Evden çıkmadan önce, kafamdaki artık röfleden normal saç özelliğini yitirmiş kıl yumağını eski bukleli haline benzetebilmek için ciddi bir çaba harcadım. Biraz suda eriyen jöle, bir avuç bukle belirginleştirici köpük, uçlarına vax, diplerine parlatan krem...
Önce vigoyla hafif bir kurutma ardından maşayla 'loraingıls' kıvırcıkları oluşturma çabası...
Tüm bu meşakkatli uğraş sonunda da uzun süre yukarıda kalan kollarda kan çekilmesi, hafif uyuşma ve et kesmesi...
Ama olsun. Çıkan sonuç gayretlerime değdiğini gösteriyor. Hem kıvırcık saç insanın yaşını bir anda küçültüverir di mi? Artık evden çıkmaya hazırım.
Evet, bugün saçlarımı her ne kadar açık bırakmaya karar verdiysem de yine de çantama bir büyük, iki üç tane de küçük kıskaç, iki adet lastikli toka atmayı ihmal etmiyorum. Tabii bir de bolca firkete...
Ne olur ne olmaz! Hadi canım ben de! Aslında ne olacağını o kadar iyi biliyorum ki...
Netekim daha gazetenin yolunu yarılamadan başladım önüme düşen afacan bukleleri kulak arkası yapmaya...
Binaya vardığımda öndeki kıvırcıkları iyice geriye yapıştırdım bile.
Odama geçip gazeteleri okumaya bu vaziyette başladım. Bitirdiğimde masanın üzerinde duran kalemi kullanmak suretiyle ensemde hafif bir topuz oluşturmuştum bile...
Öğle yemeği için harekete geçtiğimde, hadi dedim, kalemle sokağa çıkmayayım..
Hemen çantamdaki kıskaç tokaları göreve çağırdım. Yemek dönüşü yazımı yazarken kıskaç başımı mı ağrıttı ne, bu kez iki minik lastik tokayla başımın iki yanından minik örgüleri sarkıttım.
Ve bir gün içindeki bu bilmem kaç farklı saç modeli oluşturmamın tek ve basit bir nedeni var: "Çünkü ben bir kadınım!" Sağım solum, ne zaman neyi sevip, nelerden nefret edeceğim belli olmaz benim.
Şimdi istediğimi bir saat sonra tu kaka edebilirim. Mutfak ihtiyaçlarını listeleyip market alışverişine çıktığımda, eve, elimdeki tüm parayı ince topuk bir çift ayakkabıya yatıştırmış olarak dönebilirim.
Bir gün önce mutluluktan kelebek misali kanat çırparken, ertesi gün derinnn bir depresyonun kucağında etrafımdakilere domuz gibi bakabilirim.
Ayrıca bileğimin kuvveti konserve açmaya yetmezken, sevdiklerimin başı dertteyse '10 kaplan gücüne' de geçebilirim. Allah'tan her kadın gibi ben de genetik arızalarımı bildiğimden, karşı cinsten sürekli renk değiştiren bu hallerimi anlayabilmesini beklemem.
Bir erkeğin, kadın kısmının şifresini çözmesi ne haddine! Bazen içlerinden birkaçı böyle bir gayretkeşlik içinde olabilir gerçi... Ama nafile...
Yazık, aslında üzülmek lazım adamcağızların da o hallerine...
Aslında zamanı gelince biz kadınlar bile arazlarımızı bildiğimiz halde birbirimize tahammül edemiyorken, karşı cinsten anlayış, hoşgörü, aşk, sadakat vs.
beklemek de bizim neyimize...
Uzun lafın kısası ve bu yılın son kıssası: Kadınız... Ve de topumuz ayrı bir eserekli manyağız! Her erkeğin hayatındaki hem baş tacı hem de başının belasıyız.
Amaaan dünya bizimle güzel yahu...
İyi ki varız be! İyi ki varız!
Yayın tarihi: 28 Aralık 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/28/pz/haber,5E248D23A8E643E38C10C20D762E55AA.html
Tüm hakları saklıdır.