kapat
25.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

'Partiler kalite ödülü aldığında kurtuluruz'

Siyasette kalitenin yönetenlerin hesap vermesinden geçtiğini belirten Eczacıbaşı, "Türkiye'de bu basit ilke bile yok. Kuvvetler ayrılığı geçerliliğini kaybetmiş" dedi
Eczacıbaşı Holding, son 5 yıla tam 6 Kalite ödülü sığdırdı. Hatta geçen yıl da Vitra ile Avrupa Kalite Ödülü'nü Türkiye'ye getirdi. Kurucusu Nejat Eczacıbaşı'nın yabancı ilaç firmaları ile rekabet için tutunduğu tek dal olan 'kalite', zamanla holdingin vazgeçilmez yönetim şekli haline geldi. Ve bu yıl da KOBİ dalında, Eczacıbaşı Banyo Küvetleri, Ulusal Kalite Büyük Ödülü'nü aldı. Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile şirketlerde, toplumda ve siyasetteki kalite anlayışını konuştuk. Eczacıbaşı, "Siyasette kalite için yönetenlerin hesap vereceği bir mekanizma olmalı. Bizim siyasi sistemimizde böyle bir şey yok. Daha ilk aşamada kaybettik" dedi.

* Toplam kalite sizde vazgeçilmez bir kural haline geldi...

Kalite yönetimi 'yönetimin kalitesi' demek. Yönetimin kalitesini iyileştiren bu süreç, pek çok soruna da çözüm getiriyor. Özellikle krizle başetmede büyük avantaj sağlıyor. Krizi sihirli bir değnekle yok etmek mümkün değil. Ama iyi bir yönetimle etkilerini hafifletmek mümkün.

* Peki siyasette kalite nasıl sağlanacak?

Çok basit bir-iki ilkenin hayata geçmesi ile sistemde büyük değişiklikler yapabiliriz. Öncelikle yönetenlerin başarısının ölçülmesi lazım. Başarısızları görevden alıp başarılıları göreve getiren bir sistem olmalı. Bizim siyasi sistemimizde böyle bir şey yok. Çünkü başarısızları objektif olarak değerlendirip karar verecek bir mekanizma yok. Yani daha yönetimin birinci ilkesi bile yerine getirilemiyor. Ayrıca yönetilenler denetlenebilmeli. Denetlenebilsin ki başarısını ölçelim. Bu denetim mekanizmaları da yok. Kuvvetler ayrılığı ilkesi geçerliliğini kaybetmiş. Yürütme ağırlıklı bir sistem var. Yürütme büyük ölçüde yasama organına hakim. Hatta yargı üzerinde etkili. Bu durum parti yönetimiyle birleştiğinde, müşteri odaklı olmak, başarıya göre yönetim, başarıya göre ödüllendirme ilkeleri daha baştan kaybediliyor.

ORDU ÖRNEK OLSUN
* Kamuda toplam kalite anlayışı oturmuş olsaydı kriz belki de daha hafif atlatılırdı...

Zaten kamuda kaliteyi yakalasak sorunların çoğunu çözmüş olacağız. Bugün Silahlı Kuvvetler'de bu konuda çok ciddi çalışmaların olduğunu duyuyoruz. Herkes Silahlı Kuvvetler'de bir emir-komuta zincirinin geçerli olduğunu, başka bir sistemin uygulanamayacağını düşünüyor. Ama onlar bu sistemde ilerlemeyi başarmış. Silahlı Kuvvetler'de olabildiğine göre diğer kamu kuruluşunda da uygulanabilir. Fakat Türkiye'de kamu yönetimi, siyasi sistem iyileştirilmeden tümüyle sağlığına kavuşturulamaz.

Değişim için müdahale edelim
* Sistemi değiştirmek için ne yapmak gerekiyor?

Hepimiz müdahale edeceğiz. Bu müdahale tabii ki demokratik araçların kullanılması ile olacak. Bizi yönetenleri değiştirme konusunda toplumda uzlaşma sağlanmalı ve baskılar artırılmalı. Evet, AB'e uyum süreci zorlayıcıdır. Küresel dünyanın getirdiği yükümlülükler de sürece yardımcı olacaktır. Ama asıl ivme bizden, yani içerideki kamuoyundan gelecek. Toplumda yavaş yavaş bazı hareketler oluşmaya başladı. Bugün enflasyonun açtığı zararlar konusunda hepimiz hemfikiriz. Siyasi sistemin yanlış olduğu konusunda da uzlaşma sağlanıyor. Bu mutlaka sandığa yansıyacaktır.

* Önümüzdeki seçimlerde farklı bir görüntü ortaya çıkabilir mi?

Toplum olarak çok hoşgörülü ve affediciyiz. Ama bazı gerçekler anlaşıldıkça ve bu sistemin Türkiye'nin yararına işlemediği ortaya çıktıkça siyasiler toplumun baskısına boyun eğmek zorunda kalacak. Popülizmin Türkiye'nin başına çok büyük bela açtığı ortada. Bunlar sonuçlarını verecek. Bugün siyasi tabloda büyük bir boşluk olduğu görülüyor. Bunun ne şekilde doldurulacağını seçim gündeme geldiği zaman göreceğiz. O zamana kadar geçecek süre içinde mevcut partiler yeni atılımlar yaparak destek kazanmaya çalışabilir. Ya da yeni oluşumlar olabilir. Bu da seçim sonuçlarını çok farklı çıkarabilir.

Leyla ŞEN



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır