Güray'a göre abajur yapmak yurtdışında ilerlemiş bir sanat.
Sanki çıplak kadını giydiriyor
Klasik abajurlar yapan Gülseren Güray, bu işi "Sanki çıplak kadını giydiriyorum," diye tanımlıyor..
Gülseren Güray aslen bir antikacı. 13 yıl Horhor'da çalışmış, 2001'deki krizle buradaki dükkânını kapatmış ve Bağdat Caddesi'nde ünlü bir avizecide çalışmaya başlamış. Buraya devamlı müşteriler avize getirir, yeni şapka yapılmasını istermiş. Bu avizeler atölyeye gider, yapılır, müşteriye gönderilirmiş. "Bir gün kocaman, lacivert bir abajur geldi," diye anlatmaya başlıyor Güray: "Benim o zamana kadar hiç yapmışlığım yoktu. Bu lacivert abajurun kumaşı üzerindeydi ama eskimişti. Sahibi 'Aynısını istiyorum,' dedi. 'Nasılsa bu atölyeye gidecek, bunu sökecekler. Ben bir deneyeyim,' dedim. Sökerken de nasıl yapıldığını anladım. Yere yattım, kestim, ütüledim, çiviledim, iğneledim, yaptım. Üç gün sonra aynısını teslim ettim."
ABAJURU GÖRÜR GÖRMEZ TASARLIYOR
Yaklaşık altı yıl önceki bu ilk abajurdan sonra Gülserey Güray'ın hayatı abajur tasarlamak ve yapmak üzerine kurulmuş adeta... "Bir ayağa baktığım zaman, o üzerine nasıl bir abajur istediğini bana söylüyor. Zaten o ayak daha kapıdan girerken, onu şapkalı görüyorum. Ne model olacak, nasıl süs konulacak, ne renk olacak, o an karar veriyorum. Abajur, bana 'Şu renkteki şu kumaşı şöyle dik,' diyor. Bunu başka kimse duymuyor, sadece ben duyuyorum," diye anlatıyor hissettiklerini. Bunun üzerine Güray, bir süre sonra Horhor'a abajurlarıyla dönmüş. "O zamanlar, orada başka abajurcu yoktu," diyor. Üç buçuk yıl sonra dükkânını Kalamış'a taşımış; son krizle de bir antikacı dükkânını anımsatan evinde çalışmalarına devam ediyor. "Abajur yapmak, benim yaşam tarzım. Bir şeyi sıfırdan ortaya çıkarmak, değerlendirmek, fonksiynel hale getirmek, çok heyecan verici. Sanki çıplak kadını giydiriyorum," diyor. Gülseren Güray aslında dikiş dikmeyi bilmiyor; şu an da bir bluz bile dikemeyeceğini söylüyor. Ama klasik tarzda bir abajur söz konusu olduğunda yapamayacağı model yok. Örneğin sadece kendisine gelen ayaklara abajur yapmıyor; antika bir vazonun altına düşmesin diye kaide yaptırıyor, ağzına kapak yapıyor ve elektrik tesisatını da hallettikten sonra, ortaya bir abajur çıkıyor. Sıra dışı tasarımlar da yapmış. Bir keresinde ayak olarak bir Mevlevi sikkesi gelmiş. "Abajurda öyle bir mum alevi formu yaptım ki, içinde mum yanar gibi durdu," diye anlatıyor. Güray'ın yaptıkları antika veya klasik tarzda abajurlar. "Elimden modern bir şey çıkmıyor," derken bir abajuru ortalama üç-dört günde yaptığını belirtiyor. Malzeme olarak ipek ve tuvalet kumaşları kullanıyor. "Çünkü iyi işçiliği, ortalama malzemeyle heder edersiniz," diyor. Abajur yapmak, özellikle Hollanda ve İngiltere'de çok ilerlemiş bir sanatmış. Türkiye için ise oldukça yabancı bir konu. Belli bir tabaka rağbet ediyor. Genelde kâğıtların yapıştırılmasıyla yapılanlar kullanılıyor. Bazen bir eve gidip, o evdeki koltukların, duvarların rengine göre abajur yaptığını söyleyen Güray, "Abajurlar perdeler gibidir. Bir ev dekore edilir. En son avizeler, abajurlar, perdeler yapılır," diyor. Yine de "Ben bu dünyadan abajurcu gideceğim," demekten kendini alamıyor... Güray'a gulseren.gur@hotmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Yayın tarihi: 25 Nisan 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/25/ct/haber,8571E19FAE954C9C9B898A076F3D1DD2.html
Tüm hakları saklıdır.