|
|
|
|
Kerametin altı ve üstü tartışması
Başlangıçtan bugüne kadar tarikat dünyasında keramet fırtınaları yaşanır. Bir yandan büyük mutasavvıflar tarafından keramet göstermenin çirkinliği vurgulanır, bir yandan da halk arasında yine aynı büyüklerin olağanüstü işleri -kerametleri- konuşulur.
İslam kültüründe bu gibi anlatılardan oluşan 'menkıbeler' bir tür keramet okyanusudur. Nasıl oluyor da bir durum hem tasavvuf çevrelerinde hoş karşılanmıyor, hem de en seçkin Sufilerin şahsında sık sık tecelli edebiliyor? Sözgelimi geçmişteki büyük velilerden biri 'keramet göstermek adet gören kadının kirli iç çamaşırını teşhir etmesi gibidir' demektedir. Zamanımızın büyük velilerinden biri ise 'kerametim olsaydı onları ite-köpeğe verirdim' diyerek bu türden harikaları önemsemediğini vurgular. Keramet konusundaki kınayıcı ifadeler ve türlü keramet örnekleri ile aynı anda karşılaşan sade bir Müslüman'ın kafası karışır. Aslında her tasavvuf meraklısı insan bağlı olduğu veya sevdiği tarikat önderinin kerametini görmekten ve duymaktan hoşlanır. Öyleyse keramet ne zaman ve hangi hallerde hoştur veya nahoştur?
Tecellinin Sahibi Büyük Sufilere göre Allah'ın mutlak lütfu ile bir veli kulunda oluşturduğu keramet farklı bir hadisedir. Böyle vaka veya görüntülerin oluşmasında kişinin iradesi yoktur. O kişi kerametin farkında olabilir veya olmayabilir ama her durumda hadisenin tecelli etmesini dileyen ve gerçekleştiren Allah'tır. Kınanası keramet ise, aslında keramet değil bir tür büyüdür. Çünkü gerçek veli, himmetine muhtaç insanların karşı karşıya bulunduğu bir zorunluluk yoksa Allah'tan keramet arzulamayı edebe aykırı bulur. Böyle bir zorunluluk doğsa bile gizli kalması için azami dikkati gösterir, buna niyaz eder. Oysa iştahla ve adeta gösteri yaparcasına keramet sergilemek, Allah'ın kuluna verdiği olağandışı gücü istismar etmek demektir. Sufilere göre böyle olağanüstü halleri büyücüler veya türlü eziyetlerle benliğini köreltip bedenin ağırlığını ortadan kaldırabilenler de gösterebilmektedir. Bunun içindir ki gerçek Allah dostlarının birçoğu, bırakınız keramet göstermeyi, istemeden kendilerinden doğan kerametler için dahi Yaratıcı'ya karşı mahcubiyet hissederler. Ne var ki, tasavvufta hallerin anlamlandırılışı bir tek bakış açısıyla olmaz. Aynı konuda her biri belli açılardan doğru görünen farklı ölçüler ve yaklaşımlar söz konusu olabilmektedir. Sözgelimi bazen 'aşk ehli' diye nitelenen velilerin hayatları adeta sürekli bir keramet dizisi halinde de geçebilir. Zaten bu tür Sufiler hiçbir şeyi kendilerine mal etmedikleri, başkalarının ne diyeceklerini de umursamadıkları, hatta keramet haliyle sıradanlık arasında bir değer farkı görmedikleri için aşk coşkusu ne yöne estirirse oraya yönelir, ne yaptırırsa onu benimserler.
Keramet Sapkınlığı Muhakkak ki kerametin asıl önemsendiği yer, sahte tarikatlardır. Zira çocukların büyük bir heves ve heyecanla sirklere koştukları gibi, özden çok biçim ve görüntülerle ilgilenen yetişkinler de tarikatlara çoğu zaman aynı dürtülerle giderler. Onlar da harikalar diyarına girmek isterler; suda yürüyen, havada uçan şeyhler görmeye can atarlar. Hiç olmazsa gözle göremeyecekleri böyle olayların hikayesi ile kulaklarını şenlendirip teselli bulmayı arzularlar. Zaten bu gibi oluşumlarda şeyh diye geçinenler doğal beşeri özellikler ve güzelliklerle etraflarına insan çekemeyeceklerini bildikleri için keramet satmaya ihtiyaç duyar. Bu da genellikle iki yöntemle gerçekleşir. 1-Ya 'şeyh uçmaz, mürit uçurur' sözünün tarif ettiği gibi, sahte mürşit kendisi hakkında efsaneler üretecek bir kadro edinir. Bazen bu kadroyu uyduruk kerametlerle bizzat kendisi iğfal edip samimi şekilde inandırmış da olabilir. Ki böyle durumlarda yalancı kerametler eninde -sonunda çöker, toplulukta dalgalanmalar olur. Bu sefer has halka değişir, yeni bir 'uçurucu' kadro oluşturulur. 2) Şeyh geçinen kişi doğrudan büyücülük gibi İslam dışı harikalara yönelerek -veya doğuştan getirdiği medyumluk ve benzeri özelliklerle- etrafındaki insanları belirli bir süre için kendisine bağlayabilir.
