"Tümüyle bir sahnedir yaşam, Erkekler, kadınlar, hepsi birer oyuncu Biri çıkar öteki girer ve her biri Kendine düşen sürede pek çok rol oynar." William Shakespeare Geçen pazar akşamı maçtan sonra evde kaldım gene ve bir muhteşem genç tanıdım.. Bir yaşam anıtı.. Bir heykel.. Tuğba!..
Var mısın, Yok musun'da yarışıyordu..
Hayır yarışmıyordu.. O kazanmıştı çoktan.. Onun büyük ikramiyesi, kutunun değil, beyninin içindeydi.. Onun büyük ikramiyesi ruhuydu. Onun kendisi büyük ikramiyeydi, milyarlarla ölçülmez..
O yarışmayı, o Tuğba'yı keşke bu ülkede yaşayan herkese, ama herkese izletebilseydik.. En başta umutsuzlara.. Hayata küsmüşlere.. Engellerine takılıp yaşamdan vaz geçmişlere.. Savaşı bırakıp, etrafa el açanlara.. Teşekkür etmeyi aklına bile getirmeyip, kahır içinde yalvaranlara..
Acun'a teşekkürler, o Tuğba'yı bulup çıkardığı, o Tuğba'yı bir insanlık dersi olarak bizlere sunduğu için..
Bu kaçıncı yarışmadır kutunun başında dikkatimi çekiyordu, gözleri ışıl ışıl parlayan, yaşam dolu, umut dolu, heyecan dolu genç kız..
İnanamadım.. Meğer bir kolu takmaymış. Farkında olmadık. Nasıl gizlemiş gözlerden.. Nasıl öne çıkarmamış, kullanmamış hiç engelini.. Acun'a özel rica etmiş meğerse.. "Aman sakla.. Acıma duygusu yaratmayalım" diye..
Dahası.. Ayni taraftaki bacağı da kasıktan kesikmiş meğer..
12 yaşında, hayatının tam da ilk baharında, tam koşacak ve coşacakken kaybetmiş sol kolunu ve bacağını Yalova depreminde..
Dahası.. Annesini, babasını kaybetmiş ayni gece..
Kadere bakar mısınız?.. Yeni taşınmışlar o eve.. O gece annesi ve babası salonda
televizyon seyrederken uyuyakalmışlar çek yatta.. Yatak odaları sapa sağlammış deprem sabahı, salon içindekilerle yok olurken..
Hastanede uzun süre anne ve babasını saklamışlar ondan.. "Yaralılar" demişler.. Bir sabah tutturmuş "Beni anneme babama götürün" diye.. Oradaki bir akraba pat diye cevap vermiş.. "Annen de öldü, baban da.. İstersen mezarlığa götüreyim seni.."
Şoku düşünebiliyor musunuz?..
"Hangisine üzüleyim şaşırdım" diyor, kolunu ve bacağını kaybetmiş 12 yaşındaki kız..
Şaşırmış.. Üzülmüş, ama yıkılmamış.. Bitmemiş.. Tükenmemiş.. Küsmemiş hayata.. Tam tersine.. Çok daha sıkı sarılmış.. Düşünebiliyor musunuz?. Hayata daha sıkı sarılmış ve dimdik ayakta kalmış.. Karşımızda gördüğümüz bu cıvıl cıvıl Tuğba o işte..
"Hayat bir tiyatro sahnesi.. Bu sahnede bana da bir rol verildi, oynuyorum" diyor.. Ama Oscarlık oynuyor..
Örnek oynuyor.. Binlere, yüz binlere, milyonlara örnek oynuyor..
"Bakın, ben dimdik ayaktayım.. Bakın ben nasıl hayat doluyum, umut doluyum" diyor..
Şarkılar, türküler söylüyor, eline mikrofonu alıp.. Ve de ne güzel söylüyor..
..Ve o gözler.. Hayat dolu, ışık dolu, umut dolu gözler..
Yıllardan beri bu sütunlarda anlatmak istediğim her şeyin, aktarmak istediğim tüm yaşam felsefesinin canlı, yaşayan örneği Tuğba!..
Show bu bölümü bir hafta önceden ilan ederek tekrar yayınlamalı.. Tuğba'yı herkes görmeli, dinlemeli..
Herkes bu anıtı, kendi yaşam bahçesine dikmeli!..
Teşekkürler Tuğba!..
Seni seviyorum!..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Bugünkü Tüm Yazıları
Bir yaşam anıtı.. Tuğba!.
Yayın tarihi: 26 Nisan 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/26//haber,140EC2D4D80C4500BEDCDFCDCFFDB134.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.