Restoran bölümü bardan, bir paravanla ayrılıyor.
Sosyeteye paça çorbası servisi
İstanbul'un lüks rezidanslarından Bellevue'nün giriş katındaki Coppa Bar & Restaurant'da piyano eşliğinde yemek yerken, kendinizi klasik bir Hollywood filminde gibi hissedebilirsiniz. Ancak fiyatlar biraz tuzlu.....
İstanbul'un yeme içme kültürüne beş yıldızlı otellerin katkısı yadsınamaz. Bu otellerin yabancı şefleri Türk meslektaşlarının yetişmesine katkıda bulunurken, teknik altyapısı mükemmel bu mutfaklarda Türk aşçılar en yeni teknolojileri öğrendiler.
Şimdilerde her sektör gibi yiyecek içecek dünyası da sıkıntıda. Ancak İstanbul'da beş yıldızlı otellerin bir zamanlar yaptığı hizmeti şimdi kentin siluetini değiştiren plazalar, rezidanslar, iş kuleleri üstleniyor, bunlar İstanbul'a yeni şık ve kaliteli restoranlar kazandırıyor. Yüzlerce lüks konutu, yüksek maaşlarla personel çalıştıran işyerlerini barındıran bu tarz gökdelenlerde en az bir restoran yer alıyor.
Maslak'ın en yüksek binalarından Sun Plaza'nın tepesindeki Sunroof, Levent'teki Loft adlı görkemli rezidansın girişindeki Fratelli la Buffala bu yeni akımın ilk olumlu örnekleri...
Plaza, rezidans ve iş kulelerinde restoran açma geleneği Batı'da çoktan beri var. 11 Eylül'de yerle bir edilen New York'daki ikiz kulelerin en üst katlarında dünyaca ünlü restoran ve kafeler bulunuyordu. Burada New York'u tepeden seyrederek, uçaktaymışçasına yemeğinizi yiyebiliyordunuz. Bugün yine aynı kentte ünlü Rockefeller gökdeleninin zirvesinde, Cipriani Restaurant'ta yer bulabilmek için günler öncesinden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.
İstanbul'un benim gittiğim son rezidans restoranı 1. Levent Kempinski Bellevue Residence'taki Coppa Bar & Restaurant oldu. Levent Korukent yolu üzerindeki, Aydın Sokak'ta bulunan bu lüks rezidansın giriş katında yer alıyor Coppa Restaurant. Daha doğrusu burası binanın ön tarafında giriş katına denk geliyor; Levent vadisine yaslandığı için, arkadan bu vadiye tepeden bakan bir konuma sahip.
Kapıdan girdiğinizde, önce kendinizi bar kısmında buluyorsunuz.
Sağda, bir paravanla restoran bölümü ayrılmış. Restorana girişte bir kuyruklu piyano gözünüze çarpıyor. Bu aksesuar değil; pazar ve pazartesi akşamları dışında her gün bir piyanist burada yemek müziği yapıyor. Piyano eşliğinde yemek yenen mekânları klasik Hollywood filmlerinde gören günümüz kuşakları için büyük yenilik bu. Bir zamanlar benzer mekânlarda bulunmuş orta yaşlılarımızın anılarını tazelemeleri için de hoş bir fırsat.
KUPALARIN ARASINDA
Restoran klasik tarzda dekore edilmiş. Siyah lake ve kızıl maun rengi ahşap kaplı duvarları, şık aplikler süslüyor. Masalar beyaz örtülü, servis takımları lüks. Mekân önemli turnuvalarda ödül olarak verilen büyük ve gösterişli kupalarla süslenmiş. Zaten Coppa, İtalyancada 'kupa' anlamına geliyormuş. Bizi masamıza buyur eder etmez, içki ve yemek listeleriyle birlikte önümüze yeni fırından çıkmış küçük ekmekler ile üzerine kekik serpilmiş zeytinyağı tabağı getirildi. Coppa'nın karma bir mönüsü var. Paça çorbası da bulunduruluyor, Viyana schnitzel'i, çökertme kebabı da Kievski ve beef Stroganof'un yanında tandır ya da bıldırcın da...
Siyah havyar, ıstakoz termidor gibi spesiyaliteler ise o zamana kadar restoranın standardı hakkında bir fikir edinememiş olanlara buranın üst düzey bir mekân olduğunu işaret ediyor.
Arkadaşım paça çorbası ve ardından Viyana usulü schnitzel ısmarladı. Ben de favalı enginar ve beef Stroganof söyledim. Paça servisi yapılırken, buradaki yüksek düzeyli dekor ve aksesuarların gösteriş amaçlı olmadığını fark ettim. Bunlar, bir restoranın 'iyi' olarak nitelenebilmesi için sahip olması gerekli ayrıntıların bir parçasıydı. Nitekim, paça kasesinin yanında, içinde kızarmış küp ekmekler bulunan ikinci bir tabak getirildi.
Garson ayrıca kominin taşıdığı bir tepsiden paça kasesine arkadaşımın isteğine göre sirke, sarımsak ve pul biber servisi yaptı.
TATLILAR YARATICI DEĞİL
Benim enginarım da şefin ustalığını yansıtıyordu. Enginar çok iyi pişmişti. Yanındaki fava da lezzetli, enginarla favanın lezzet uyumu mükemmeldi. Dana etinden schnitzel de olması gerektiği gibi, kurutulmadan ve lezzetli biçimde pişirilmişti. Beef Stroganof da mükemmeldi. Tek eleştirim, yanında kızarmış parmak patatesle getirilmesiydi. Bu kadar detaya dikkat eden böyle bir restorandan garnitür olarak kibrit patates kızartması beklerdim. Yemeğin ardından krokan soslu krem karamel ile krem brüle ısmarladık. Tatlılar mönünün en zayıf öğeleriydi; bu konuda biraz daha yaratıcı olunduğu ve lezzet düzeyi daha yüksek tatlılar sunulduğu takdirde, Coppa'nın, İstanbul'un en başarılı restoranları arasında yerini alacağını söyleyebilirim.
Restoranın şarap mönüsü de zengindi. Belli başlı Türk şarapları bulundurulduğu gibi, yabancı şaraplarda da iyi bir seçim yapılmış, Fransız, İtalyan, Yeni Dünya şarapları içinde her fiyat kategorisinden ürünler mönüye alınmıştı. Biz içki içmediğimiz bu öğle yemeğine iki kişi 125 TL ödeyip kalktık. Geçen sonbaharda açılan Coppa, şık yemekleri kaliteli, fiyatları pek de ucuz olmayan iyi bir restoran. Henüz pek tanınmıyor; ancak keşfedilmesinde yarar var.
Beğendiklerim:
Yemeklerine özenilmiş, servis dört dörtlük...
Burası İstanbul'un lüks kategoride en iyi restoranları arasında yer alıyor.
Beğenmediklerim:
Günümüzde ucuz ve sıradan dekorlu, 'modern' restoranlara alışanlar, ağır dekorlu klasik görünümlü bu mekânı yadırgayabilirler. Ancak İstanbul'un böyle klasik yerlere de ihtiyacı var.
Mutfak * * * *
Servis * * * *
Ambians * * * *
Coppa Bar & Restaurant Nispetiye Cad. Aydın Sok. No: 7 1. Levent, Bellevue Residence Tel: (0212) 267 00 10
Yayın tarihi: 21 Mart 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/21/ct/haber,1229BB47DAF74611BCBAEC1FC0FAF886.html
Tüm hakları saklıdır.