Tam 12 yıl önce
Türkiye daha sonra
"postmodern darbe" olarak nitelenen karanlık bir süreçten geçti.
Seçilmiş Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi koalisyonuyla kurulan hükümeti düşürmek için akla hayale gelmeyen yöntemlere başvuruldu.
Hareketin öncü gücü medyaydı.
Her gazetede,
televizyon kanalında
"Laiklik elden gidiyor" eksenli haberler üretildi. Her gün yeni bir tarikat öyküsüyle karşılaştık.
Ali Kalkancılar, Müslüm Gündüz'ler, Fadime Şahin'ler aynı fabrikadan çıkmış gibi dört bir yanımızı kuşattı. Gece onlarla yatıyor, sabah onlarla uyanıyorduk.
Tam da Susurluk Skandalı'nın ardından devreye girmişti bu senaryo. Amaç çok açıktı, bir yandan Susurluk çetesinin üstü örtülecek, öte yandan müdahaleye zemin hazırlanacaktı. Öyle de oldu...
Önce tanklar yürüdü, sonra da hükümetin düşme kararı verildi. Ve pusuda bekleyen
"sivil askerler" yeni hükümeti kurdu. Dönemin Cumhurbaşkanı
Demirel, yeni başbakanı da
Mesut Yılmaz'dı.
İkisi de
"Türkiye'yi kurtaran kahraman" rolündeydi.
O tarihten sonra ne
"Aydınlık için bir dakika karanlık eylemi" kaldı, ne de devlet içindeki karanlık örgütlenmenin asıl suçluları yargı önüne çıkartılabildi.
Şimdi filmi hızla ileri saralım ve
22 Temmuz 2007 öncesine gelelim.
Bu yakın tarihi daha iyi hatırlıyoruz. Yine "laiklik elden gidiyor" sloganı ön plandaydı. Sonra "367" kuşatması ve sokakları hareketlendiren Cumhuriyet Mitingleri geldi. Ve araya bu kez tıpkı Susurluk öncesi gibi Ergenekon'u yaratan karanlık eller girdi.
Pervasızca sokaklarda bomba patlattı, suikastlar, cinayetler işlendi...
Cumhuriyet gazetesinin bombalanması, Danıştay Cinayeti, Hrant Dink suikastı birbirini izledi.
Ergenekon bir kez daha görev başındaydı. Yapılmak istenen yeni bir 28 Şubat'tı. Ama bu kez başaramadılar.
Ergenekon Operasyonu ve 22 Temmuz seçimleriyle yeni bir dönem başladı.
Gerçekten de yeni bir dönemdi.
Çünkü o tarihten sonra
Türkiye'de her şey bıçak gibi kesildi. Uzun süredir ne faili meçhul cinayet işleniyor, ne de bomba patlıyor...
Neden dersiniz?
Bunun en önemli nedeni hiç kuşkusuz Ergenekon davasının sürüyor olması.
Şimdi sıra Ergenekon ekseninde gündeme gelen karanlık olayların aydınlatılmasında ve darbe planlayıcıların yargı önüne çıkartılmasında...
Bunun yolu da AB standartlarında bir demokrasiden geçer.
İşte o zaman bu ülke; andıçların hazırlandığı, tankların yürütüldüğü, sivil iktidarların zorla indirildiği 28 Şubatlarla, Ayışığı'yla, Sarıkız'la bir daha karşılaşmaz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 28 Şubat 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/28//haber,82C232DFAD0742C1A56C87FDD9A48901.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.