kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
9 Ocak 2009, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Müjde Işıl: "Aleni gerçekleri anlattık"

Sinema dergisi
Giriş Saati : 09.01.2009 11:11
Güncelleme : 09.01.2009 21:34
Yeni Haber
Köprü dizisiyle hatırı sayılır bir başarıya imza atan Çağatay Tosun, 'sert ve cesur' olarak tanımladığı ilk sinema filmi "Vali"de Recep Yazıcıoğlu'nun son günlerini ve Türkiye üzerine oynanan oyunları anlatıyor..
Recep Yazıcıoğlu'nu resmi kayıtlara göre olağan, kamuoyuna göre şüpheli bir trafik kazasında kaybettiğimizde sene 2003'tü. Onu 'süper vali' yapan süreç, Köprü adlı TV dizisine konu olmuştu; son günleri ise ölümünden yaklaşık 6 sene sonra "Vali" ile beyazperdeye geliyor.

Çağatay Tosun'un ilk sinema filmi "Vali". Kendisi 1978 İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema-TV bölümünden mezun. Nihat Durak'ın asistanı olarak sektöre girdi. Çeşitli dizilerde reji asistanlığı yaptı. 4 sene önce Seher Vakti adlı TV dizisi ile yönetmenliğe başladı. Sonra Kırık Kanatlar dizisini yönetti. 7. bölümden itibaren de Köprü'yü devraldı. Dizi geçtiğimiz Haziran ayında 65. bölümüyle veda etti seyircisine.

İlk filmini çeken yönetmenler vizyon tarihi için gün sayarken Çağatay Tosun; basın toplantısı, röportaj, gala ve benzeri tanıtım koşturmacasının dışında olacak. Zira kendisi, filmi vizyona girmeden bir ay önce, Aralık'ta askere gitti. Biz de gitmeden evvel kendisine ulaştık ve yapımcı firma Koliba Film'in Arnavutköy'deki ofisinde "Vali"yi konuştuk.

"Vali"yi Köprü gibi TV dizisi olarak değil de sinema filmi formatında çekmenizin nedeni neydi?

Köprü'de Vali'nin Doğu'da, Erzincan'da görev yaptığı zamanı işledik. Dizide anlatmamız gereken şey bitti. Bu filmin diziyle bir ilgisi yok. Vali bu filmde Denizli'de. Oysa rahmetli Recep Yazıcıoğlu normal görev sırasına göre Doğu'da görev yapıyor, açığa alınıyor, açığa alındıktan birkaç sene sonra Denizli'ye geliyordu. Bizim filmi yapmamızın, dizinin çok izlenmesiyle ya da uzun sürmesiyle herhangi bir ilgisi yok. Böyle olsaydı Köprü Filmi ya da Köprü'nün Finali diye girerdik. Biz bu dizi olmasaydı da bu filmi yapacaktık. Başka bir bakış açısı, başka bir durum, başka bir duygu, başka bir dünyayı anlatmak istedik. Filmi dizinin finali gibi düşünmüş olsaydık çoktan gösterime sokmuştuk. Özellikle dizi bitsin, sonra üzerinden zaman geçsin dedik. Dizinin yayını Haziran'da bitti. Filmi ta Ocak'ta vizyona sokuyoruz.

Filmde hikâye hangi noktada başlıyor?

Vali'nin ölüme giden son 12-13 günü işleniyor filmde. Dizide işlediğimiz şey terördü. Filmde ise uluslararası terör, Türkiye'deki enerji politikaları, devlet içindeki ihanetler, yakın tarihimizde işlenmiş olan, adı konulmamış, aslında herkesin bildiği ama yanıtlamadığı ya da yanıtlarından korktuğu suikastlerin faillerinin deşifresi, öldürüldüğü şüphesi olan ama asla üzerine gidilmeyen devlet görevlilerinin ölümleri var. Asıl önemlisi, uluslararası güçlerin, emperyalizmin Türkiye'deki enerji kaynakları ve sosyal yaşam üzerine etkilerini ve buna karşı durmaya çalışan bir vali görüyoruz. Vali öldürüldü mü sorusunun yanıtını arayan bir film bu. Bu sorunun yanıtıyla da filmi bitiriyoruz.

O halde Vali'nin ölümü hakkında bir komplo teorisi var filmde?

Şu açıdan komplo teorisi diyemem. Aslında herkesin bildiği aleni birtakım gerçekler ve bilgiler var. Bu bilgiler sorgulandıkça altından mutlaka bir şeyler çıkıyor. Maalesef biz bunu toplum olarak sorgulamıyoruz. Devlet politikası olarak da sorgulanmıyor. Biz üstü örtülü gerçekleri anlatmadık, aleni gerçekleri anlattık. Ama aleni gerçekler bazen acı verir ve sıkıntı yaratır. O sıkıntıyı yaratacak bir film bu. Herkesin bildiği ama ifade etmediği ya da etmekten birtakım sebeplerle çekindiği şeyleri biz bu filmde anlatmaya çalıştık. Kaba tabirle sert bir film diyebiliriz buna.

"Vali"nin Köprü'den daha cesur bir tavır sergilediğini söyleyebilir misiniz?