Kerametin Kartopu Bir tarikat bünyesinde doğal insani güzelliklerin keramet veya başka türlü harikalardan çok daha önemli olduğuna ilişkin köklü bir eğitim verilemiyor ve güçlü bir inanç aşılanamıyorsa, orada genellikle 'keramet anlatma ve uydurma yarışı' baş gösterir. İnsanları tarikata bağlı tutabilmek ve maddi-manevi fedakarlığı sürdürmelerini sağlamak için en kestirme yollardan biri keramet külliyatı oluşturmaktır.
Hakikisi niçin, sahtesi niçin? Sahteci tarikatların neden var olduğu Sufilerin zihnini meşgul etmiş bir konudur. Saf niyetlerle doğrudan Allah yolunda yürümek isteyenleri şaşkınlığa sürükleyecek sahte şeyhlerin varlık hikmeti nedir? Bu soruyla ilgili bazı Sufilerin yorumu şöyledir: - Pek çok insan esaslı bir istek duymadığı halde tasavvuf yoluna girer, bir tarikata bağlanmak ister. Böyleleri, sırf cambazhaneye koşan çocuklar gibidirler ve büyük kalabalıklar oluştururlar. Oysa bir de, daha önce deneyim yaşamış bir rehberle birlikte Allah yolunda yürümek isteyen gerçek ve güçlü istek sahipleri vardır. İşte bu sahte tarikatlar sirkteki çocuklar gibi oyalanmak isteyen meraklılar içindir, hakiki tarikatlar da kararlı dervişlerin sakin ve rahat bir şekilde hedeflerine doğru yürüyebilmeleri için.
Meryem'in kerameti Ölçü İslam kültürü içinde Mutezile başta olmak üzere bazı akımlar keramet'i inkâr eder, Peygamberler dışında hiçbir insanda harikalar tecelli etmesini kabullenmezler. Tasavvuf çevrelerinde bu inkara karşı Kur'an-ı Kerim'den bazı ayetler delil gösterilir. -Zekeriya Meryem'in yanına her girişinde bir rızık buluyordu. Bunun nereden geldiğini sorunca da 'Rabbimin katından' cevabını alıyordu. Çünkü Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır. (Ali İmran, 36-37) Bu, peygamber olmayan Hazret-i Meryem'de tecelli eden bir keramettir. Bir başka örnekte, Süleyman Peygamber'in yanında Asaf Bin Berhiya Saba melikesi Belkıs'ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir sürede binlerce mil uzaktan getirir. (Neml; 38-40) Asaf Bin Berhiya da peygamber değil, sade bir insandır.
Tasarruf İncelik Sufilikte önemli kavramlardan biri de 'tasarruf'tur. Allah'ın bazı kullarına verdiği bir güç olarak 'tasarruf' olay ve eşyalara hükmedebilme yeteneğidir. Tasavvufla ilgilenenler bu yeteneğin kendisinde de bulunduğunu ilan eden pek çok zamane şeyhini görmüş ve duymuş olabilirler. Esasen Sufi yolunun büyükleri, çok değerli velilerin bazılarına Allah tarafından böyle bir yeteneğin verildiğini kabul ederler. Ancak yine onlar kaydederler ki hemen hemen bütün büyük veliler kendilerine bahşedilen 'tasarruf' yetkisini, edeplerinden ötürü kullanmaktan sakınmışlardır.
Harikalar Terim İslam kültüründe belli başlı dört türlü olağanüstülüğün gerçek olduğu kabul edilmiştir. 1) Mucize: Allah'ın Peygamberleri aracılığı ile yansıttığı ve onlara ikna edici bir araç olarak sunduğu harika iş ve haller, 2) Keramet: Allah'ın sevdiği kullarında oluşmasını veya görülmesini dilediği harika iş ve haller, 3) Büyü: Karmaşık karanlık işlemlerle olağandışı gelişmelere yol açma hüneri, 4) İstidrac: Peygamber veya evliya gibi Allah'ın sevdiği insanlardan olmayıp aksine şeytani bir misyon yürüttüğü farz edilen, sapkın ama önemli şahsiyetlerin sergilediği olağandışı davranışlar...
Ayvaz'lık Nükte Sahteci tarikat oluşumlarında 'keramet' fırtınası estirerek bağlılar ordusu oluşturma mesleği hakiki Sufi okullarında zaman şakalara konu olabilen bir eğlencedir. Bu işi yapıp ikide bir uyduruk şeyh için uyduruk keramet pazarlayan kişiye 'Ayvaz' denir. Köroğlu'nun namının yayılmasında Ayvaz'ın payını kinayeleştiren bu yaklaşımda 'keramet pazarlamacılık' da 'ayvazlık' diye nitelenir.
|
|
|
|
|