kapat
12.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 MODA
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Livaneli'nin 30 yılı 30 CD'de toplanıyor

Zülfü Livaneli'nin bütün eserleri dev bir CD dizisinde biraraya getiriliyor. Dizinin ilk albümü olan "İlk Türküler 1971-81" geçtiğimiz günlerde piyasaya çıktı
Türkiye'de son yıllarda herşey değişti... Eğlence anlayışından müziğe kadar sanat da bundan nasibini aldı. Arabesk, fantezi gibi hep farklı adlar verilen müzik türleri piyasayı, kimi zaman deyim yerindeyse 'istila etti'. Ancak adından söz edilen bir yığın ismin şimdi esamesi bile okunmuyor. Ancak geçenlerde yayınlanan bir albüm dinleyiciyi 30 yıl öncesine götürdü; bununla da kalmadı, müzikte kalıcı olunabileceğini, 30 yıl sonra bile bir eserin zevkle dinlenebileceğini kanıtladı adeta...

Besteci, yorumcu, yazar, UNESCO Kültür Elçisi Zülfü Livaneli'nin "İlk Türküler 1971-81" adlı CD'si Ada Müzik'ten geçtiğimiz günlerde çıktı. Livaneli'nin 70'li yıllardaki çalışmalarını kapsayan bu albüm, dev bir "Bütün Eserler" dizisinin sadece ilki. Bu çalışmayı önümüzdeki aylarda diğerleri izleyecek. Böylece sanatçının bugüne kadar sadece plak ve kasetlerde yer alan eserleri 30 CD'de toplanmış olacak. Bu çalışma Livaneli'nin deyişiyle "Neredeyse 30 yılın bir izdüşümü gibi" olacak.

'İlk Türküler' özenli bir çalışma. İçinde yer alan kitapçıkta dönemin Türkiyesi'nin resimleri, 70'li yılların atmosferini yansıtıyor. Livaneli'nin bütün eserleri diyebileceğimiz albümler dizisinde sanatçının film müzikleri de yer alacak.

Livaneli'yle bütün eserleri üzerine konuştuk...

ŞARKILARIM BEN ÖLDÜKTEN SONRA DA SÖYLENECEK...
* Bu plakları yapmanızın üzerinden 30 yıl geçti. Geriye dönüp baktığınızda duygusal olarak nasıl etkiliyor sizi?

Beni en çok memnun eden 30 yıl sonra da bu eserlerimin kalmış olması. Halkın dağarcığına bir takım sesler eklemiş olması. Öyle güzel bir duygu ki... Biliyorsunuz ki bu sizinle ilişkili bir durum değil. Biliyorsunuz ki Leylim Ley, Karlı Kayın Ormanında, Yiğidim Aslanım, Özgürlük, siz ölüp gittikten sonra da söylenmeye devam edecek. Bazıları çıkıp tekrar plak yapacaklar. Kalıcılığını hissetmek çok önemli bir duygu. Türkiye'de çoğunlukla yorumculukla bestecilik karıştırıldı birbirine. Oysa dünyada pek fazla karıştırmazlar, eğer siz kendi eserlerinizi yorumlayan bir yorumcuysanız o farklı bir konuma gelir. Bir de tabii büyük ses virtüozleri vardır ama tabii orada kalıcılık daha zor bir şey. Sonuçta siz kendi parçalarınızı seslendiriyorsunuz başkaları da söylüyor. Ama o besteler halkın ses hafızasına girmişse kalıcı oluyor ve yıllarca devam ediyor. Benim en büyük şansım bu.

MÜZİĞİMDEKİ MUHALİF TARAF GENÇLİKLE BULUŞUYOR
* Gençlerin bu ilgisini siz neye bağlıyorsunuz?

Benim böyle bir talihim oldu, şarkılarım kuşaktan kuşağa geçiyor. Kitap Fuarı'nda imza günündeydim. Gelenlere bakıyorum, genç insanlar geliyor. Ya ailelerinden aktarılıyor ya da kendileri ilgilenerek buluyorlar. Benim gençlikle sürekli bir iletişimim oldu. Hiçbir zaman kopmadım. Müziğimde ve kişiliğimde hep bir muhalif kimliği vardır, belki de o, gençlikle çok buluşuyor.

* Eserlerinizi yeniden CD'lerde bir araya getirme fikri nasıl doğdu?

Ada Müzik bunları toplayıp bir araya getirmek istedi. Nazım Türküsü albümü 1978'de çıkmıştı. Nazım'ın dilinde yapılmış ilk ve tek albümdür. Çıktığı yıl 51 hafta liste başı kalmıştı. O yılın en çok satan plağı oldu. 2002 Nazım'ın doğum günü, tarihsel kimlik edinmiş şarkıların tekrar genç kuşakların alabileceği bir duruma gelmesi lazım. Diğer plakların da bir dizi olarak çıkması güzel.

