kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Ocak 2009, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

"Büyük bir insanlık dramı yaşanıyor"

AA
Giriş Saati : 06.01.2009 16:44
Güncelleme : 06.01.2009 21:53
Yeni Haber
İLİŞKİLİ HABERLER
"Büyük bir insanlık dramı yaşanıyor"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Geçen haftadan buyana Gazze'de büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Türkiye olarak, 'bekle gör' politikası ya da 'sorunları tribünden izleme' yaklaşımı içinde olamazdık'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılara değindi.

Geçen haftadan buyana Gazze'de büyük bir insanlık dramı yaşandığına işaret eden Başbakan Erdoğan, aslında bu dramın İsrail'in uyguladığı ambargo nedeniyle aylardır sürdüğüne dikkate çekti. ''Yani 27 Aralıkta başlayan bir süreç değil'' diyen Başbakan Erdoğan, bu sürecin 27 Aralıktan önce başladığını anımsattı.Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Haziran 2008 anlaşmasıyla aslında ateşkes ve ambargoların kaldırılmasına yönelik bir uygulama olması gerekirken, Hamas ateşkese uymuş, ateşkesi sağlamış ama ne yazık ki İsrail o süre içinde ambargoları kaldırmamıştır.

Önce hava saldırısıyla sonra kara harekatıyla başlayan süreç, dramı daha da derinleştirdi ve şu anda gelen bilgilere göre, 600'e yakın insanın ölmesine, binlercesinin yaralanmasına sebep oldu. En temel ihtiyaçlarını karşılamayan insanlar, varlık-yokluk sorunuyla karşı karşıya geldiler.
Türkiye olarak, ilk andan itibaren -yani operasyonların başladığı anı kastetmiyorum- Haziran 2008 anlaşmasından sonraki süreçte bizler, insani yardım olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak, insani yardımlarımızı göndermeye başlamıştık. Fakat bu yardımlarımız maalesef gönderdiğimiz anda Gazze'ye ulaşamıyordu. Sürekli irtibatlar, sürekli görüşmelerle kah 10 gün, kah 5 gün bekletilerek bu yardımları ancak ulaştırabiliyorduk.''

''DİPLOMATİK ATAK''

Erdoğan, Türkiye olarak ilk andan itibaren sivil ve masum insanları hedef alan bu saldırıları şiddetle kınadıklarını ve haklı tepkilerini tüm dünyaya duyurduklarını ifade ederek, ''Sadece tepki vermekle kalmadık, bu trajedinin bir an önce son bulması için önemli bir diplomatik bir atak başlattık'' diye konuştu.

Suriye, Ürdün, Mısır ve Suudi Arabistan'a geçen hafta gerçekleştirdiği ziyaretler hakkında da bilgi veren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Ziyaretlerden sonra ülkemize dönerek bu defa batıya yönelik olarak yoğun bir telefon diplomasisini oluşturmaya başladık. Önce AB dönem başkanı Çek Cumhuriyeti Başbakanı ile bir görüşmem oldu. Ardından Medeniyetler İttifakında birlikte eş başkanı olduğumuz Zapetero (İspanya Başbakanı) ile görüşmem oldu. Bu arada yine Sayın Sarkozy ile ki şu anda BM Güvenlik Konseyinin her ay değişen ocak ayı dönem başkanı olmaları sebebiyle bir görüşmem oldu. İtalya ile görüşmem oldu, Rusya Başbakanı Putin ile görüşmem oldu, İngiltere Başbakanı ile görüşmem oldu ve bütün bu görüşmelerden sonra ortaya bir irade koyalım.
Türkiye olarak 'bekle gör' politikası ya da 'sorunları tribünden izleme' yaklaşımı içinde olamazdık. Türkiye, tarihinden ve bugününden gelen insani misyonu ön plana çıkarmak durumundaydı. Özellik 1 Ocak itibariyle BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğimizin başlamış olması, bize ilave sorumluluklar yüklemektedir. Bu yüzden yaşanan olaylar sonrasında öncelikle bölge ülkelerini dolaşarak, barışa yönelik diplomatik seçeneklerin önünü açmaya çalıştık. Görüşmelerimizde şu hususların altını çizdik:

1- İsrail Gazze'deki saldırıları derhal durdurmalıdır.
2- İlgili taraflar arasında kalıcı bir ateşkes temin edilmelidir.
3- Ambargolar kaldırılmalı, sınır kapıları açılmalıdır.
4- Filistinli gruplar arasında ulusal uzlaşı sağlanmalıdır.

