kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Ocak 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MAHMUT ÖVÜR

11'inci dalgayı nasıl okumalıyız?

Ergenekon Operasyonu 11'inci dalgayla sürüyor. Bu kez kapsama alanı da bir hayli genişledi. Böylece birkaç il ekseninde süren operasyon bu kez Türkiye'nin 14 farklı iline yayıldı.
Medyatikliği nedeniyle ART Televizyonu ve Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek 'in gözaltına alınması siyasetin ilgi odağında olsa bile bu operasyonun asıl dikkat çekici yanı polis ve muvazzaf askerleri içine almasıdır.
Bir ara yükselen ve bilinçli bir biçimde söylenen "Polis bu işin içinde yok mu?" sorusu da böylece cevabını bulmuş oldu.
Doğrusu Susurluk fotoğrafının öne çıkan isimleri ağırlıkla polisti. Ama sadece o karanlık fotoğrafın bir parçasıydı. Bugün Ergenekon'la çok daha geniş bir fotoğrafla karşı karşıyayız. Bu yapının içinde polisin olmaması düşünülemez.
Aslında polis veya asker mevcut kurumların içinde böyle "hukuk dışı" yapılar var ve Türkiye bu yapıları tasfiye eden bir yüzleşme yaşıyor.
Özel harekâtçı polislerin ve etkili görevlerdeki askeri kişilerin de gözaltına alınması bunu gösteriyor.
Son operasyonun zamanlaması da birçok insanı şoke etti. Şoke etti, çünkü birçok kişi neredeyse 10'uncu dalgayla bu işin sonuna gelindiğini söylüyordu.
İşin bir ilginç yanı da 11'inci dalganın devletin zirvesinde, yasama, yürütme ve yargı mensuplarının buluşmasının hemen ardından yapılması... Gerçekte ortada şaşırtıcı, şoke edici bir durum yok. O çok eleştirilen, üzerinde fırtınalar kopartılan Ergenekon iddianamesinin özü, sürecin nereye gideceğini zaten işaret ediyor. Tabii görmek isteyenlere.
Operasyonun biçimine yönelik eleştiriler elbette olacak. Bu eleştirilerden yargı da yararlanıyor ama yoluna da devam ediyor.
İstanbul Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı yürütülen operasyonların hukukla ilişkisini şöyle açıklıyor:
"Arama ve el koyma işlemleri, mahkeme kararına göre gerçekleştirilmektedir. Bütün soruşturma işlemleri, yasalar çerçevesinde ve mahkemelerden alınan kararlara göre, ilgili Cumhuriyet Savcısının koordinesinde görevli 4 Cumhuriyet savcısı tarafından yürütülmektedir."
İşte bu noktada emekli orgeneral Tuncer Kılınç 'ın şu sözünü hatırlatmakta yarar var:
"Yargıda hakkınızda bir isnat varsa ondan kurtulmanın yolu yargının karşısına çıkmaktır."
Türkiye'de birçok konuda olduğu gibi bu konuda da ciddi kafa karışıklığı yaşanıyor.
Eğer bu yaklaşımlar ideolojik değilse büyük olasılıkla tüm olup bitenlere "eski Türkiye" üzerinden bakıldığı içindir.
Oysa Türkiye değişiyor, demokratikleşiyor ve demokratikleştikçe temizleniyor.