|
|
|
|
Türkiye'nin Tarikat Gerçeği
Din varken neden tarikatlar oldu? Cami dururken neden bir de tekke çıktı? Kağıt üstünde yasak olan tarikatlar hakkında merak edilenler.
DERİN SIRLARLA DOLU DENEY İçerdiği gizlilik çağrıştırıcı boyut yüzünden tarikat kelimesi kimine ürkütücü, kimine çekici gelmektedir.
Geçmişte haşhaşla özdeşleşen, günümüzde salin gazı ile hafızalara yer eden şiddet eylemcisi gizli örgütler bile tarikat olarak anılabildiğine göre bu kelimenin kuşatabileceği alanın genişliği ortadadır.
Konuyu 'İslami olanlar' diye sınırladığımız zaman da, genellikle 12 esas yol ve onların çok sayıda değişik kollarından oluştuğu kabul edilen 'Tarikatlar' dünyasını bütün boyutları ile çerçevelemek kitaplık değil kütüphanelik çapta bir iştir.
Bugün yayınlamaya başladığımız çalışmanın amacı ise, çok yönlü kavram karmaşasının yaşandığı bir alanda olabildiğince tarafsız bakışla özet bir değerlendirme sunmaktır. Bilindiği gibi tasavvuf, sufilik, tarikatçılık veya tarikat ehli olmak gibi birbiriyle akraba ve komşu kavramlarla ifade edilen 'derinlemesine ruhani hayat'a batılılar 'İslam mistisizmi' diyorlar.
Bu geniş alanla ilgili olarak başlangıçtan bugüne kadar, çok değerli İslam bilginleri ve batılı doğu araştırmacıları (=müsteşrik, oryantalist) son derece zengin ve önemli bir birikim oluşturmuşlardır. Ancak, hemen her yönüyle bu alanı araştıran sayısız kitaba rağmen tasavvufun veya tarikatın gerçekte nasıl bir deney olduğu, herkesi ikna edebilecek şekilde kağıda dökülebilmiş değildir.
Açıkçası, bireyin duygu ve düşünce alanında mahremce yaşanan bir deney (tarikat yoluyla manevi olgunluğa erişme çabası) nedenselci bir mantıkla tanımlanamaz. Onun için doğaldır ki bu yazı dizisi tarikatlar hakkında oluşabilecek her türlü soruya cevap vermek iddiasında değildir.
MEDRESE-TEKKE İKİLEMİ Tarikatlar var olduğu günden beri 'ilahiyat bilimleri' ile uğraşanlarla şeyhler arasında gerginlikler, sürtüşmeler ve çatışmalar sık sık görülmüştür. Türkiye'de buna oldum olası 'medrese-tekke çekişmesi' denmiştir. Medrese burada ilahiyatçıları, tekke de tarikat adamlarını temsil etmektedir. Şüphe yok ki medrese kültüründen ve ilmiye sınıfından olup da herhangi bir tarikata bağlanan sayısız ünlü vardır. Bunların en büyükleri İmam-ı Azam ile İmam Şafii'dir. Aynı şekilde tarikat önderi veya mensupları arasında mükemmel bir medrese tahsili yaparak dini ilimler alanında en yüksek derecelere ulaşanlar vardır. Ancak zaman içinde, medrese-tekke farklılığını tam bir resmi-sivil din ayrılığı gibi algılayıp yansıtanlar ilmiye sınıf mensupları kadar sufiye sınıf mensupları da olmuştur. Bizim kültürümüzde bu ayırım bir bakıma 'estetik İslam' ile 'akademik İslam' çatışması gibi yaşanmıştır.
TANIM YERİNE BENZETME 'Ben aciz muharrir, uçsuz bucaksız irfan denizinden bir damla bile isabet etmemiş, önemsiz bir yazar isem de, şeriat ve tarikatı eslaf (geçmiş müellifler) gibi cevize değil, parçaları ibrişimle dikilmiş, yakaları, kolları, etek uçları yine ibrişim ile işlenmiş, ince ve yumuşak bir gömleğe benzetiyorum. O bürünecek gömleğin diğer elbiseler için söylenen tabirlerle yüzü Şeriat, tene temas eden iç yüzü Tarikat, tene temas etmesi Hakikat, bu temastan doğan lezzet ve hararet de Marifettir.' Sadık Vicdani (Tomar-ı Turuk-ı Ali müellifi)
|
|
|
|
|
|
|