SABAH neşeli uyandım.. Salona geldim ki, kız kardeşim Serpil "Hıncal Ağbi bakar mısın" dedi..
Ben ne zaman hastalansam, Serpil başımdadır. 1972'de bir yıl hastane nöbeti tutmuştu başımda.. Şimdi Ankara'daki sanat atölyesini kapayıp İstanbul'a geldi..
Pencereden dışarı baktım, salondan.. Yemyeşil.. Sonra elimden tuttu, arka bahçeye bakan odaya götürdü.. "Bir de buraya bak" diye.. Bembeyaz..
Ön bahçem yemyeşil.. Arka bahçem bembeyaz.. Araları da en fazla 20 metre.. Olacak şey mi?. Ön bahçede güneşli, ıslak bir sonbahar, arka bahçede, çıkıp kardan adam yapma hevesi veren bir güzel kış!..
Kendime benzettim bahçemi.. Aynen öyleyim bu sıralar.. Yaz, kış bir arada.. Kalkıyorum, fırlayıp bahçede top oynayacak kadar canlı.. İki saat geçiyor, geçmiyor.. Yatağa uzanıp gözlerimi kapamak için içim gidiyor.. Bir saat sonra, gene turp gibi.. Az sonra ölecek halde..
Avuç avuç ilaç alınca böyle oluyor zahir.. İlaç bu.. Bir yeri düzeltirken, öte yeri bozuyor.. Bozduğu yeri düzeltsin diye aldığın ilaç da bir başka yeri dürtüyor. Sonunda geliyoruz babamın lafına..
"İşi şirazesinden çıkarmayacaksın. Çıktı mı, tekrar içeri girmesi zor.." Bizimki çıktı bir kere.. Birbiri ardına.. 25 yıldır saklanmış duran bir safra kesesi sorunum vardı. İşler karıştı ya, o da baş kaldırdı fırsat bu fırsat diye.. Al sana bir de durduk yerde safra bulantısı..
Dayanıyoruz. Dayanacağız, başka yolu yok.. Stent takılınca, kalbin en az üç hafta kendine gelmesini beklemek lazım diye boyun fıtığı ameliyatı ertelenince, beklemek dışında çare kalmadı.. O zamana kadar işte böyle.. Sabah yaz bahçesine kalkarsam, gelip yazımı yazıyorum.. Kış bahçesine uyanırsam, Yasoş'a telefon, "Kolları sıva" diye..
İşte son durum bu, benim sevgili dostlarım..
Yayın tarihi: 10 Ocak 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/10//haber,B0980347C7A5494FA3433CCBD340FE39.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.