Okullarımız yelkene ilgi gösterebilir mi?
Çok yetenekli sporculara sahip olmamıza rağmen neden başarıları sürekli olamıyor? O zaman da ister istemez kendi kendinize soruyorsunuz: Neden olimpiyatta başarılı olamıyoruz? Neden dünyadaki sıralamamız, olmamız gereken yerde değil? Bunun elbette pek çok nedeni var. Ancak hiç de yabana atılamayacak önemli bir engel var ki, bunu bir türlü aşamıyoruz. O da şu; sporcuya yeterince spor yapması için zaman sağlayamıyoruz.
YETENEK YETMİYOR Bugün çok yetenekli bir çocuk, optimistle yelkene başladı, diyelim. İstediği kadar yetenekli olsun. Sekiz yıllık eğitimi tamamlayacağı zaman, orta öğretim sınavlarına hazırlanmak zorunda olduğu için spora ara veriyor. Çünkü, iyi bir liseye kapağı atamazsa, üniversite tahsili, yani istikbali tehlikede. Üstelik sınavlara hazırlanma işi, son senede de başlamıyor. Yani çocuk ve ailesi altıncı sınıftan itibaren 'Yelken mi, okul mu?' ayrımına geliyor. Lise işi bir şekilde halledildi diyelim. Üç yıl sonra üniversite sınavı, çok daha ciddi bir engel olarak gençlerimizi spordan kopartıyor. Batı'da hemen her okulun, üniversitenin yetenekli sporcular için özel kontenjanları, bursları var. Yani çocuğu sadece okula almakla kalmıyor, ona eğitim için destek de sağlıyorlar. Türkiye'de ise şansımız çocuğun iyi bir yere girdikten sonra spora, yelkene yönelmesine kalıyor. Geldiğimiz nokta şu: Benim bildiğim kadarıyla da Boğaziçi Üniversitesi'nin dışında yelken kulübü ve yelken takımı olan üniversitemiz yok. Bunun tarihi de o kadar eski değil. Türkiye'nin ilk üniversite yelken topluluğu olan Boğaziçi Üniversitesi Yelken Takımı, mayıs 2000'de Prof. Refik Erzan ve Orhan Gorbon'un öncülüğüyle kurulmuştu. Bu yıl yelkende onlar sayesinde bir ilk daha yaşayacağız. 38 senedir, tüm Avrupa ülkelerinden, yüzlerce üniversiteden, binlerce üniversite öğrencisinin Fransa'da rekabet, eğlence ve yelken için buluştuğu Edhec Yarışı'na Boğaziçili gençlerimiz de katılacak. Takım bunun için olimpiyat sporcusu Okan Akdağ kaptanlığında yedi yelkenciyle Fransa'ya gidecek. Şu anda da harıl harıl yarışa hazırlanıyorlar. Ama yarışa hazırlanmak öyle kolay bir iş değil. Vakit bir yana nakit de lazım. Öncelikle hem orada yarışmak için hem de burada antrenman yapmak için tekne bulacaksın. Çok şükür Boğaziçili gençler, bu yıl yarışa hazırlanmak için de katılmak için de gerekli desteği bulmuşlar. Komodoru Alp Doğuoğlu'nun büyük desteğiyle Türkiye Açıkdeniz Yacht Kulübü (TAYK) bu işin ana sponsoru olmuş. Takımın ve ekipmanın Fransa'ya gidip gelme işini ulaşım sponsoru olarak ENTAŞ üstlenmiş. Caner Dikici de Uluç adlı (Mum 30) yatını, çocukların antrenmanına tahsis etmiş.
'İYİ ŞANSLAR' Bizlere ise bütün bu fedakârlıkları yazıp teşekkür ederek onlara destek olmak kalıyor. Şimdi herkesin aklına ilk olarak "Kaçıncı oluruz?" sorusunun geleceğini biliyorum. Ama böyle bir sorunun, böyle bir yaklaşımın sadece gençler üzerinde psikolojik baskı yaratacağının da bilincindeyim. Onun için diyorum ki; Güle güle gidip, güle güle geliniz. Varlığınızla önce okulunuzu, arkadaşlarınızı sonra da bizleri sporcu centilmenliğiyle temsil ediniz. Bu arada ilk kez katıldığınız bir etkinlikte sportif başarı gelirse, bize sizleri bir kez daha alkışlamak için bir fırsat daha yaratırsınız. Yolunuz açık olsun...
|