Milliyet Gazetesi Yazarı
Taha Akyol 'un mihmandarlığında Doğan Yayın Holding CEO'su
Soner Gedik ve
Aydın Doğan'ın damadı
Mehmet Ali Yalçındağ'ın Sermaye Piyasası Kurulu'na sürpriz ziyaretlerini tesadüfen nasıl takibe aldığımı sizlere aktarmıştım geçtiğimiz hafta. Ve Doğan Grubu'nun üst düzey yöneticilerine,
"Ne işiniz var SPK'da?" diye sormuştum. Belli ki arı kovanına çomak sokmuşum, Doğan Grubu'nun canını sıkmışım...
Grup bu soruma cevap vermek yerine, ne yaptı biliyor musunuz? Beni
"Ajan Gazetecilik" le suçladı. Bunu yaparken de her zaman hayranlık duyduğum ve onun gibisinin bir daha Bab-ı Ali'ye gelmediğini düşündüğüm büyük gazeteci rahmetli
Abdi İpekçi'nin Milliyet'i üzerinden yaptı! Neymiş efendim, ben nasıl insanların peşine takılırmışım, nereye gittiklerini anlamak için. Ne ayıpmış!
Kimin kaleminden çıktığını tahmin ettiğim ama imzasız yayınlanan yazıda bir de SABAH'ın sahibi
Ahmet Çalık'ı ve Çalık Holding CEO'su
Berat Albayrak'ı adeta tehdit etmişler...
Demişler ki;
"Ne yapalım biz de sizin peşinize mi adam takalım?" Yani demek istemişler ki, "Sevilay Yükselir'e bu takibi patronaj yaptırmış"
Yılmak yok... Takibe devam... "Allah'tan korkun yahu!"
Gazeteciliğin G'siyle örtüşmez bu yalan dolanınıza kim kanar sanıyorsunuz? Allah aşkınıza, neresi anormal, Ahmet Çalık'ın ya da Aydın Doğan'ın veya Turgay Ciner'in Enerji Bakanlığı'na gitmesinin? Ya da enerji işiyle uğraşan bu üç medya patronunun üst düzey yöneticilerinin bakanlıktan birileriyle görüşmesinin.
Normal olmayan şu: Hakkınızda onca inceleme varken ve üstelik de o kurumun başkanı henüz atanmışken SPK'ya yapılan ziyaret! Bunun muhakkak bir derinliği vardır. Siz sanki daha önce yapmadınız mı böyle takipleri? Yapmadıysanız da yapan birilerinin söylediklerini yazmadınız mı?
SABAH ve atv'ye el konulma sürecinde Ciner Grubu'nun tüm üst düzey yöneticilerinin nerede, kiminle, nasıl buluştuklarına dair yazıp çizen siz değil miydiniz? Sanmayın ki yazdıklarınızdan ürküp işin peşini bıraktım. Siz cevap vermediniz ama ben yine de sordum, soruşturdum: "Acaba, SPK'ya neden gittiler? Ne görüştüler" diye. SPK Başkanı kapı duvar. Çıkmıyor telefonlarımıza. Ama sekreteryasından öğrendik ki, ziyaret bir nezaket ziyaretiymiş. Meğerse SPK'nın çiçeği burnundaki Başkanı
Vedat Akgiray'ın kayınpederi Hazım Ersu Aydın Doğan'ın eski ortağı aynı zamanda arkadaşıymışmış... Yani iki eski dostun damatları bir araya gelmişmiş canım! Güya havadan sudan konuşmuşlar, başkanı tebrik etmişler. Merak etmeyin sevgili okurlar o detaya nasılsa ulaşırız çok yakında.
Geçelim bu konuyu çünkü ben başka bir şeye takıldım. Bana bu çirkin saldırının yapıldığı yere ve onun başındaki şahsa. Onun için izniniz olursa
birkaç sualim olacak Abdi İpekçi'nin koltuğunda oturan zat-ı muhterem Sedat Ergin'e ...
İyi gazeteciydik, ajan mı olduk? Söyle Sedat Ergin. Patronajının talimatıyla o yazıyı gazetene koyarken hiç mi vicdanın sızlamadı? Hiç mi o yıllar öncesinde bir yerlere bıraktığın habercilik ruhun kabarmadı? Nasıl böyle insafsızca bir yazıyı kaleme aldın? Biliyor musun? Nasıl özenmiştim şu Başbakan Erdoğan'la Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 22 Temmuz seçimleri öncesi Çukurambar Zirvesi'ni takip haberinize.
Ne farkı vardı benim tamamen habercilik dürtülerim doğrultusunda yaptığım takibin Çukurambar Zirvesi'ni takipten. Demişsin ki; "SABAH'ta Sevilay Yükselir adında kulis yazıları yazan biri ajanlık yaptı!"
Sanki bu ismi ilk kez bu haberde duymuşsun gibi! Oysa sen aslında bu ismi çok iyi bilirsin. Yıllardan beri yaptığım onca sükseli haberi alıntılayıp sayfalarına koyan sen değil miydin? Burada sıralayalım mı hep beraber?
Ne çabuk unuttun bana Ufuk Güldemir'in vefatından sonra evindeki karşılaşmamızda, "Çok iyi bir habercisin. Tebrik ediyorum seni!" dediğin günleri. O zamanki iyi haberci, şimdi gazetenin yazarı ve bağlı bulunduğun grubun yöneticilerinin çevirdiği oyunların peşine düşünce ajan mı oldu? Ne yazık ettin Abdi İpekçi'ye... Nasıl sızlattın onun kemiklerini farkında mısın?
Utanç duydum iftira ve karalama amaçlı o yazından. Ama utancım kendim için değil, senin için. Nasıl yok ettiler senin o muhteşem habercilik ruhunu, refleksini... Nasıl senin kalemini bu kadar sorumsuzca kullanmana sebep oldular?
Yazıklar olsun seni bu hale getirenlere. Vallahi yazıklar olsun!
Not: "Ne o korktun mu Doğan Grubu'ndan da cevap vermedin? Yoksa SABAH yöneticileri senin arkanda durmuyor mu? Satışa mı geldin? Bak senin yüzünden savaş çıktı! Doğan Grubu senin yazın üzerine Çalık'a saldırıya geçti" diye bana abuk sabuk sorular yönelten bazı meslektaşlarım için bir not düşmek zorundayım sevgili okurlar...
Biliyorsunuz,
Doğan yöneticilerinin peşine düşüp nereye gittiklerini takibe alan ben, geçen salı da Conrad'a bir şekilde sızıp Obama'nın bir gecesinin peşine düştüm . Benim için sıcak gündem önce gelir. Obama takibi makalem geniş yer kapladığı için köşemde geçen çarşamba Milliyet'in iftira içerikli saldırı yazısına yanıt veremedim ve yanıtımı bugüne sakladım. Durum budur. Lütfen sevgili arkadaşlar bana bir daha bu konularda soru sormayın. Bilginize...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 10 Nisan 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/10//haber,1814E286D0704B7090AFFADDCB33C6FA.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.