Yükseköğretim dünyamızda 20 yıllık bir geçmişi olan vakıf üniversitelerimizin sayısı 38'e yükseldi.
YÖK'ten eğitimöğretime başlama izni alan bu üniversiteler, gençlerimiz için yeni bir umut kaynağı oldu. Büyük holdinglerin, köklü eğitim kurumlarının girişimiyle kurulan vakıf üniversitelerinin eğitim kalitesi, teknolojinin en son olanaklarını kullanmalarından ve donanımlı, tecrübeli öğretim üyelerini bünyelerine katmalarından dolayı giderek yükseldi. Vakıf üniversitelerinin açılmasıyla birlikte yurtdışına giden öğrenci sayısında da düşüş olduğundan ülkemizin döviz kaybı da önlenmiş oldu.
Pek çok gencin umudu olan vakıf üniversiteleri devamlı tartışılıyor. Özellikle devlet üniversitelerinden, giderlerine katılmadan yaptıkları öğretim üyesi transferleri eleştirilirken, bir yandan da aynı bölüm için aldıkları farklı ücretler akılları karıştırıyor. Öğrenci başına yapılan harcama kimi üniversitelerde
25 bin TL'yi bulurken, bazı üniversitelerde bu rakamın
10 bin TL'de kalması rektörlerin görüşlerini de ikiye ayırıyor. Üniversitelerin ana gelir kaleminin ne olması gerektiği konusunda da fikir ayrılığına düşen rektörlerin bir kısmı,
"Vakıf üniversiteleri öğrenciden minimum ücreti alıp, kalanını kendi cebinden karşılamalı" derken, kimisi ise
"Üniversitelerin en büyük gelir kalemi öğrenci ücretleridir" görüşünde.
Ancak şunu kesinlikle göz ardı etmeyelim; gelir amacı gütmeyen bu üniversitelerin ticari gayesi olamaz. Elde edilen para, doğrudan doğruya üniversitede harcanır.
Ülkemizde pek çok sektörde ekonomik kriz yaşanıyor. Vakıf üniversiteleri henüz bu krizle tam tanışmadı. Çünkü öğrencilerin 2008-2009 öğretim yılına ait ödemeleri bankalara yatırılmıştı. Bazı vakıflarda tek tük taksit sorunu oldu. Ya da kriz nedeniyle aile bütçesi bozulan, bazı öğrenciler, burslu okuyabilmek için vakıfların kapısını çalmaya başladı. Eğitimde gerçek kriz önümüzdeki öğretim yılı yaşanacak. Hiç istemeden yazıyorum. Bence önümüzdeki yıl yüzde 15 öğrenci azalması olabilir. Şimdiden gerekli tedbirlerin alınmasında yarar var. İnşallah 2006'dakine benzer bir kontenjan sorunu yaşanmaz.
Önceki dönemlerde vakıf üniversiteleri, YÖK tarafından üvey evlat muamelesine tabi tutuldu. Ancak bu üniversitelerin kuruluşlarının kanunla yapılmış olduğu unutulmamalı. Bu üniversitelerin sıkıntılarına son verilebilmesi için, kesinlikle zihniyet değişikliği gerekiyor. Hâlâ vakıf üniversitelerine, özel gözüyle bakanlar var. Su, elektrik, doğalgaz, telefon gibi giderlerin devlet üniversitesi bazına çekilmesi, öğrenciye devlet kredisi verilmesi, ülkemizin ihtiyacı olan bölgelerde üniversite açmak isteyenlere arazi tahsis edilmesi gibi konular vakıf üniversitelerinin beklentileri içersinde yer alıyor.
Tedbir almak zorundasınız Bence bu yıl tercih döneminde hem ekonomik kriz, hem de öğrenci sayısının azlığı vakıf üniversitelerini üzebilir. Bu düşüncelere bazı vakıf üniversiteleriyle birlikte Anadolu ve İstanbul'da verdiğim konferanslarda şahit oldum. Konferansların birinci bölümünde üniversitenin rektör, rektör yardımcısı veya rektörün görevlendirdiği bir öğretim üyesi okulunu tanıtıyor. Burada, üniversitenin tarihçesi, fakülte ve yüksekokulları, eğitim dili, bölümler arası geçiş kuralları, yerleşke yaşamı ve uluslararası ilişkileri gibi konular yer alıyor. İkinci bölümde ise, ben de üniversiteye giriş sistemini anlatıyorum. Vakıf üniversitelerinin kontenjanlarını doldurabilmeleri için, onlara bu desteği tercihler döneminde de vereceğim.
Ülkemizde, sanki vakıf üniversitelerini teşvik etmek, devlet üniversitelerini ihmal etmek anlamına geliyormuş gibi düşünülüyor. Bana göre yanlış bir düşünce. Devlet ve vakıf üniversitesi ayrımına kesinlikle karşıyım.
Türkiye'nin geleceği için yabancı dil ve bilgisayar teknolojisini iyi bilen gençleri yetiştiren bu vakıf üniversitelerini ayakta tutmalıyız. Eğer bu sektöre yalnızca ticarethane gözüyle bakarsak, ileride çok şeyler kaybetmiş olacağız. Ne yazık ki o zaman da iş işten geçmiş olacak. Hükümetimizin
MEB ve
YÖK denetiminde, kendi yükünü azaltan, eğitim kalitesini yükseltmeye çalışan vakıf üniversitesi girişimcilerine destek verme çalışmalarını doğru buluyorum. Ancak, yine de bu üniversitelerimizi dostça uyarmak istiyorum. Ülkemizin insanının ekonomik durumunu göz önüne alarak, ücretlerinizi bir miktar düşürün. Ya da zam yapmayın, taksit adedini artırın.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 11 Mart 2009, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/11//gursoy.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.