Bu ziyaretlerdeki amaçlarımız şu şekilde özetlenebilir: Farklı görüşteki taraflar arasında ortak bir dil ve anlayış geliştirilmelidir. Bölgesel bilinci ve ortak aklı harekete geçirmek. Diplomatik baskıları artırmak, uluslararası düzeyde kamuoyu oluşturmak, tüm tarafları sürece dahil etmek. Taraflar arasında diyalog kurulmasını sağlamak. Ateşkesin sağlanması için uygulanabilir bir eylem planı ortaya çıkarmak.

Memnuniyetle ifade etmeliyim ki bu amaçlarla yaptığımız görüşmeler neticesinde bölge ülkelerinin giderek daha fazla bir ortak hassasiyete ve duyarlılığa sahip olduğunu müşahede ettim.''

''SİYASİ İSTİSMAR''

Başbakan Erdoğan, konuşmasında uyarıda da bulunarak, ''Burada bir gerçeği daha ifade etmek istiyorum, o da şudur: Bu işin siyasi istismarı olmaz. Ama ne yazık ki görüyorum, hala ülkemizde bu işin siyasi istismarını yapmaya gayret edenler var'' dedi.

Erdoğan, şöyle konuştu:''Şu anda 'Hükümet şunu yapmalıydı, bunu yapmalıydı' veya 'şu yapılmalı, bu yapılmalı...' Değerli arkadaşlar, dürüst olacağız, samimi olacağız. Devletler duygusal bir anlayış içeresinde veya 'ben hükümete şöyle bir saldırayım, neticesi ne olursa olsun bu halka hoş gelir. Ben buradan oy devşirebilir miyim' mantığı ile konuşmalar yapmak, ortaya bir şeyler atmak bu işlerde doğru değil. Biz bunları geçmişte çok yaşadık, bunları iyi biliriz. Bunları konuşanlar da geçmişlerine iyi baksınlar. Acaba bu konularda neler yaptılar? Özellikle şu anda parlamentoda olanları ben geçmişte bu ülkenin yönetiminde gördüm.

Şimdi MHP, DSP, ANAP bizden önce bu ülkeyi yönetmediler mi? Yönettiler. İsrail'le ilişkiler bu dönemde yok muydu? Vardı. Peki niye kesmediniz İsrail'le ilişkileri? O zaman sıkıntı yok muydu? vardı. Şimdi bunu yapamayanlar bizden ne istiyorlar? Diyorlar ki 'gelin hemen ilişkileri kesin...' Arkadaşlar, biz bakkal dükkanını idare etmiyoruz. Biz Türkiye Cumhuriyeti'ni idare ediyoruz...''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisinin ''duygusal konuştuğunu'' söyleyen İsrail yetkililerine, ''Eğer bir duygusallıktan, hesaptan bahsediliyorsa, bu hesabı İsrail yapıyor. Bu, şubatta yapılacak olan seçimin hesabıdır. Ben buradan Barak ve Livni'ye sesleniyorum; siz Şubatta yapacağınız seçimi bırakın, tarih sizi şu yaptıklarınızla insanlık yaşamına bir kara leke düşürdünüz diye yargılayacak'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları konusunda görüşlerini açıkladı. Bu konuda atılması gereken adımların takvimini ve yol haritasını iyi belirlediklerini, derslerini iyi çalıştıklarını ve her an arkadaşlarıyla işin değerlendirmesini yaptığını belirten Erdoğan, nerede, ne gibi adımların atılacağı ve nasıl görüşmeler yapmaları gerektiği hususunu da tespit ettiklerini söyledi.

''Şu an özel temsilcim Suriye'de, bu iş için orada. Sayın Sarkozy, Beşşar Esad ve Hamas yetkilileri ile görüşmeler yapmak üzere bu sabah oraya gönderdim'' diyen Erdoğan, ''Adım adım ve an be an, bazı muhalefetlere rağmen çalışmayı yürüttüğünü'', diğer taraftan Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın dün akşam ABD'ye gittiğini, orada BM Güvenlik Konseyi daimi ve geçici üyeleriyle görüşmeler yapacağını kaydetti. Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bütün bu sıkı markaj, bütün bu hassasiyetler, buradan geliyor. Onun için bırakalım birbirimize laf atmayı... Gün, birlik günüdür, beraberlik günüdür. Gün, Gazze'deki kardeşlerimizin yanında yer almak günüdür. Buna dikkat edelim. Yoksa, birbirimize böyle kurusıkı atmak suretiyle bir şey elde edemeyiz. Biz şu anda elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Bundan en ufak bir sapma olmayacak. Bize atılması gereken adımlar noktasında, bize aklıselim ile oturup kalkanların getirip söylediği bir şey varsa, onu da müzakere eder, konuşuruz, istifade edeceğimiz konularda da kesinlikle onlara uyarız. O adımları da biz atarız. Bu konuda da en ufak bir geri adım atma olmaz. Çünkü bizim siyasi hesabımız yok. Ortada bir zulüm var, bu zulme karşı biz zalimlerin yanında olamayız.''

