kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Mart 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Göbeklitepe kazı başkanı Dr. Klaus Schmidt bu yıl kazı alanının yüzde onunun tamamlanacağına inanıyor.

Adem'le Havva yasak elmayı burada mı yedi?

13.03.2009
Şanlıurfa'daki Göbeklitepe'de kazı çalışmaları, yüzde biri tamamlanmış olmasına rağmen dünyanın gözdesi oldu. İngiliz Daily Mailgazetesi kazı için "dünya medeniyetinin doğumuna dair bildiğimiz tüm gerçekleri sarsacak," diyor..
'Arkeoloji dünyasının kalbinin attığı yer' olarak adlandırılan Şanlıurfa'daki Göbeklitepe, sanat tarihçilerini hayrete düşürüyor. İngiliz Daily Mail gazetesinin kazı çalışmalarını sürdüren arkeologların, Göbeklitepe'de ortaya çıkacak bilgilere "dünya medeniyetinin doğumuna dair bildiğimiz tüm gerçekleri sarsacak bir arkeoloji depremi," gözüyle baktığını yazması, bölgeyi dünyanın gündemine getirdi.
Göbeklitepe'nin dünya medeniyetinin doğumuna dair tüm bilgileri sarsacak arkeolojik depremi yaratacağına inanılıyor.
Bölgeyi keşfeden Alman arkeolog Klaus Schmidt'in, Göbeklitepe'nin Mezopotamya'daki ilk şehirlerden beş bin 500 yıl, İngiltere'deki ünlü Stonehedge anıtından da yedi bin yıl daha yaşlı olduğunu belirtmesi bu ortak görüşü destekliyor.

DÜNYANIN EN ESKİ TAPINAĞI
Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürü Selami Yıldız, 12 yıldır yapılan kazılar sonucunda Göbeklitepe'nin 11 bin 500 yıl öncesine ait dünyanın en eski tapınağı olduğunun ortaya çıktığını belirtiyor. Bu gerçeğin arkeoloji tarihini değiştirdiğini vurgulayarak kazının hikâyesini şöyle anlatıyor: "1986'da bir çifti, sabanla çift sürürken 75 cm büyüklüğünde heykel bulup Urfa Müzesi'ne teslim ediyor. Bu heykel, Schmidt'in dikkatini çekiyor. Heykelden kopardığı ve heykelin bulunduğu alandan topladığı taş parçasını Almanya'ya gönderip karbon testi yaptırıyor. Test sonucu günümüzden 11 bin 500 bin öncesine yani neolotik döneme ait olduğunu ortaya koyuyor. Kazılar o gün bugündür Schmidt'in başkanlığında, her sene 30 civarında heyetle sürüyor." Yıldız, "Daha önce insanoğluna ait ilk tapınağın Malta adasında beş bin yıl öncesine ait bir tapınak olduğu sanıldı. Göbeklitepe'de ortaya çıkan bulgular ve mimari öğeler, arkeoloji tarihinin yeniden yazılmasına vesile oldu. Tarihi yazan bir şehir olarak, Urfa'yı tarihte değil tarihi Urfa'da arayın," diyor.

SADECE YÜZDE BİRİ KAZILDI
Göbeklitepe'nin 11 yılda sadece yüzde birlik bölümünün kazıldığını, kazıların artırılması gerektiğini söyleyen Yıldız, şöyle devam ediyor: "Her yıl sadece bir ay kazı yapıyorlar.
Urfa sıcak bir kent olduğu için kazılar 10 ay boyunca sürdürülebilir. Kazılar ve ekip sayısı genişletilip, burası bir an önce turizme kazandırılmalı. Kentimiz, sahip olduğu bu değerlerle uyuyan bir devdir ve uykudan uyandırılması lazım. Harran'ı hilal şeklinde çevreleyen Göbeklitepe ile çağdaş olan altı yerleşim bölgesi Türk ve Alman arkeologlar tarafından tespit edildi.
Bunlar Karahantepe, Sefertepe, Hamzamtepe, Gürcütepe ve Tülidris tepesi. Buralarda da arkelojik kazı yapılması bekleniyor. Şanlıurfa Müzesi, 74 bin eser sayısı ile Türkiye'nin beşinci müzesi konumunda. Ancak müze yetersiz."

