kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
26 Nisan 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

İçki içiyor, agresifleşiyordu dövünce ayrıldım

ŞİRİN SEVER
20.03.2009
İzmirli işadamı Serdar şınlak'tan boşanan ancak kızlarının velayeti yüzünden eski eşiyle karşı karşıya gelen ünlü nefes terapisti Fidan; hikâyesini anlattı ve ilginç iddialarda bulundu..
İlginç bir evlilik ve boşanma hikâyesi okuyacaksınız bugün.
Herkesin dersler çıkaracağı, bir nefeste okuyacağı türden...
Taraflardan biri Türkiye'de nefes terapisini trend haline getiren, ünlü bir yaşam koçu: Nevşah Fidan.
Diğeri İzmirli, adı zaman zaman 'playboy' olarak anılan işadamı Serdar Şınlak.
Sekiz yıl önce büyük bir aşkla evleniyorlar, beş yıl önce de büyük kavgalarla boşanıyorlar.
Ancak boşanmakla bitmiyor iş.
Yedi yaşındaki kızları Melisa yüzünden süren bir velayet davası var aralarında, bu yüzden de sık sık karşı karşıya geliyorlar, basına da malzeme oluyorlar.
Beni tetikleyen son haber, geçtiğimiz günlerde Şınlak'ın eski eşiyle ilgili mahkemeye yaptığı suçlamaydı. Fidan'ın, Türkiye'de kullanımı yasak olan 'ayahuasca' isimli bir madde kullandığını, bunu da internet sitesinden duyurduğunu iddia etti Şınlak.
Herkes, boşanmış bu çiftin kavgasını konuşmaya başladı.
Haliyle merak ettim; geriye dönük bir tarama yaptım...
Şınlak daha önce de eski eşinin seminer verdiği Park Orman'ı basıp "Bu kadın ahlâksızdır, ahlâksızlara burada yer vermeyin, çocuğumu almaya geldim," diyerek hakaretler yağdırmış meğer...
"Türkiye'nin ve dünyanın her yerinde seminerler veriyor, evde oturmuyor, çocuğumuzla ilgilenmiyor," diyerek, suçlamalarda bulunmuş.
Peki bu suçlamalara cevap olarak Nevşah Fidan ne demiş? İşte o yüzden aradım ve sordum: "Konuşur musunuz?" "Tamam," dedi: "Bugüne kadar Serdar'ın içinde bulunduğu psikolojik durumu ortaya çıkarırsam, çocuğunu göremeyeceği bir noktaya gelecekti. O yüzden susuyordum.
Ama iş boyut değiştirdi, yakında bana her türlü iftirayı atabilir, herkesi baştan uyarmak adına her şeyi anlatmak istiyorum..." İddialar öyle sertti ki, Şınlak'a da söz hakkı tanımak gerekti...

- Serdar Şınlak'la ne zaman boşandınız?
- 2004'tü galiba. Beş yıl oldu.

- Kim istedi bitirmeyi?
- Ben! Çünkü Serdar çıldırmaya başladı.

- Ne oldu da çıldırdı?
- İçki içmeye başladı çünkü!

- Boşanma sebebi bu mu yani?
- Evliliğimizin üç yılı boyunca Serdar ağzına bile koymadı içkiyi. Hatta evlendiğimiz akşam soda içti şampanya yerine. Ama Melisa doğduktan sonra içmeye başladı; şiddet ve öfke de çok arttı. Evde sinir krizleri yaşanıyordu, sürekli bir bağrış çağrış, kendi kendine bir şeylere sinirlenmeler... Kafama tabaklar fırlatıyordu, işyerinde kapı kırıyordu.

- Sebep neydi peki?
- Feci öfkeli bir adam. İçki içmese de agresifti hep. Allah'tan ben çocukluğumdan beri pozitifim, üstesinden geldim. Serdar'ın tiki vardı biliyordum ve anlayışlı oluyordum.

