Trabzonspor gol attıkça başlıyor kolbastı oynamaya...
Kolbastı versus 'rep'
SAMİ TOSUN
23.04.2009
Bakın, çok samimi söylüyorum, ne zaman ki Trabzonsporlu futbolcuları bir galibiyet sonrası sahanın ortasında 'kolbastı' oynarken gördüm, işte o an kısa sürede tüm Türkiye'yi bir 'kolbastı çılgınlığı'nın saracağına kanaat getirdim. Çok ciddi bir öngörü sahibi olduğumu söylemeliyim. Gerçi bugüne kadar bu meziyetim hiçbir işe yaramadı ama olsun, "Ben demiştim," demek bile güzel... Evet efendim, gördüğünüz gibi, artık memleketimizden tüm dünyaya yayılmaya hazır bir musiki ve dans akımımız var. Britanya'dan Avustralya'ya kadar bir dizi ülkede şimdiden dersleri verilmeye başlamış bile! Tabii bizde işler öyle dikensiz gül bahçesinde yürür gibi gitmez. Anladığım kadarıyla, 'kolbastı'daki potansiyeli gören herkes hadiseyi bir taraflarından çekiştirmeye başladı. Tolgahan ve yıllardır bir türlü dağıtmadığı dans grubu olaya giriş yaptı, 'kolbastı'nın adını 'hop-tek' olarak değiştirip sahip çıktı, sağa sola mümessillikler dağıtmaya başladı. Trabzon'dan uyanık bir yardımcı doçent, 'Kolbastı Sanat Yönetmeni' unvanıyla ortaya çıkıp 'kolbastı'nın patentini aldı. Eh, bu dansın Trabzon'un Faroz'undan yayıldığını, 'Faroz kesmesi' diye de bilindiğini öne süren bir grup infiale kapıldı doğal olarak. Temel adında bir abimiz televizyonları çıkıp gürlüyor, "Puni biz oynayiruz!" diye. Uzun lafın kısası, işin suyu çıkana kadar, memleketin dört bir yanından 'kolbastıcı'lar dansın kendilerinden türediğini iddia ederek sabah kuşağından gece yarısına kadar her türlü acayip programda birbirleriyle kapışmaya devam edecek. Kapışma devam ederken, esas itibarıyla harmonik zıplama üzerine kurulu bu danstan örnekler izleyeceğiz.
VAHİM BİR HAL VAR ORTADA Neyse kıymetli okurlar, neticede, Anadolu'nun bağrından türeyip dünyaya yayılan bir dansımızın olma ihtimali bizleri ancak sevindirir. Bugüne kadar dünyanın dört bir tarafından kültürel acayiplik ithal etmiş memleketimizin, kendi acayipliklerinden birini ihraç etmesi iyidir, hoştur... Malumunuz, bizim zengin musiki ve edebi kültürümüze zorla sokuşturulmaya çalışılan Amerikan sokak ağzından bozma 'rep' hadisesine değinmiştim bir süre önce. Hani değinmezdim de, bu 'repçi'lerin içinde çok 'cool' takılan, gözlerine sürme çekmiş, mümin sakallı bir kardeşimiz (Sagopa Kajmer kod) televizyona eşiyle (Kolera kod) birlikte çıkıp, bana tuhaf gelen bir dizi davranış sergileyince yazma ihtiyacı duydum. Yazının ardından bu kardeşlerimizin 'hayran' ve 'fanatik'lerinden gelen ve hakiki bir düzey sorunuyla malûl küfür mesajlarından bahsettiğimi siz sayın okurlar hatırlarsınız zaten. Birilerine 'hayran' ve 'fanatik' olmayı hiç anlayamamış bendeniz adına, 'facebook' denen ve Türkiye'de -alışıldığı üzere- suyu çıkarılmış olan internet müessesesinde tam 17 grup kurulduğunu, bunlardan 16'sının 'fanatik düşmanlık' ihtiva ettiğini söylemek isterim. Forum gruplarından hiç söz etmiyorum bile!.. Buralarda yazan ve soyadımdan ilk akla gelebilecek bayağılıkla türetilmiş mesajları da üst üste koyup durumu değerlendirdiğimizde, karşımıza vahim bir hal çıkıyor. Oysa efendim, bu 'repçilik' müessesesi esasen muhalif bir müessese sayılıyor; bana mesaj yollayan genç kardeşlerimiz, benim Sagopa Kajmer'in 'rep' sözlerindeki 'derin mana'dan ne anlayacağımı, esas olarak bir çeşit öküz olduğumu falan yazıyor ama hemen arkasından hiç yaratıcı olmayan küfürler sıralıyor. (Beni Sagopa'nın yüceliğine ikna etmeye çalışan bazı naif kardeşlerimizi tenzih ederim.) Şimdi tabii memlekette şiir kitabı satılmadığı için, misal bir Emirhan Oğuz'dan söz etsek yeni nesil kendisini Oğuzlar'ın Kayı boyundan bir kabile zannedeceği için, dahası okumak yerine 'gökten' hap gibi 'fikir' bekledikleri için, Amerika'dan ithal ve Türkçe fonetikle hiçbir uyumu olmayan, dolayısıyla Türkçeyi Amerikanca konuşmaya çalışan arkadaşlar tarafından icra edilen bu 'müzik' türüne ve sözlerine 'derin mana' atfetmeleri gayet tabiidir. Sagopa Kajmer'e gelince... E, ben bu arkadaşın derin mana içeren ve buraya yazarsam müstehcenlik yasasına muhalefetten yargılanmamı gerektirecek küfür dolu 'rep'lerini biliyorum. Ve fakat gidip Fuat ve Ceza namıyla bilinen başka 'repçi'lere hakaret davası açarak, dünyada bir ilki gerçekleştirmiş bulunuyor. Malum, 'repçi'ler bir hesaplaşmaları olduğu vakit bunu 'diss' dedikleri bir çeşit 'atışma' yoluyla çözer ama Sagopa kardeşimiz işi mübaşirlere havale etmiş!.. Sadece o kadar değil tabii, bu Sagopa kardeşimiz, geçmiş 'sinkaf' külliyatının üzerine de bir sünger çekmiş, şimdi tasavvuf şiirlerine takla attırıp başka bir kulvara oynuyor, "Sensiz geçen günlerin kazası yok be sevgili," Mesnevi dizesini aynen 'kullanıyor', Yavuz Sultan Selim'in şiirinin altına kendi imzasını atıyor, ondan sonra kendine 'cümle mühendisi' diye gayet 'mütevazı' sıfatlar takıyor... İş sadece 'cümle'yle kalsa iyi, müziklerden albüm kapaklarına kadar daha pek çok yerde, başka eserlerden 'esinlenme' var... Kendisine 'esinlenme mühendisi' desek?.. Tabii bu 'derin manalı' ve 'isyankar' musiki tarzıyla uğraşan değerli kardeşimiz Sagopa Kajmer'in radyoda 'pop di-jeyliği' yaptığını ve 50 Cent, Britney Spears gibi Amerika'nın en piyasa isimlerini çaldığını öğrendiğimde daha 'bi hoş' oldum. Neyse efendim, yine gevezeliğimiz tuttu, lafı uzattık. Neticede ben 'rep'ten anlamam, anlamak da istemem. Bıngıl bıngıl 'kolbastı' oynamak isterim. Bütün 'rep' camiasını da 'kolbastı'ya davet ederim...
Haberin fotoğrafları
Yayın tarihi: 25 Nisan 2009, Cumartesi Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/25/ct/haber,7E8047CD494F4D43873201D07FDCB5D9.html Tüm hakları saklıdır.