''DUYGUSAL KONUŞMUYORUM''


İsrail'in ''Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı duygusal konuşuyor'' sözlerine de yanıt veren Erdoğan, şunları kaydetti:

''Hayır, ben duygusal konuşmuyorum. Eğer benim duygusallığım varsa, Gazze'deki kardeşlerime yöneliktir. Olayı kılı kırk yararak, düşünerek konuşuyorum, akılla, bilgiyle, tecrübeyle konuşuyorum. Eğer bir duygusallıktan, hesaptan bahsediliyorsa, bu hesabı bu anda İsrail yapıyor. Bu ne hesabıdır? Şubatta yapılacak olan seçim hesabıdır. Ben buradan Ehud Barak'a, Livni'ye sesleniyorum; Siz Şubat ayında yapacağınız seçimi bırakın, tarih sizi şu yaptıklarınızla insanlık yaşamına bir kara leke düşürdünüz diye yargılayacak. Biz, dedeleriniz, ecdadınız kovulduğu zaman, sizi kalkıp da bu topraklarda ağırlayan, bu topraklarda misafir eden Osmanlı'nın torunları olarak konuşuyoruz. Her zaman mazlumun yanında olduk, bugün de yanındayız, yarın da yanında olacağız ve bundan kimsenin endişesi olmasın.

Gazze'de devam eden saldırıların insanlık tarihine leke olarak geçeceğini söyledim. İnsanları tarihte derin acılar yaşayan bir devletten beklenen, insanlık yaşamına özellikle herkesten daha çok saygı duyması gerekirken, bunları yapmış olması gerçekten affedilir bir şey değil. İnsan hayatının özellikle çocukların, kadınların, yaşlıların hayatının ne kadar değerli, ne kadar kutsal olduğunu, hakkın, hukukun, birlikte yaşama kültürünün ne kadar mühim olduğunu en çok da tarihte acı günler yaşamış olan bu milletin bilmesi gerektiğine inanıyoruz. Nitekim, dünyanın birçok bölgesinde yaşamış olan veya yaşayan Yahudiler de yaşanan gelişmelere karşı duydukları üzüntü ve kaygıyı dile getiriyorlar. İsrail'de de ayaklananlar var. Orada da rahatsız olanlar var. Ama bunlara tabii kulakları sağır olan bir yönetim var.''

''NASIL TEPKİ GÖSTERİLMESİN Kİ...''


Meseleye sadece insani hassasiyetle bakan bir çok kesimin haklı bir tepki gösterdiğini, bu çerçevede Türkiye'nin birçok ilinde yapılan gösterilerin, mitinglerin toplumun duyarlılığını ortaya koyduğunu anlatan Erdoğan, bu duyarlılığı kimsenin gözardı edemeyeceğini vurguladı.

''Nasıl tepki gösterilmesin ki? Filistin meselesi kanayan bir yara olarak gündemimizde ön sıralardaki yerini koruyor'' diyen Erdoğan, iki yıldan beri Gazze'nin abluka altında tutulduğunu, giriş ve çıkışların engellendiğini, ekmek, gıda, giyecek ve ilaç sevkıyatına izin verilmediği, ''Gazze halkının tam iki yıldan beri dünyanın en büyük açık hava hapishanesinde adeta bir toplama kampında kendi kaderlerine terk edildiğini'' söyledi.

"RAMALLAH'DA YARIM SAAT ARABADA BEKLETİLDİM"

Bölgeyi gören, ''Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak, Ramallah sınır kapısında arabasının içinde yarım saat bekletilmiş bir başbakan'' olarak konuştuğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bunu yapan kim? İsrail... Şimdi bu İsrail hala kalkıp diplomasiden bahsediyor, hala demokrasiden bahsediyor. Ne demokrasisi? Dostluk vesaire bütün bunlara rağmen açık konuşuyorum, bizler 'İsrail-Suriye arasında bir endirekt acaba bir arabuluculuk yapılabilir mi?' diye talepler geldiğinde buna olumlu baktık. Ama Pazartesi günü, bütçe görüşmelerinin olduğu haftanın pazartesi günü (22 Aralık), biz burada Olmert'i kabul ettik. Biliyorsunuz bazı yayın organları, siyasiler bunu da konuştular. Güya, gelmişler bizden izin almışlar, görüşmüşler, ondan sonra da gidip Cumartesi günü (27 Aralık) harekatı yapmışlar.

