Yerel seçimlerin genel seçim havasında geçeceği başından belliydi. Öyle de oldu. Seçim meydanlarında şehirlerin temel sorunlarından çok genel siyasi konular tartışılıyor...
Bu nedenle iktidar güvenoyu almanın, muhalefet ise iktidarı aşağı çekmenin hesaplarını yapıyor.
Görünen o ki, seçimlerin kaderini şu ana kadar öne çıkan üç konu belirleyecek.
Yolsuzluk tartışmaları.Yeni bir anayasa talebi.Ve Kürt meselesi ...
Dosyalı muhalefet ekseninde gelişen yolsuzluk suçlamalarının bizzat başlatanları da içine alması bu işten bir sonuç çıkmayacağını gösterdi. Düşünsenize daha muhalefettesiniz ve en önemli adamınız
"yolsuzluk" iddialarının kurbanı oluyor.
Buradan şeffaflık çıkmayacağı çok açık...
Gelelim anayasa meselesine...
Seçim sürecinde bu konuyu sadece AK Parti dile getirdi. Onlar da seçim sonrası ele alacaklarını söylediler. Oysa daha seçimlerin yapılmasına bir aydan fazla bir zaman var. Ve yerel seçim gündeminden uzaklaşan bir seçim yarışı içindeyiz.
İşte bu noktada
Mümtaz'er Türköne'nin önceki gün dile getirdiği öneri bana da anlamlı geliyor:
Türköne şöyle diyor:
"Yeni anayasayı nisanda değil, şimdi mahalli seçimlerin en önemli gündemi olarak tartışmayı öneriyorum. Herkes eteğindeki taşı döksün ve oy istediği vatandaşa bir anayasa sözü versin."
Kuşkusuz burada Türköne'nin dediği gibi CHP'nin nasıl bir tavır takınacağı önemli ama başta AK Parti bu talebi dile getirirse eminim CHP de rotasını değiştirmek zorunda kalır.
Eğer bu süreç başlarsa büyük olasılıkla toplumda oluşacak uzlaşma zemini, siyasileri de etkiyecek ve seçim sonrası
"Yeni Anayasa"nın hazırlanması çok daha kolay olacak.
Bu adımı atan
Türkiye, başta Kürt sorunu olmak üzere birçok konuyu daha açık konuşacak ve daha kolay çözecek.
Baksanıza
Türkiye iki gündür yine
"Kürtçe" konuşmayı tartışıyor. Ortada demokratik bir anayasa olmadığı için, herkes işin bir yanından bakıp DTP Genel Başkanı
Ahmet Türk'ün Meclis grubunda yaptığı Kürtçe konuşmayı sert biçimde eleştiriyor.
Peki, olan ne?
Bir siyasi parti genel başkanı kendi grubuna ana diliyle sesleniyor. Bu çok doğal ve insani bir hak... Çünkü konuşulan yer kendi grupları. Bu çıkışın arka planında elbette yerel seçim hesabı ve AK Parti'nin tarihi adımı TRT 6 çıkışına karşı bir siyasi atak düşüncesi var.
Ama bundan daha önemlisi bir halkın dili üzerindeki yasak değil mi?
Tabii Ahmet Türk'ün konuşması mevcut yasalara da uygun değil. İşte bu noktada da toplumun gerisinde kalmış yasaların değişmesi için siyasetin bir adım atması gerekiyor.
Ne yazık ki başka türlü değişim olmuyor.
Önceki gün dünyanın birçok ülkesinde kamuoyu araştırmaları yapan bir şirketin
Türkiye temsilcisi
Vural Çakır'la konuşuyorduk.
Çakır, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde seçimler olduğunu ve orada da kamuoyu araştırması yaptıklarını söyleyip ekledi:
"Güney Afrika'da 6 resmi dil kullanılıyor. Biz de araştırmalarımızı bu dillerde yapıyoruz."
Dünyanın geldiği bu noktadan artık kaçış yok. Bu bizim ülkemizin bütünlüğü açısından da gerekli...
Türkiye uzun yıllar korumacı, dışa kapalı bir
ekonomi politikası izledi. Rahmetli
Turgut Özal'la gümrük duvarları kalktı ve
Türkiye ekonomisi dünyayla buluştu. Şimdi sırada siyasetin dünyayla buluşması var.
Bu açıdan AB süreci bir dönüm noktası oldu. TRT 6 (TRT Şeş) ile devam eden bu sürecin yasal altyapısı ancak yeni bir anayasayla güvence altına alınabilir.
Artık hepimizin şu sorunun cevabını düşünmesi gerekiyor:
Kürtçe bu ülkede milyonlarca insanın ana diliyse o dili bu insanlar nerede, nasıl ve hangi güvenceyle kullanacak?
Bu soruya hep birlikte cevap bulmaya hazırlanalım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 26 Şubat 2009, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/26//haber,883A244FF4B84C1BBB0C765E5793F936.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.