PLASTİK SANATLARIN BAŞLANGIÇ YERİ
Göbeklitepe'nin dünya üzerinde mimarlik tarihi ve plastik sanatların da başlangıç yeri olduğunu kaydeden Yıldız, "İnsanoğlu daha önce avcı toplum halinde yaşıyordu. Neolitik dönemde ise yerleşik hayata geçtiler. Tapınaklar, evler, şehirler oluşturdular. Etrafında gördüğü öğeleri, bunlarla ilgili görsel düşüncelerini önce taşa kazıdı. Plastik sanatların taşa kazınmasının ilk örneği Göbeklitepe'dir.
Kazılarda ortaya çıkan buğday taneleri var.
İlk buğdayın ve 16 çeşidin Urfa ve Harran ovasında yapıldığı ortaya çıktı" bilgisini veriyor.

ARKEOLOJİ TARİHİNDE BİR DEVRİM
Sanat Tarihi Uzmanı Sait Rızvanoğlu da, dünyanın en eski tapınağı oluşu nedeniyle arkeolojik açıdan çok önemli olduğunu, ancak daha dikkat çekici bir noktanın bulunduğuna işaret ediyor: "Burasının arkeoloji dünyasına bomba gibi düşmesinin daha önemli bir nedeni var. Neololitik dönemde insanlar yerleşik hayata geçmeye çalışıyordu. Arkeologlar bugüne kadar insanoğlunun yerleşik hayata geçmesindeki en önemli faktörün korunma ve açlık güdüsü olduğunu söylüyordu. Fakat Göbeklitepe'de bu anlayış yıkıldı. İnsanların ilk yerleşik hayata geçtiği dönemde dinsel bir tapınak yapılıyor. Bu durum, sadece açlık ve korunma içgüdüsüyle değil, dinsel ihtiyaçlar dolayısıyla da yerleşik hayata geçildiğini gösterdi. Genel tabu yıkıldığı için bu bilgi devrim sayılır.

UNESCO İÇİN BAŞVURULACAK
Urfa'nın dinler tarihinin başladığı yer olduğunu, bunun Göbeklitepe'yle de kanıtlandığına değinen Harran Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu, bunun önemini şöyle anlatıyor: "UNESCO'nun dünya kültür mirası listesine girecek bir yer. Kazılar devam ediyor ve 20-30 yıl daha süreceği tahmin ediliyor. Kazıların yarıdan fazlasının tamamlanması ve çevre düzenlemesinin yapılması halinde UNESCO'ya başvurulacak. O listeye girdikten sonra Urfa'nın ekonomik kaderi değişecek, turistler akın akın gelecek.
Göbeklitepe'nin yeniden gündeme gelmesi Urfalılar'ı sabırsızlandırdı. Kazıların bir an önce bitirilmesini istiyorlar." YASAK ELMA BURADA MI YENDİ? Neolitik devir insanlarının daha gelişmiş olduğunu ortaya çıkaran kazılarda bugüne kadar toplam 45 parça bulundu. Kazılarda ortaya atılan en çarpıcı iddia, söylenceye göre Adem ve Havva'nın yasak elmayı yediği 'Cennet Bahçesi'nin Göbeklitepe'de olabileceği! Schmidt, İncil'de geçen Cennet Bahçesi'nin burası olabileceğini düşünüyor ve "Göbeklitepe cennetten bir tapınak!" diyor. Doç. Dr.
Kürkçüoğlu bu iddiaya açıklık getiriyor: "Yazılı kaynaklarda, Adem ve Havva'nın hayatının bir evresinde burada yerleşik hayat sürdüğü bulunuyor.
Göbeklitepe'nin yanındaki ovaya Edene denmesi rastlantı olamaz. Edene'nin adının Adem'in kovulduğu Adn Cenneti'nden geldiği düşünülüyor."
Haberin fotoğrafları