Bizimle; İsrail-Suriye ilişkilerinin beşinci raundunu görüşmeye geldiler ve biz bu beşinci raundu görüştük. Kendileri ve Suriye ile o akşam, bir mutabakat metni üzerinde sürekli bir telefon diplomasisiyle ne yapılabilir, bunu görüştük. Yaklaşık 6 saat hem burayla (İsrail), hem de Sayın Beşşar Esad ve Dışişleri bakanları ile arkadaşlarımız görüşmeler yapıyordu. Olay geldi geldi, bir-iki kelimede takıldı. Dedik ki 'hafta sonuna kadar bu çalışmaları devam ettirin, burada da bir mutabakat sağlayıp, neticeye varalım.' Tabi biz, İsrail Başbakanı'nın cuma günü için bize dönüşünü beklerken, maalesef biz Cumartesi günü bütçe müzakerelerindeyken saat 11.30'da İsrail uçaklarının ne yazık ki Gazze'yi bombaladığını duyduk. Bunu da Türkiye'ye bir saygısızlık olarak da görüyoruz.

Tüm bu olumsuzluklara ilave olarak hala kalkıp da duygusallık olarak bu süreci değerlendirme gayreti içine giriyorlar. 550 insanını öldürülmesi, 2 binin üzerinde insanın şu anda yaralı olarak, gerek Gazze ve gerek Gazze dışında tedavi ediliyor olmaları, bunların içinde daha ne kadarı ölecek onu bilmiyoruz. Hiçbir gerekçe, böyle bir vahşeti insanlık vicdanında meşrulaştırma yolu olabilir mi? Pazar yerlerine, ambulanslara, hastanelere, okullara, camilere, masum sivillerin yaşadığı evlere fırlatılan bombaların bir izahı var mı? Olabilir mi? Suyu, elektriği, ekmeği, ilacı esirgenen insanların üzerlerine ölüm yağdırarak neyi çözebilirsiniz?''

''ORTADOĞU SON 100 YILDIR BARIŞA HİÇ BU KADAR YAKIN OLMAMIŞTI''

Filistin'de yaşayan insanların da en azından diğerleri kadar değerli ve yaşama hakkına sahip olduğuna işaret eden Erdoğan, ''İnsan hayatını hiçe sayan bir anlayış, ancak bir insanlık ayıbı olarak görülebilir. Bu şekilde ancak kin ve nefret tohumları geleceğe dönük olarak ekilebilir. İsrail bu gerçeği görmeli ve bir an önce saldırılara son vermelidir. bu şekilde hiçbir sorun çözülmez, barış süreci ciddi yara alır, sorunlar daha da ağırlaşır'' dedi.

Saldırılarla, ''insanlığın ortak vicdanında onarılması zor bir yara açıldığını'' vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Şu noktanın altını özellikle çizmek istiyorum; Ortadoğu son 100 yıldır barışa hiç bu kadar yakın olmamıştı. Suriye ile İsrail arasında, bizim de girişimlerimizle bir diyalog başlatıldı. Mısır ile İsrail arasında diyalog gelişiyordu. Lübnan, kendi iç meselelerini halletme yolunda önemli adımlar atmıştı. Özellikle Filistin ile İsrail arasında, bizim de katkılarımızla barışa dönük adımlar atılmış, Annapolis süreci başlatılmış ve önemli umut ışığı doğmuştu. Ama barışa bu kadar yakın olduğumuz bir anda başlayan bu saldırılar, barış umutlarını bir kez daha ne yazık ki kararttı.

Türkiye olarak her zaman Filistin'in yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Filistin ile bizim, tarihi, kültürel bağlarımız var, her şeyden önemlisi gönül bağımız var. Millet olarak yediğimizden, giydiğimizden, kazandığımızdan fedakarlık ettik ve Filistinli kardeşlerimizin her zaman yanında olduk. Sadece yardım etmekle kalmadık, bölgenin bir an önce huzura, refaha, istikrara kavuşması için sorunların başladığı ilk günden itibaren devrede olduk. Şu hususu herkes iyi anlamalıdır; Filistin meselesi, sadece Filistin'in ve Filistinlilerin meselesi değil, sadece Arapların, Müslümanların ve Ortadoğu coğrafyasının da meselesi değildir, olmamıştır. Filistin'de kalıcı barışın sağlanması, elbette Ortadoğu'da kalıcı barış ve istikrar için öncelikli şarttır. Ancak bugün Filistinli'lerin maruz kalığı sıkıntılar, tüm insanlığın meselesi olarak görülmelidir.''

Erdoğan, TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın, Gazze'ye yönelik olarak sadece milletvekillerini kapsayan bir yardım kampanyası başlattığını belirterek, buna milletvekillerinin katılacağını, kendilerinin de AK Parti Grubu olarak bu kampanyada en iyi ve en güçlü şekilde yerlerini alacaklarını söyledi.