Mutlaka. Filmi yapma sebebimiz biraz da oydu. Köprü'de sınırları zorladık aslında. Söylem olarak ileri gittiğimizin düşünüldüğü noktalar oldu ama biz yaptığımızın hep arkasında durduk. Bu filmi yaparken ise TV formatının dışında da anlatmamız gereken birtakım şeyler olduğu düşüncesiyle yola çıktık. Dizideki Faruk Yazıcı karakteri ile Recep Yazıcıoğlu'nun hayatını aştık. Onunla çok bir ilgisi kalmadı bizim valimizin. Dizi yer yer dik söylemleri olan bir yapıdaydı ama film sert ve fazlasıyla cesur bir film oldu.

Köprü, Ayşe Kulin'in romanından uyarlanmıştı. "Vali"de hangi kaynaklardan faydalandınız?

Yakın tarihli bir suikast ile başlıyor film; o suikastin altında bize lanse edilen bilgilerin yanlışlığını ortaya koyup sonra da enerji politikası üzerine devam ediyor. Kaynak yok. Bizim bildiğimiz, her gün gazetelerde okuduğumuz, her gün haberlerde izlediğimiz, yıllardır yaşadığımız birtakım olayların derlenip toparlanmasıyla ortaya çıkan bir hikâye oldu bu. Bir kitap ya da belge üzerinden hareket etmedik yani.

Peki o zaman hikâye için ne kadarı gerçek ne kadarı kurgusal diyebiliriz?

Bu oranlamayı tanımlamak zor. Biz gerçek olduğuna inandığımız şeyleri anlattık. Biz gerçekliği ortaya koyduğumuzu iddia ediyoruz. Biz polis değiliz, devlet görevlisi de değiliz. Biz sadece bu ülkede yaşayan ve sosyal sorumluluk taşıdığımızı düşünen insanlarız. 'Siz bize böyle lanse ettiniz ama burada böyle de bir şey var; bununla bu birleştiği zaman sizin söylediğiniz sonuç çıkmıyor ortaya. Bizim bakış açımıza göre bu durum böyle oldu' dedik. Biraz hafızalarımızı tazeleyecek olursak herkesin de bizim inandığımız şeylerin doğru olduğunu düşüneceğine inanıyorum.

Recep Yazıcıoğlu'nun ailesinden destek aldınız mı?


Dizi süresince görüşmüştük. Onlarla hâlâ görüşüyoruz. Filmden önce senaryonun konseptini kendilerine izah ettik. Senaryo yazıldıktan sonra senaryoyu verdik. Kendileri okudular. Onlar dizide anlattığımız valiyi çok benimseyip beğendikleri için filmde de herhangi bir problem çıkmadı. Bilakis çok memnun olduklarını ifade ettiler bize.

Yazıcıoğlu'nun ölümüne net bir açıklama getiriyor musunuz filmde?

Evet, biz bir tavır koyduk. Bizim belli bir yaklaşımımız var. 'Bu böyledir' diyoruz. Ailesi ile yaptığımız görüşmelerden, dönemin gazete ve dergilerindeki haberler ve makalelerden gerçeğin yansıtılmadığı sonucuna vardık.

Filmi izleyenler Ergenekon ile bir bağlantı kurabilir mi?

Ergenekon ile hiç ilgisi yok, çünkü Ergenekon bizim filmimizin ne içeriğiyle ne yapısı ne duygusu ne durumuyla hiç ilgisi olmayan bir yapı. Bana sorarsanız Ergenekon diye bir şey de yok. Bu da yapay gündemlerle halkı oyalama ve yapmak istenilen başka şeyleri hayata geçirmek için fırsat yaratmakta kullanılan bir şey.

Vali (Erdal Beşikçioğlu), karısı (Ayşegül Ünsal) ve yardımcısı (Gökhan Soylu) dışında yeni bir kadro kurdunuz filmde. Nasıl oluşturdunuz "Vali"nin oyuncu kadrosunu?

Hikâyeyi yazarken, karakter yaratırken bir oyuncuya gidiveriyor aklım. Filmde çalıştığım oyuncular tanıdığım, bildiğim oyunculardı. Daha önce belli bir geçmişimiz olan insanlardı. Uğur Polat, Hakan Boyav, Türkü Hazel, Şemsi İnkaya ile değişik zamanlarda değişik projelerde çalıştım. Galiba senaryoyu yazarken onların potansiyelini düşünerek yarattım karakterleri. Nisan'da başlayan senaryo yazım süreci 5.5-6 ay sürdü. 7.5 hafta süren çekimler Aydın, Uşak, Denizli, Ankara ve İstanbul'da yapıldı.

Bundan sonra sinemaya mı televizyona mı devam?

Askerden döndükten sonra sinemaya devam. İkinci filmim Sevdalinka olacak. Ayşe Kulin'in romanı yine. Bosna Savaşı sırasında yaşanan bir aşk hikâyesi. Bu savaşta yeterince hassas davranamadık. Avrupa'nın ortasındaki soykırımı biz devlet olarak yok saydık. Biraz da canım acıyarak ve çok isteyerek yaptığım, vicdani hesaplaşmanın neticesinde ortaya çıkan çok özel ve önemli bir film olacak bu. Ayşe Kulin'le birlikte romanda kullanacağımız kısmı tespit ettik. Senaryonun ön hazırlığını bir süredir yapıyoruz. Temmuz ayında Bosna'da çekimlere başlamayı düşünüyoruz. Bir sonraki bahar da vizyona hazır hale gelecek.