Totaliter kafanın en belirgin özelliklerinden biri,
"sabit fikirli" olmaktır.
Birçok komünist de böyledir, hemen her faşist de böyle.
Ya birileri tarafından öğretilir bu fikirler, çoğunlukla da
"empoze" edilir, hiçbir süzgeçten geçirilmeden alınıp benimsenirler... Ya da kendi kendine oluşur ve bir daha da hiç değişmez.
Sabit fikirli insan hiçbir zaman durup düşünmez, kendi görüşlerini ve tutumunu gözden geçirmez, beynini
"sorgulamaz" son zamanların moda deyimiyle...
Bu nedenle de, düşüncelerinde zamanla değişim gözlenenler bu kafa tarafından hemen
"döneklikle" suçlanırlar.
Sabit fikirlinin fikri gerçekle çatıştığı zaman da,
"red" mekanizması işler. Psikolojide
"egonun kendini savunma mekanizmalarından biri" olarak kabul edilen bu
"denial" sabit fikirliyi rahatlatır. Kendi çarpık gerçeğine sığınır, yüzleşme ve değişime karşı kabuğunu örer içine girer.
Örneğin dışarıda pırıl pırıl güneş varsa ve o da yağmur yağdığına bir kere karar vermişse, istediğiniz kadar pencereyi açıp gösterin, o gene
"hayır efendim, hava yağmurlu" diyecektir.
Şef daima haklıdır, şefin haksız olduğu durumlarda birinci madde uygulanacaktır.
"Hayır, öyle değil böyle, sen yanılıyorsun" uyarısı işlemez bu gergedan derili insanlara!
Yanılmış olmayı ayıp kabul ederler, özür dilemek onlar için en büyük yenilgidir.
"Kendinden başkasının da bazı konularda haklı olabileceği" gerçeği onların yanına uğramamıştır. Bunu bir kez kabul ederlerse egoları zedelenecek sanırlar.
Aklar ve karalar vardır onların dünyalarında,
"gri tonlarını" bilmezler ya da sevmezler.
Bu vesileyle, bazı gergedanlara bazı şeyleri kimbilir kaçıncı kere yeniden anlatmama izin veriniz:
"Seçimi AKP kazanacak" demek,
"seçimi AKP'nin kazanmasını istiyorum" demek değildir.
"Seçimi AKP kazandı" demek,
"aman ne iyi oldu" anlamına gelmez.
Devletin bazı yanlışlarını eleştirmek, devletin yıkılmasını istemek anlamına hiç mi hiç gelmez!
"Atatürk de sizin benim gibi etten kemikten bir insandı" cümlesini
"Atatürk düşmanlığı" şeklinde değerlendirmek için de eşşoğlueşşek olmak gerekir...
Ama bir faşist için
"devleti ne eylerse güzel eyler" tabii... Laf aramızda bir komünist için de, muhalefette olduğu sürece bu böyle değildir ama iktidara geçerse bu böyledir.
Sabit fikirlinin
"tabuları" vardır. Onlara dokunana düşman kesilir.
Sabit fikirli, red mekanizmasına daha iyi sığınabilmek için (strateji), lafı kıçından anlama yoluna sık sık gider (taktik)...
Örneğin,
"Atatürk hakkında dramatik çatışma ve senaryo bütünlüğü içermeyen genel bir film çekilirse bu kötü bir film olur, oysa Atatürk'ün hayatının çeşitli dönemlerini anlatan ayrı ayrı filmler sinema sanatının evrensel ilkeleri açısından daha sağlıklı olabilir" dersiniz, herif gider bunu
"Atatürk'ün hayatından film olmaz" şeklinde anlar. Eh, bunu söyleyen de olsa olsa Atatürk düşmanlığından söylemiş olsa gerektir tabii!..
Kafa bu mudur? Budur. Faşist kafası.
Oysa biz burada Atatürk'ü
"faşistlerin eline bırakmamak" için çırpınıyoruz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 6 Şubat 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/06//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.