'BİZ, ORTADOĞU'YU BARIŞ HAVZASI OLARAK GÖRMEK İSTİYORUZ''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ortadoğu'yu barış havzası olarak görmek istediklerini belirterek, ''Hamas'ın da hataları olmuştur, doğrudur. Ancak, hatalar üzerine bir vahşeti sergileyemezsiniz'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Filistin'e, Başbakanlık acil yardım hesaplarından yardımlar yaptıklarını ve yapmaya da devam edeceklerini söyledi.

Ziraat Bankası Aşağı Ayrancı Şubesindeki (55555555) nolu, Türkiye Halk Bankası Bakanlıklar Şubesindeki (05000005) nolu ve Vakıflar Bankası Finans Market Şubesindeki (2055555) nolu hesaplara
halkın ve işadamlarının yardımlarını, desteklerini beklediklerini ifade eden Erdoğan, ''Biz, bu ve benzeri olayların, trajedilerin yaşanmaması için, medeniyetler ittifakı çalışmalarına önem verdik'' diye konuştu.

''Dünya üzerinde yeniden katliamlar yaşanmasın, kan ve gözyaşı son bulsun. Medeniyetler, mezhepler, kültürler, dinler birbiriyle çatışmasın; tam tersine, birbirini anlamaya, dinlemeye çalışsın dedik'' görüşünü dile getiren Erdoğan, dünyada yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen umutlarını kaybetmediklerini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, her şeye rağmen, Ortadoğu'da barışın mümkün olduğuna inanmak istediklerine işaret ederek, bu konuda BM, AB, ABD ve İslam Konferansı Örgütüne önemli görevler düştüğünü bildirdi. Erdoğan, ''Gürcistan konusunda devreye giren uluslararası kuruluşlar, acaba bu konuda niçin susuyorlar veya söylem düzeyinde geçiştirmekle yetiniyorlar?'' diye sordu.

''NİÇİN SUSUYORSUNUZ?''

Uluslararası İnsan Hakları Derneğine ve uluslararası mağdur çocuklarla ilgili kurulmuş sivil toplum örgütlerine, ''Niçin susuyorsunuz?'' diye seslenen Erdoğan, şunları söyledi:

''Bu soruların cevabını duymadığımız zaman, bizim bu uluslararası sivil toplum örgütlerine olan inancımız da zedeleniyor. Ve o zaman inanmakta zorlanıyoruz. O zaman başka hesaplar var. Bunun adı, 'çifte standart' demiyorum, çoklu standarttır. Evrensel değerleri ayakta tutabilmemizin birinci şartı, bu çoklu standarttan kaçınmak, dürüst ve adil bir tutum içinde olmaktır. 25 Ocak 2006'da Filistin'de seçim yapıldı. Ortadoğu tarihinde, en demokratik ve şeffaf seçimlerden biri, Filistin'de gerçekleşti. Filistin halkı hür iradesiyle iktidarda görmek istediklerini seçti. Seçime giderken kimse de bir ses yok. ABD'de, AB'de, AGİT'de ses yok. Ama seçim yapıldıktan sonra istedikleri iktidar olamayınca, 'bunları nasıl çalıştırmayız, işbaşından alıkoyarız' diye engelleme çalışmaları başladı. Hakları olan vergi paylarını vermemeye başladılar. Bunu kim yaptı? İsrail. Bunlar kendilerine söylendiği zaman, kırk dereden kırk türlü su getirdiler.

Biz Ortadoğu'yu barış havzası olarak görmek istiyoruz. Bunu kendilerine söyledik. Gerek doğrudan tarafları, gerekse uluslararası camiayı, Filistin'de demokratik seçimlerin ortaya çıkardığı tabloyu doğru okumaya, sorumluluk bilinci içinde hareket ederek, bu tabloyu barış için bir fırsata dönüştürmeye davet ediyorum. Yeni yönetime fırsat verilmesinin, tüm tarafları demokratik bir sürece çekeceğini ve bundan Filistin'in de İsrail'in de bölgenin de kazançlı çıkacağını beyan ettim. Hamas'ın da hataları olmuştur, doğrudur. Ancak, hatalar üzerine bir vahşeti sergileyemezsiniz, Demokratik sürecin bir geçiş noktası vardır.''

TÜRKİYE'DEN FİLİSTİN'E YARDIMLAR

Başbakan Erdoğan, Lübnan krizinde Türkiye'nin girişimleri olduğunu, Suriye-İsrail, Filistin-İsrail görüşmelerinde arabuluculuk yaptıklarını belirtti.

