerine inşa edilmişti. Kağıttan yapılma bu ekonomi, kendi aşırılıkları yüzünden ve değer üretmeyen işlere dayalı olması yüzünden yıkılıp gitti."

Her ülke, kendi imkanları içinde aynı hovardalığı yaşamış...

Akio Morita bu bunalımın, gerçek değer üretici işlere yeniden yönelmek için fırsat olmasını diliyor...Bunun için de hemen zenginleşme hırsından vazgeçmeyi şart koşuyor...

Şu hatırlatmayı yapmayı da ihmal etmiyor:

"Asıl olgu üretimdir. Finansman sektörü, asıl işlevine dönmeli ve değer üreten sanayilerin sadece destekleyici kollarından biri olarak yerini almalıdır..."

TÜKETİM EKONOMİSİ

Sevgili gönüllü asistanım Deniz Esentaş ise gönderdiği e-mail'de Osman Altuğ Hoca'nın yaptığı önemli bir hesaba dikkat çekiyor...

Altuğ Hoca'nın hesabı şöyle:

1 Dolar, 1 Türk Lirası...

İsmet İnönü'nün kurduğu 4. Hükümet'ten önce 90 kuruş olan dolar 1930'da 1 lirayı aştı.

1 Dolar, 10 Türk Lirası...

1 liranın yanına ilk sıfırı 3. Demirel hükümeti koyarak, onlu hanelere getirdi. Dolar 14 lira 38 kuruşa çıktı.

1 Dolar, 100 Türk Lirası...

İkinci sıfıra yani yüzlü hanelere 12 Eylül'ün ardından, 20 Eylül 1980 ile 13 Aralık 1983 arasındaki Bülent Ulusu hükümeti zamanında ulaşıldı.

1 Dolar 1000 Türk Lirası

Üç sıfıra yani binlere, 13 Aralık 1983 - 21 Aralık 1987 arasındaki 1.

Özal hükümeti sırasında gelindi.

1 Dolar, 10000 Türk Lirası...

Doların TL ile on binli hanelerde buluşması 20 Kasım 1991 - 25 Haziran 1993 arasında görev yapan ve DYP-SHP koalisyonu ile kurulan 7. Demirel hükümeti zamanında oldu.

1 Dolar, 100000 Türk Lirası...

1 doların 5 sıfırlı rakamlara ulaşması, RP lideri Necmettin Erbakan'ın başbakanlık ettiği Tansu Çiller'li Refahyol hükümetine nasip oldu.

1 Dolar, 1000000 Türk Lirası...

Doların altıncı sıfıra yani milyonlu rakamlara ulaşması ise 22 Şubat 2001 tarihinde dalgalı kura geçilmesiyle birlikte, TL'nin yüzde 57 değer kaybıyla, DSP-MHP-ANAP koalisyonunun başbakanı Bülent Ecevit'e kısmet oldu.

Son olarak...

Bu bakımdan Türkiye'nin geldiği yer ortada...

Borçla, üretmeden tüketerek büyümenin tüm sancılarını yaşıyoruz...

Yeni basılan 20 milyonluklarda, sıfır koyacak yer bulmakta zorluk çekiyoruz...

Onun için 2002'yi Hükümet'in her anlamda "üretim yılı" ilan etmesi gerekiyor...

Olcay Kayıkçı'nın dediği gibi "Umarım 2002'de her şeyin kıymetini anlar, ülke yararı için çalışırız."



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır