|
|
|
|
Ve Allah kadını erdirdi
SİNEKLİ KERAMET Bir gün Hasan Basri, Rabia'yı nehir kıyısında görüp hemen yaklaşır ve seccadesini suyun üzerine sererek 'gel benimle otur ve namaz kıl' der. Rabia Hasan Basri'ye şöyle bir dönerek 'Nedir bu; keramet çarşısında satış yapmak zorunda mısın?' diyerek seccadesini havaya serer ve üzerinde namaz kılmak üzere oturup devam eder: -Senin yaptığını balıklar, benimkini de herhangi bir sinek bile yapabilir. Oysa seninle benim görevlerimiz bunların çok ötesindedir.
***
Bir büyük kadın, bir büyük erkeğe ağır bir ders veriyor; 'maço din' olmakla eleştirilen İslam'ın sayısız kaynağı bu örneği gururla yazıyor ve yayıyor.
SESSİZLİK SANATI Bazı şeyhlere karşı sivri çıkışlarıyla tanınan Şamlı Fatma çağının büyük yıldızlarındandı. Ünlü İslam bilgini Ebu Hasan Maliki Şam'da camide vaaz verirken Fatma gelip şöyle der: -Ey Ebu Hasan, çok mükemmel konuşuyorsun. Acaba sessizlik sanatında da aynı derece mükemmel misin? Bunun üzerine Ebu Hasan susar ve bir tek kelime bile konuşmaz.
MUTLAK DÜRÜSTLÜK Büyük İslam kadınlarının büyük insanlar yetiştirdiklerine ilişkin en çarpıcı örneklerden biri de Ümmü Hayre'dir. Bütün zamanların en büyük mutasavvıflarından biri, çoğu çevrede en büyüğü sayılan Seyyid Abdülkadir Geylani hazretlerinin annesi olan bu bilgi ve erdem abidesi kadının eğitimciliğini yansıtan öykü ünlüdür: İlim öğrenmek üzere Bağdat'a giderken annesi ona mirasına mahsuben 40 altın verip hiçbir durumda dürüstlükten şaşmamasını tavsiye eder. Genç Geylani'nin kervanı yolda eşkıya tarafından basılır. Herkes değerli eşyasını saklama telaşına düşerken o çete reisinin 'neyin var bakalım' sorusuna tereddütsüz '40 altın' cevabını verir. Peki sen niye gizlemedin, yalan söylemedin? -Anneme asla doğruluktan şaşmayacağıma söz vermiştim. Bu davranış üzerine soygunculukla geçinen adam hayatı tarzını değiştirir, Geylani'nin arkadaşı ve Sufi olur.
KADIN LEHİNE EN HIZLI DEVRİM İslam dünyasında kadının yeri başlangıçtan bugüne kadar hep 'garip' olmuştur. Belirli birkaç dönem hariç kadının insani değerlerle yüceltilmesi şöyle dursun, aşağılanmadığı zaman çok az görülür. Şüphesiz ki istisnai dönemlerin ilki ve en önemlisi Hazret-i Peygamber'in (asr-ı saadet) çağıdır. Gerçi, İslam'a yabancı bir gözle, özellikle de önyargılı müsteşrik (=oryantalist) gözlüğüyle bakanlar için bu dönem bile kadınlar açısından çok parlak değildir. Şüphesiz günümüzle kıyasladığımız zaman İslam Peygamberi'nin yirmi üç yıl içinde gerçekleştirdiği kadın hukuku devriminin çapını algılamakta zorlanırız. Zira günümüzde kadın, her ne kadar birçok yönden istismar görmeye devam etmesine, ayrıca mal ve hizmet satımında kapitalizm tarafından yem olarak kullanılmasına rağmen geçmiş çağlara nazaran pek çok kazanımın elde edildiği tartışma götürmez. Bu sebeple Hazret-i Peygamber'in kadın hakları açısından yaptığı düzenlemeler, kendisinden önceki kültürle kıyaslanmalıdır. O zaman da gerçekleşen değişimin muazzam bir devrim niteliği taşıdığı fark edilir. O zamanki Arap toplumu öyle bir örfe sahip ki onu 'erkek-egemen' diye tanımlamak bile ilkelliğe iltifat sayılır. Kız çocuk sahibi olmayı bir felaket sayıp doğar doğmaz öldürebilen, kadınına sevdiği atının tırnağı kadar değer vermeyen erkeklerin barbarca hükmettiği böyle bir toplumun geçirdiği devrimi simgesel bir örnekle ölçebiliriz: Çok değil, yirmi yıl içinde bu toplumda, bir kadın (Peygamberin süt kız kardeşi Hazret-i Şeyma) bir tür zabıta müdürü gibi Medine esnafını denetleme konumuna gelebilmiştir.
|
|
|
|
|
|
|