Mahsun Kırmızıgül ve yeni filmi 'Güneşi Gördüm' üzerine birkaç laf etmek gerek... Acayip bir fırtına esiyor film ve yönetmeniyle ilgili: 'Mahsun'un cesareti', 'Güneydoğu meselesiyle yüzleşiyor', 'yeni Yılmaz Güney', 'Mahsun Kırmızıgül sineması' lafları havada uçuşuyor. Acaba öyle mi? Cumartesi öğleden sonra paşa paşa biletimi alıp Astoria'nın sinemasına girdim, elimde kahvem, kuruldum koltuğa. Salonun dörtte üçü boş! İşte ilk sahne: Arkada kıpkızıl bir güneş fotoğrafı... Önünden de savaş helikopterleri geçiyor. Hollywood filmine mi girdim acaba? Bu kadar Amerikan özentisi olunmaz ki kardeşim! Askerlerin, teröristlerin saklandıkları mağaraları bombalamalarıyla başlıyor film... Sonra da
Türkiye gerçekleri bir bir akıyor gözünüzün önünden: Erkek çocuk sevdasına düşmüş Doğulu bir erkeğin, 13 yaşında aldığı karısını erkek çocuk yapana kadar hamile bırakışı, yoksulluk, zorunlu göç, eğitim sorunu, Kürt meselesi, biri terörist diğeri asker iki kardeşin karşı karşıya gelişleri, insan kaçakçılığı, Batı demokrasileri, eşcinsellerin dramı vs... Evet, bütün eleştirmenlerin Mahsun'un hakkını teslim ettiği ancak 'her konuya biraz değinme refleksi' dolayısıyla eleştirdiği bir film izliyorsunuz. Ama hiç haksızlık etmeyelim; bu sorunlar bütünün parçaları değil mi zaten? Zincirleme yaşanmıyor mu her şey? Gelelim başka konuya... Törörist cesetleri arasında Altan Erkekli'nin oğlunun cesedini teşhis etmesi... 'Çamaşır makinesi kadını özgürleştirdi' diyen Vatikan'a inat, çamaşır makinesinin cahil ve yoksul bir aileye ettikleri... Norveç'in kendisinden sığınma hakkı isteyenleri kabul ettiği yetmez gibi, üstüne bir de maaş ve takma bacak vermesine vurgu yaparak 'bizim devlet baba'nın bize ettiklerine gönderme yapılması... Güneydoğu'daki savaşın neden bitmediğinin, bitirilmediğinin sorgulanması... Tek temennimiz bu mesajların gerekli yerlere ulaşması.
Teknik olarak ise dört dörtlük bir film; Mahsun yönetmenlik yolunda başarıyla ilerlediğini bir kez daha dosta düşmana gösteriyor. Mahsun'un oyunu da dahil, tüm oyunculuklar gayet başarılı. Daha önce de yazmıştım... Mahsun'u bu kadar yıldır dizilerde kimse oynatamamış gerçekten! Eksik hiç mi yok?
* O didaktik, mesaj kaygılı konuşmalar! Hiç gerek yoktu, film kendini anlatıyordu zaten.
* Eşcinsellerin sorunları, çıkmazları belki de ilk kez bu kadar cesurca anlatıldı kabul. Ama bu kadar hikayenin arasında fazla kaçmış. Filmi uzatmış, arabesk kıvama sokmuş.
* Erol Günaydın niye vardı bu filmde? Yatalak bir baba rolünde, hiç konuşmadı, çorba içti sadece. Sırf Günaydın için mi eşcinsel baba rolü yazıldı? 'Yeni Yılmaz Güney' benzetmesine gelince... Orada bir durmak lazım bence. Uğur Vardan'ın da dediği gibi; "Rahmetli her şeyi çok önceden yaptı ve çekip gitti aramızdan. Kimse onun eriştiği noktaya tekrar ulaşmayı denemiyor ama aynı güzergah üzerinden yapılan bütün yolculuklar ister istemez bu hatırlatmaya vesile oluyor. Ama Kırmızıgül'ün bu benzetmeye soyunması bile takdire şayandır." Evet, bu kadar Güneydoğulu/ Doğulu sanatçının bile bile yapmadığını yapıyor Mahsun. Suya sabuna dokunmayan aşk filmi de çekebilirdi, o gerçeklerle yüzleşmeyi tercih ediyor. O yüzden eleştirileri bırakın bir kenara, sırf bu yüzden alkışı hak ediyor bence.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 16 Mart 2009, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/16/gny/sever.html
Tüm hakları saklıdır.