TİKA aracılığıyla Ramallah'ta açılan ofisten, Filistin halkına altyapı, okul, sağlık gibi konularda yardımlar yaptıklarını dile getiren Erdoğan, ayrıca TİKA ve Kızılay ile Filistin'e yardımlar götürdüklerini bildirdi.

Başbakan Erdoğan, Filistin'de Hamas iktidarı sonrasında ortaya çıkan bölünmüşlüğü gidermek için girişimde bulunduklarını, Ortadoğu'da diplomasinin, diyaloğun egemen olması için yoğun çaba sarfettiklerini ifade etti.

Sorunun çözümünde kilit role sahip ülkeler nezdinde neler yapılabileceğini, hangi adımların atılabileceğini konuştuklarını anlatan Erdoğan, ''Özellikle soruna zemin hazırlayan bu ülkeler arasındaki diyalogsuzluğun giderilmesinde çaba harcadık'' dedi.Erdoğan, İsrail saldırılarının barış çabalarına ciddi bir darbe vurmaya devam ettiğini vurgulayarak, dünya kamuoyunu, Gazze'de yaşanan insanlık dramına karşı daha duyarlı olmaya çağırdı.

AK Parti Genel Başkanı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TRT 6'nın Kürtçe yayına başlamasını, devletin halkıyla bütünleşmesi ve halkına ulaşması noktasında çok önemli bir açılım olarak gördüğünü belirterek, ''TRT'nin Kürtçe kanalı, barış ve huzuru besleyecek; ayrımcı, dışlayıcı değil, birleştirici olacaktır'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, ülke genelinde yapılan yatırımları ve TRT 6'nın Kürtçe yayınını anlattı.

GAP, KOP, DAP projeleriyle ilgili attıkları adımlar dışında, iktidarları döneminde 8,5 milyar liralık yatırım yaptıklarını ifade eden Erdoğan, toplamda ise 10 milyar liralık yatırımı aştıklarını söyledi.
Başbakan Erdoğan, Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerinde yılların getirdiği bir ihmal olduğunu dile getirerek, yaptıklarıyla, doğu-batı ayırımını gidermeye çalıştıklarını kaydetti. Erdoğan, ''(Bölge insanımızın kendisini yalnız, terk edilmiş, ötelenmiş hissetmesine müsaade etmeyiz) dedik ve bu yönde önemli mesafeler aldık'' dedi.

Hiçbir zaman, kimlik siyaseti yapmadıklarını ve kültürel anlamda siyaset yarışı içine girmediklerini, olayı genel anlamda ele aldıklarını ve yollarına böyle devam ettiklerini anlatan Erdoğan, 6 yılda yaptıklarını anlatmayacağını, ancak attıkları son adımlardan birisinin, TRT 6'nın Kürtçe yayına başlaması olduğunu söyledi.

''KÜRT KÖKENLİLERİN AİDİYET BAĞLARINI GÜÇLENDİRECEKTİR''

Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:''TRT 6'nın Kürtçe yayına başlamasını çok önemli bir açılım olarak görüyorum. En azından devletin halkıyla bütünleşmesi ve halkına ulaşması noktasında çok önemli bir açılım olarak görüyorum. Bugüne kadar olan gecikmeyi de büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Eğer sizler ürkek, korku toplumu meydana getirirseniz; bu süreç, bu zamana kadar uzar, durur. Demokrasi dairesi geniştir, bu dairede herkesin kendini ifade etme hak ve imkanı vardır. Kürtçe yayın da bunun en güzel örneklerinden biridir. TRT'nin Kürtçe yayın kanalı, Kürt kökenli vatandaşlarımızın aidiyet bağlarını inanıyorum ki daha da güçlendirecektir.

Etnik kökenimiz, inancımız, yaşam biçimlerimiz farklı olabilir. Unutmamamız gereken bir şey var. Bizi birleştiren çok güçlü ortak değerlerimiz var. Bunların başında da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı gelir. Bizi birbirimize bağlayan değerlerimiz, ırk ya da kan bağından çok daha üstün, çok daha sağlam bir bağdır. Onun için farklılıklarımızdan korkmaya gerek yok. Ortak bağlarımız daha çoktur, daha sağlamdır. Farklılıklarımızı zenginlik olarak görmek ve yaşamak bizi birbirimizden uzaklaştırmaz. Tam aksine daha da yakınlaştırır, bizi bölmez, daha da birleştirir, birbirimize daha çok bağlar. Bizi zayıflatmaz, daha da güçlendirir.