* CD'lerde yer alacak parçalar için seçim yapmak zorunda kaldınız mı?

Seçmek zorunda kalmadım. Ancak Ada Müzik bir başka seçme yapacak ve 2 CD'lik bir albüm çıkaracak. Parçalarımı söylemiş olan Türk ve yabancı solistler bu 2 albümde toplanacak. Böyle bir anı albümü gibi bir şey olacak.

70'Lİ YILLARIN TARZINI İSTESEM DE YAKALAYAMAM
* CD'deki parçalarınızı yeniden kaydetmemişsiniz. O günün koşullarıyla yer alıyor, neden?

O dönemi yansıtan parçalar bunlar. Yeniden kaydetmemem de o yüzden. 70'li yıllarda Nazım türkülerini yaparken o dönemin bir sesi vardı. Kayıt tekniği, enstrüman çalma, söyleme tarzı. O da bir tattır. Onu ben de yakalayamam artık istesem de. Öyle kalsın diyorum...

BİZLERİN GERİ ÇEKİLME VAKTİ... YENİ İNSANLAR MÜZİK YAPMALI
Aspendos, Efes, o yarım milyon izleyicili Ankara konserleri büyük bir ayin gibiydi. Bu unutulmaz bir şey... Konser vermeyi özledim

* Konser vermeyi özlemiyor musunuz hiç?

Çok özlüyorum ama tamamen de bırakmış sayılmam. İlerde bazı özel konserler yapabilirim. Turne yapmıyorum çünkü kitap yazmaya ve diğer çalışmalara vakit kalmıyor. UNESCO'da da görevlerim var biliyorsunuz. Konserleri tabii özlüyorum. Ankara'daki o yarım milyon izleyicili konser, Aspendos, Efes hepsi büyük bir ayin gibi oluyordu. Bunlar unutulmaz şeyler. Bir dönem tekrar yapabilirim.

Yalnız Türkiye'de siyaseti kimse bırakamıyor, müzikte de böyle olmasın diye düşünüyorum. Bizim gibi insanlar artık geride durmalı, arşiv çalışmaları falan güzel ama biraz geriye çekilmeli. Yeni insanlar çıkıp müzik yapacak. Bir ülke 30 sene birkaç isimle uğraşacak değil. Yeni isimlerin çıkması lazım.

* Aslında yeni, genç insanlar çıkıyor ama...

Burada önemli olan bir şey var. Ben müzikte de diğer sanat dallarında da 2 şeye önem veririm. Birisi mekâna, öbürü zamana dayanmak. Zaman çok çabuk eskitir. Bu 30 yıl içinde adını duymuş ve unutulmuş insanları saymaya kalksak yüzlerce isim sayar, hayretler içerisinde kalırız. Kalıcılık ve yaptığınız işin evrensel ölçütte değerlenmesi önemli.

* Müzik hayatınızda hiç pişmanlık duydunuz mu?

Tabii. Ben mesela kendi plaklarımı hiç dinleyemem. Çünkü hep kusurlar kulağıma çalınır. 'Şurayı şöyle yapabilirmişim' diye düşünürüm. Besteci olarak bestelediğim eserlerden memnunum ama o kadar çalkantılı bir hayat yaşadık ki...

Bu plakların bir kısmı İsveç'te kaydedildi. Bir kısmı Almanya'da, kimi Yunanistan ve Fransa'da, yarısı da Türkiye'de. 3 darbe görmüş bir hayatın, 71'de hapiste olan, 5 yıl siyasi sürgün kalmış bir insanın fırtınalı hayatı içinde üretilmiş bir şeyler. Sakin oturup bir yerde geliştirilmiş müzik değil. Düzenlemeler, müzisyenlar farklıdır. Sürekli bir orkestra oturtulamamıştır. Son yıllarda olabildi ancak...

'Yiğidim Aslanım' şarkısının İspanyol yorumuna bayıldım
* Bugüne kadar şarkılarınızı seslendiren yerli ve yabancı sanatçılardan hangisinin yorumu sizi en çok etkiledi?

Değişik ulusların parçaya yaklaşım biçimleri çok farklı oluyor. Yorumcuların hepsi usta. Hepsinin ses rengi de farklı. O yüzden düzenlemeler çok farklı oluyor. Parçaya bakışları orkestrasyonla birlikte ele alışları çok ilginç oluyor. Benim bugüne kadar en çok hoşuma giden yorumlardan birisi de İspanyollar'ın yorumu oldu. Akdeniz yorumuyla acaip bir biçimde yaptılar. 'Yiğidim Aslanım' mesela... Bir bakıyorsunuz İspanyollar söylüyor, Yunanlılar ya da Almanlar söyleyince de bir başka karaktere bürünüyor. Her ulus aynı melodide kendi kimliğini yansıtıyor.

YEŞİM NUR



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır