Henüz 6 yaşındaydı küçük kız... Ve daha şimdiden hayatın ilerde ona güzellikler getireceğinden umudu kesmişti.
Annesi nevrotik bir kadındı.
Güzel ve yetenekli ablasını koruyor, onu ise sürekli "
çirkin şişko" diye aşağılıyordu.
Çok sevdiği, sıkıldığı zamanlarda yanına sığındığı babası Büyük Buhran'da iflas etmişti. Üstelik yanında çalışan bir kadınla ilişki kurmuş, eve gelip gitmez olmuştu.
29 Ekim 1929 günüydü... Babacığını özlemişti. Annesinin öfke ve kıskançlık nöbetlerinden, ablasının titizliklerinden fenalık geçirmek üzereydi.
Evleri
New York'un işlek bir sokağında zemin kattaydı.
Şarkı söylemeye başladı.Belki bu yolla içinin sıkıntısı kısacık bir süre için bile olsa uçup giderdi. Pencere açıktı ve o "
Una Paloma Blanca "yı söylüyordu.
Şarkı bittiğinde sokaktan muazzam bir alkış koptu. Pencereden bakınca gördüklerine inanamadı. İnsanlar pencereye bakıp ona gülümsüyor, alkışlıyordu.
Onu daha beş dakika önce sözleriyle ağır biçimde hırpalayan annesi de alkışlardan etkilenmiş ve koşup ona sarılmıştı.
O an anladı küçük Maria...
Onun için yepyeni bir hayat başlıyordu.
Bu konuyu Maria yüzünden açtım.
Gelmiş geçmiş en sansasyonel opera yıldızı, en güzel seslerden biri olan
Maria Callas yüzünden..
Şu sıralarda İtalyan gazeteci
Alfonso Signori'nin yazdığı "
Çok Gururlu, Çok Kırılgan " adlı kitabı okuyorum.
Maria Callas'ın hayat hikâyesi yani...
Belgelerden, mektuplardan kalkarak ama roman tadında yazılmış bir kitap.
Callas'ın annesinin öyle davranışları var ki, okurken içim parçalanıyor.
Düşünün...
11 yaşındayken radyodaki müzik yarışmasında gösterdiği başarı yüzünden bir Bulova saatle ödüllendiriliyor Maria.
Daha o gece annesi saati onun elinden alıp kız kardeşine veriyor. Neyse ki baba durumun farkında! Noel'de o saatin aynısını alıp küçük kızına hediye ediyor.
O saati hiç yanından ayırmıyor Maria Callas.
Ve çok sonraları...
1959 yılında bir gün..
Ünlü armatör ve Callas'ın sevgilisi
Onasis'in gözü komodinin üzerindeki saate takılıyor. "Bu iğrenç şey de ne!" diyerek saati denize fırlatıyor.
Bir hamlede
Maria'nın geçmişi suların içinde kaybolup gidiyor.
Anladığım kadarıyla bir tür şeytan kovma ayininin yerini tutuyor bu..
Belki de ilk kez o gün "
büyüyor" Maria Callas. O gün kadın oluyor.
İçindeki "
küçük şişko kız " o gün ölüyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 21 Mart 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/21//babaoglu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.