TRT 6, Kürtçe yayınlarında, inanıyorum ki milletimiz için birlik, bütünlük, kardeşlik mesajlarını taşımak suretiyle bu alanda çok büyük bir işlev görecektir. Demokrasinin özgür sesi olarak, insani değerleri yüceltecek, barış ve huzuru besleyecek; ayrımcı, dışlayıcı değil, birleştirici olacaktır. Demokrasimizin gelişmesine, derinleşmesine katkıda bulunacaktır.''
Başbakan Erdoğan, kanalın açılışında Kürtçe türkü söyleyen AK Parti Van Milletvekili Gülşen Orhan'a da teşekkür etti.

''TRT'NİN KÜRTÇE YAYINI, BİZE YAKIŞMIŞTIR''

Başbakan Erdoğan, TRT 6'nın, sadece Türkiye'ye değil, komşu ülkelere de yayın yapacak olmasının, Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunu artıracağını söyledi.

Bu yayınların, barış ve istikrar için gösterilen çabaları ve aktif dış politikayı ciddi bir şekilde destekleyeceğini dile getiren Erdoğan, ''TRT'nin Kürtçe yayını, büyük bir devlet ve kendine güvenen bir millet olarak, bize ve demokrasimize yakışmıştır, hayırlı olsun'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TRT'nin Kürtçe yayınından rahatsız olan bir parti liderinin, bu durumu eleştirdiğini ifade ederek, ''Diyor ki 'devlet etnik kör olmalı.' İşte bunların devletten anladığı budur. Bu zihniyet, yıllar boyunca demokrasiyi de kör, topal, sağır bırakan zihniyettir. Dünyada radyo, televizyon yayıncılığı alıp başını gittiğinde, vatandaşımızı tek kanala mahkum etti bu zihniyet'' diye konuştu.

"NAZIM HİKMET'İ TEKRAR VATANDAŞLIĞA ALMAK DA BİZE DÜŞTÜ"

BBC'nin 33 ayrı dilde yayın yaptığını, TRT web sitesinin de geçen kasım ayında 33 ayrı dilde yayına başladığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Şimdi Kürtçe'yi bunun dışında mı tutalım? Siz o boşluğu dolduramazsanız, doldurmazsanız, o ihtiyacı karşılamazsanız... İşte gördük, başkaları dolduruyor ve karşılıyor. Oradan bölücü ve ayırımcı yayınlar yapılıyor. İşte böyle kör ve şaşı bakışların yol açtığı yanlışları düzeltmek de bize düşüyor, biz de bu görevi yaptık. Nazım Hikmet'in haksız yere vatandaşlıktan çıkartılması kararının düzeltilmesinin de bize düştüğü gibi... Sene 1951 vatandaşlıktan çıkarıldı, sene 2008 iadeyi itibarla tekrar vatandaşlığa almak da bize düştü, bunu da biz hallettik. Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılan vatandaşlığını, yine Bakanlar Kurulu kararıyla iade ettik.

Şunu artık herkesin görmesi, bilmesi, anlaması gerekiyor. Bu devlet, milleti için vardır. Bunun dışında bir anlayışa saparsanız, işte oradan demokrasi, insan hakkı, devlet-millet kaynaşması çıkmaz. Oradan, refah da huzur da kalkınma da çıkmaz. Biz, millet olarak bunu defalarca tecrübe ettik. Ne diyoruz, 'insanı yaşat ki devlet yaşasın.' Devleti insanın önüne geçirerek, milletin üzerinde görerek, millete karşı kör, sağır hale getirerek Türkiye hiç bir yere gidemez. Bundan daha büyük yanlış yoktur. 'Siz 70 milyonun hakkını, Kürtçe televizyona veremezsiniz' diyen anlayışa şunu söylüyorum: Bu 70 milyonun içinde, vergisini veren benim Kürt kökenli vatandaşlarım da var. İşte bunlar, bu işten bu kadar uzak. Biz milletimize sırtını dönenlerden; milletimize karşı kör, sağır, dilsiz asla olmadık, bundan sonra da olmayacağız. İstanbul'un ve Türkiye'nin 149 yıllık hayali Marmaray'a hangi hassasiyetle yaklaşıyorsak, Muş'un, Bingöl'ün, Van'ın, Hakkari'nin bir köyünün meselesine de aynı hassasiyetle yaklaşıyoruz. Konya, Çankırı, Antalya ve İzmir'in meselelerine nasıl yaklaşıyorsak, 81 ilimizin meselelerine aynı duyarlılıkla yaklaşıyoruz. Eksikler var ama onlar da telafi edilecek.''

AK Parti Genel Başkanı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''AK Parti'de lider sultası, milletin değil elitlerin, seçkinlerin adaylarını arayanlar, boşuna ararlar'' dedi.

