kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Şubat 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Filmin karakterleri, yemyeşil bir doğanın oluşturduğu fonda, ölümcül bir serüven yaşıyor.

Modern bir Suç ve Ceza öyküsü

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
19.12.2008
Abdullah Oğuz, Mutluluk'tan sonra yine bir roman uyarlamasına girişiyor. Ama bu kez romanın Mutluluk kadar satmış ve ilgi görmüş olmamasından yararlanarak, onu istediği gibi yoğurup biçimlendirmiş. Ve ortaya hayli sarsıcı bir film çıkmış: Sinemamızda pek az yapılan 'film noir-kara film' türünde... İbrahim Altun'un romanından uyarlanan film, Bozcaada'da dört kişi arasında geçen bir öykü anlatıyor. Temaları, aşk, ihanet, cinayet, ölüm, suç ve vicdan. Görüldüğü gibi, gayet zengin bir yelpaze. Tüm bunların zaten bir kara filmin ana malzemesi sayıldığı görmezden gelinebilir mi? Ama bu temalardan özellikle biri öne çıkıyor. Bu da, suç ve onun getirdiği vicdan azabı. İşadamı Yusuf ve karısı Meryem, bir batık gemi çıkarma projesi için adaya geliyorlar. Çünkü Yusuf'un işi bu tür batıkları çıkarıp para kazanmaktır. Adadaki fırtınalı ve yağmurlu bir gecede Yusuf arabasıyla bir adama, askerliğini yapmakta olan Adem'e çarpıyor ve onu öldürüyor. O panik içinde, karısının karşı çıkmasına rağmen onu gömüyor ve hiçbir şey olmamış gibi otellerine yerleşiyorlar. Ama hayat elbette aynen devam etmeyecektir. Bir yandan, özellikle Meryem'de beliren vicdan azabı, öte yandan ölen askerin dostu olan ortayaşın üzerindeki dalgıç Niko'nun merakı, olayı başka boyutlara taşıyacaktır. Ve bu modern Suç ve Ceza öyküsü, sürprizlerle gelişecektir. Romanın özü, anladığım kadarıyla hayli değişmiş ve bir aşk üçgeninden çıkarılıp, daha karanlık sulara taşınmış. Çok da iyi olmuş, çünkü kara-film dediğimiz şey karanlıktan beslenen sağlıksız bir türdür! Böylece, toprağa gömülen cesetle birlikte suçun ortadan kalkmayacağı, yapılanın yapanın yanına kar kalmayacağı, ikiz ruhların en ters koşullarda bile birbirini anlayacağı gibi hayattan çok sinemadan bildiğimiz şeyler, bir kez daha gerçekleşiyor. İlginç olan, herkesin bir ölçüde suçlu olması. Niko da geçmişin karanlık yüzünden korkan ve en sevdiğini yitirmiş biridir. Dört ana kahramanımızdan biri, hikayenin başlarında yitip gider. Diğer üçü ise, rüzgar değirmenlerinin, görkemli bir eski deniz fenerinin ve yemyeşil bir doğanın oluşturduğu fonda ve bir adanın klostrofobik ortamında, ölümcül bir serüven yaşayacaklardır. Oğuz yumuşak, ama emin bir sinemasal anlatımla bizleri bu drama ortak ediyor ve oldukça ağır bir ilk yarıdan sonra, özellikle finale doğru, melodram sırtındaki hikâyesini zirvelere taşıyor. Cem Özer, Ebru Akel ve Hazım Körmükçü, kahramanları yaşarlığa ulaştırıyorlar. Müzik ve görüntü ögeleri de yerli yerinde. Özellikle tutkulu, aşırı, yüksek dozda sunulmuş dramları sevenleri çok memnun bırakacak.

SICAK * * *
Yönetmen: Abdullah Oğuz
Senaryo: A. Oğuz, İbrahim Altuner
Görüntü: Ken Kelsch
Müzik: Cem Adrian, Hazım Körmükçü
Oyuncular: Cem Özer, Ebru Akel, Hazım Körmükçü, Gürgen Öz, .afak Karaali, Burak Tandoğan, Aslı Zen/ ANS Film yapımı.
Haberin fotoğrafları