Mutlu bir pazar gününün geride bıraktıkları
Çalışanların tamamı, işlerinin yoğunluğu ile maaşlarının azlığından şikâyet ederlermiş. Bunu bildiğim için mümkün olduğunca "İşlerim çok yoğun," dememeye çalışıyorum. Ama benim söylemiyor olmam gerçekleri değiştirmiyor. Şu sıralar, gazeteden dışarıya adım atamadığım için ne doğru dürüst bir yarışa gidebiliyorum ne de bir ödül törenine. Ama şartları biraz zorlayarak geçtiğimiz pazar gününü gazete dışında geçirdim. Hafta sonunda Donanma Komutanlığı ile İstanbul Yelken Kulübü'nün ortaklaşa düzenlediği 18 Mart Çanakkale Şehitleri Yat Kupası vardı. Kupa gerçekten de adına ve düzenleyenlere yakışır mükemmellikte gerçekleşti. Tam 46 yatın katıldığı yarışta harika görüntüler vardı. Hayatım boyunca İngiliz, Avustralyalı, Yeni Zelandalı ve hatta İtalyan denizcilerine çok özenmişimdir. Bizden daha denizci olduklarından mıdır, maddi olanakları daha iyi diye mi, yoksa asker sivil ayrımı daha az olduğundan mı bilemem bu adamların asker denizcileri muvazzafken de, emekli olduktan sonra da yelkenden, yatçılıktan kopmazlar. Hatta bazıları bu denizcilerin teknelerine özel forsları olan farklı bayraklar da taşıttırır. 18 Mart yarışına, Deniz Harp Okulu sekiz yatla katıldı. Bu yatların ekiplerinde Deniz Harp Okulu öğrencileri ile birlikte komutanlar da yer alıyordu. Donanma Komutanı Oramiral Metin Ataç, Deniz Eğitim Komutanı Koramiral Murat Bilgel, Deniz Harp Okulu Komutanı Tümamiral Halil Özkoç, Gölcük Tersane Komutanı Tuğamiral Nurhan Kahyaoğlu ayrı ayrı teknelerde yelken bastılar. Baştan sona büyük mücadele içinde geçen yarıştaki bu görüntülerin özellikle Deniz Harp Okulu öğrencilerinin ömür boyu akıllarından çıkmayacağını düşünüyorum. Bu ortamı yaratanlar da, düşlerimizdeki görüntüleri denizlerimize taşıyanlar da sağolsun. Pazar günü start Tuzla Deniz Harp Okulu önünden verildi. Bu vesileyle okulun küçük limanını ve kayıkhanesini yeniden görme şansım oldu. Kayıkhanede ip gibi yan yana dizilmiş, yelkenleri açık Laser Stratos yelkenlilerin oluşturduğu manzarayı seyretmeye doyamadım. Limanın içindeki manzara ise karadakinden mükemmeldi. Match Race'e hazırlanmak için alınan iki adet J- 24'ün yanında okulun bu yıl sahip olduğu dört adet Beneteau 40.7 duruyordu. Bunların yanında ise pırıl pırıl bir yat daha bağlıydı. Kıç formu değişik olmasa onu da yenilerden biri sanacaktım. Oysa karşıma yılların Miço yatı çıktı. Yelkenciler kendi imkânlarıyla yılların Miço yatını elden geçirip yeniden yaratmışlar. Miço, bundan sonra eğitim yatı olarak hizmet verecekmiş. Emeği geçenleri kutluyorum.
*** Tekneler İstanbul'a doğru yelken bastıktan sonra Tuzla'daki Torlak Tersanesi'ne geçtim. O gün Torlak'ta 30 milyon dolarlık bir kimyasal tanker denize indiriliyordu. Halikarnas Şirketler Grubu'nun tamamen kendi öz kaynaklarıyla bitirdiği geminin, yılda 5 milyon dolar döviz girdisi sağlaması bekleniyormuş. Tek bir rakam, denizciliğe neden bu kadar önem verdiğimi anlatmaya yeter sanırım. 14 ayda bitirilen gemide 700 işçi çalışmış. İşsizliğin en önemli sosyal sıkıntımız olduğunu düşünürsek tersanelerin ve denizciliğimizin, gelişmesinin faydasını tartışmaya gerek var mı? Gemiyi denizciliğimize kazandırmanın dışında Marmaris'e Türkiye'nin en büyük, en donanımlı marinasını yaparak Akdeniz'e ün salan Halikarnas Şirketler Grubu'nun sahibi Bilgin Özkaynak ve Necmettin Aydın kardeşlerimi de kutluyorum.
|