- Nasıl bir tik bu?
- Mesela evde mumun yeri değişti. Gelince çıldırıyor 'Niye değişti?' diye. Yatak odasında bir şey iki santim oynadı yerinden, çıldırıyor, oynamayacak! Öyle takıntıları var. Susuyordum, bekliyordum, geçiyordu. Çocukluğu anne-babası nedeniyle zor geçmiş, aile paramparça, bir sürü travma yaşamış. Geceler boyunca ağladığı zamanları bilirim, o yüzden de ben hep anlayışlı oldum. "Aslında senle ilgili değil problemim, ben kendim kafama bir şeyler takıyorum," diyordu, bizim ilişkimize yansımıyordu.
Sonradan alkol bağımlılığı olduğunu öğrendim, birtakım uyuşturucu maddeler kullanıyormuş, bir aile dostu tarafından tedavisi yapılmış ama benim haberim bile yok! Haberim olsa mümkün değil evlilik olmazdı. İçkiye karşı olduğum için değil, benim hayatım sağlık ve huzur odaklı.

ÇOK ÂŞIK OLDUM, ÇOK SEVDİM SERDAR'I
- Kaç yıl evli kaldınız siz?
- Üç yıl.

- Bu üç yıl boyunca hiç aklınıza gelmedi mi kocanızın neden hiç içmediği; sormadınız mı?
- 'Bir başlarsam durduramam' gibi şeyler söylüyordu. Hatta bir hikâyesi vardı; çok içiyormuş bir dönem, göbeklenmiş, havuz kenarında bir gün otururken bakmış kendine, 'rezalet bir haldeyim' demiş, bırakmış güya! Biz çıkmaya başladığımız zaman içkiye yeminliydi.

- Peki en baştan başlayalım... Ne zaman, nasıl tanıştınız ikiniz?
- Serdar beni yedi sene boyunca aradı!

- Ne! Yedi sene mi?
- Evet 1992'de ortak arkadaşlar vasıtasıyla tanıştık, tesadüfen. 1999 yılında çıkmaya başlayana kadar her ay, her iki ayda bir beni mutlaka aradı; 'nasılsın, ne var ne yok' diye.
Nişanlıydım o dönem başkasıyla. Arkadaşlarım dalga geçerdi 'bu adam ne zaman peşini bırakacak' diye. 18-19 yaşındaydım, o ise 32 yaşındaydı ve playboy diye her yerde yazardı. Babam çok kızardı bana, 'Bu adam seni niye arıyor, aramasın' derdi ama yedi yıl boyunca aradı beni.

- Bu nasıl bir saplantıdır diye düşünmediniz mi hiç?
- Bilmem, hiç düşünmedim, çok gençtim.

- O yaşta ilgi hoşunuza mı gidiyordu acaba?
- Hoşuma gidiyordu tabii ki. Sonra nişanlımdan ayrıldım, kafamı dağıtmak için Amerika'ya gittim. O dönem yoga eğitimlerine, meditasyona başladım işte. Tekrar aradı, görüşmeye başladık, yedisekiz ayda da evlendik. Bir koşturmaca içinde! Serdar, 'hemen evlenelim' diye tutturdu çünkü.

- Aşk evliliği miydi sizinki?
- Evet. Çok âşık oldum, çok sevdim. Ama biz evlendikten sonra 'Allah kurtarsın' diye mesajlar aldım arkadaşlarımdan...

- Aaa, neden peki?
- Eski kız arkadaşları, ortak arkadaşımız olan eski nişanlısı haber yollattı, "Nevşah, çok büyük belanın içindesin, ne kadar çabuk kurtulursan o kadar iyi" diyorlardı. Neler neler anlattılar, söylediler...

- Ne hissettiniz o anlarda siz?
- Kıskanıyorlar diyordum. Hepsi kıskanıyor bizi.

- Çark ne zaman tersine döndü, ilişkiniz ne zaman bozulmaya başladı?
- Melisa doğduktan sonra bütün enerjimi ona vermeye başladım, çocuğuma çok düşkündüm.

- İkiniz de çocuk istiyor muydunuz?
- İkimiz de çok istiyorduk. Ben enerjimi çocuğa vermeye başlayınca, o eski ilgiyi mi bulamadı, her ne sebeptense bilmiyorum, içki içmeye başladı. İçtikçe öfkesi, problemleri artmaya başladı. Belki benim o anlayışım, sevgim, yumuşaklığım onu rahatlatıyordu ve bir anda onu bulamadı... Eve daha öfkeli gelmeye, bazen gelmemeye başladı.

- Sizin kusurunuz hiç mi yoktu bu ilişkide?
- Bana sorarsanız, benim hayattaki en büyük hatam ve kusurum, benle hiç alakası olmayan, bambaşka amaçları ve hedefleri olan bir adamla sırf seviyorum diye evlenmek!

- Bambaşka amaçlar ve hedefler derken?
- Yani hayatı başkaydı. Gezmek, tozmak, içki içmek, güzel yerlere gitmek, güzel yemek yemek üzerine kuruluydu. Kötü değil bunlar, çok güzel ama ben sevmiyorum! Bizim bütün kavgalarımız da oradan koptu. Bana bir hediye alınır mesela, 'niye sevinmedin' diye kavga çıkar. Sevinmedim, yapacak bir şey yok, ben hediyeden mutlu olmuyorum, ben bana sarıldığında mutlu oluyorum, öyle bir tipim.
Onun peşinden davetlere, kokteyllere gitmek istemiyorum... Çok ayrıydık yani.

- Siz de söylüyorsunuz, 'playboy' yaftası da yapıştırılmış biri. Bunu nasıl göze aldınız?
- Üç dört yıl boyunca çok sadıktı, birbirimize bağlıydık. Ne zaman ki alkol almaya başladı, çocuk oldu, sonra şiddet başladı.

KIZINA DA BİRKAÇ KEZ VURDU!
- Nasıl şiddet?
- Birkaç kez vurdu bana. Zaten öyle ayrıldık ama en önemlisi Melisa'ya da birkaç kere vurdu. Bunu mahkemede hiç söylemedim çünkü kızını ömür boyu göremezdi. O yüzden sustum hep, babasıdır, çocuğuyla olsun istedim.

- Kızınız bunu hatırlıyor mu peki?
- Çok rahat hatırlıyor, söylüyor da.

- Şu anda nasıl hissediyor babasıyla ilgili?
- Pedagoglarla konuşuyor, "Babamdan çok korkuyorum" demiş. Mahkeme raporlarında olduğu için rahatlıkla söylüyorum; "Babam çok sinirli bir adam, küfrediyor" demiş...

- Bu aile hayatı ne kadar sürdü?
- Obsesif bir tarafı olduğunu bildiğim için, altı-yedi ay boyunca aynı evin içinde kalıp onu ayrılığa razı etmeye çalıştım...

- Nasıl razı etmeye çalıştınız?
- Konuşarak, anlatarak... "Bak Serdar biz ayrı insanlarız, sen başka bir hayat istiyorsun, ben o hayatı istemiyorum" diye konuştum.

- O ne yapıyor bu durumda?
- Çıldırıyor! "O zaman nasıl evlendin benle, o zaman niye bilmem ne" diye başlıyordu. Bir de kavgayı kominikasyon olarak algılıyordu. Kavga ederek, bağırarak diyalog kuruyordu. Ben tam tersi! Bu sefer ne oluyor? Bağırıp çağırıp kavga etmedikçe bağlantımız koptu zannediyor, daha da çıldırıyordu. En sonunda beceremedim, psikologlarla konuştum, 'böyle içki, öfke, şiddet ortamında yapman gereken beklemek değil, derhal uzaklaşmak' dedi hepsi de.

- Siz de gidip boşanma davası mı açtınız?
- O da çok komik bir hikâye... Bekledim, çünkü evden dışarı salmıyor beni. Değil arkadaşlarımla görüşmek, telefonla bile konuşamıyordum. Onun beğendiği ve onay verdikleriyle konuşuyordum. Son dönemde iyice abarttı. Boşandıktan sonra telefonlarımı dinlettirdiğini, peşime adam taktığını öğrendim.