Erdoğan, hiç bir belediye başkan adayının adının geç açıklanmadığını söyledi.Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen pazar günü Antalya'da toplu açılışlar yaptığını anımsattı.

Olumsuz havaya rağmen on binlerce vatandaşın açılışlara katılmasından duygulandığını ifade eden Erdoğan, ''Antalya'daki bu teveccühü, Antalya ile birlikte 81 ildeki sevgiyi, coşkuyu çok iyi anlamak ve değerlendirmek zorundayız'' dedi.

Başbakan Erdoğan, bu milletin kimin hizmet ürettiğini, kimin de sadece engel ürettiğini çok iyi bildiğini kaydederek, Antalya'da, 112. adalet sarayının açılışını yaptığını bildirdi. Erdoğan, bunların toplam maliyetinin yaklaşık 1,5 katrilyon lira olduğunu dile getirdi.

Antalya'da, iktidarlarından önceki CHP'li belediyenin 100 milyon lira yatırım yapmasına rağmen, kendilerinin son 5 yılda, sadece Antalya Büyükşehir Belediyesi aracılığıyla 1 milyar lira yatırım yaptığını söyleyen Erdoğan, Antalya'ya, Hükümet olarak 4,5 milyar lira, özel idare olarak da 1 milyar lira yatırım yaptıklarını bildirdi.

Başbakan Erdoğan, iktidarlarından önce Antalya'ya yılda 4 milyon 700 bin turist gelirken, şimdi 9 milyon turistin geldiğini ifade ederek, ''Bu nasıl oluyor? Siz cazibe merkezi olarak burayı oluşturursanız, bu hale gelir'' dedi.

''DÜNYANIN ÖNDE GELEN 100 OTELİNİN 17'Sİ TÜRKİYE'DE''

Dünyanın önde gelen 100 otelinin 17'sinin Türkiye'de, 17 otelden 15'inin de Antalya'da bulunduğunu belirten Erdoğan, ''Biz göreve geldiğimizde sahiller Antalya'da berbattı, pislikti. Ama şimdi birçok mavi bayrak dalgalanıyor. Nasıl oldu? Belediyemizin biyolojik arıtma tesislerini kurması suretiyle, artık o atık sular denize direkt gitmiyor. İş bilenin kılıç kuşananın. AK Parti'li belediyecilik bu'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, Antalya, İstanbul, Ankara, Kayseri, Konya, Gaziantep gibi birçok vizyon şehri, dünyada marka haline getirerek, dünya turizmi içerisinde kapasitelerini çok daha farklı bir duruma çıkaracaklarını söyledi.
''Sadece deniz, kum hava, güneş değil; bunun içinde sağlık, inanç, kongre, eğitim, kültür, golf, kayak, kış turizmi olacak'' diyen Erdoğan, Sarıkamış'ın da turizmin önemli bir hareket noktası olacağını kaydetti.

YEREL SEÇİMLERE HAZIRLIK

Başbakan Erdoğan, 29 Mart yerel seçimlerine yönelik hazırlıklarını tamamladıklarını ve adaylarını açıkladıklarını söyledi.
Partisinin bugüne kadar 8 büyükşehir, 18 il ve 75 ilçe belediye başkan adayını açıkladıklarını anımsatan Erdoğan, aday belirleme sürecinin, hiçbir partide örneği olmayacak şekilde, tam bir demokratik olgunluk içinde devam ettiğini bildirdi.

Erdoğan, her aşamada, inceden inceye elemeye tabi tutarak adayları belirlemeye çalıştıklarını dile getirerek, şöyle konuştu:
''Bu partide lider sultası arayanlar, anti demokratik eğilim arayanlar, halkın, milletin değil elitlerin, seçkinlerin adaylarını arayanlar boşuna ararlar. Bizim birilerine koltuk, paye, makam dağıtmak gibi derdimiz yok. Bizim millete hizmet üretmek, köylerimizden başlayıp büyükşehirlerimize Türkiye'nin geneline kadar iş üretmekten başka bir derdimiz yok, olamaz. Yerel yönetimleri, demokrasinin beşiği, millete hizmet üretmenin aracı olarak gördük ve görüyoruz.

AK Parti olarak adaylarımızı açıklarken, bazı medya kuruluşlarında hiçbir gerçekçi bilgiye dayanmayan haberlerin yer aldığını gördük. Efendim neymiş? Filanca adayın adı, geç açıklanmış. Şunu peşinen ifade edeyim; Hiç bir adayımızın adı geç açıklanmıyor. Gerekli veriler, yoklamalar tamamlandıktan sonra, partimizin ilgili kurulu bu konudaki nihai kararını verdikten sonra adaylarımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz. Kalkıp da birilerinin verdiği talimatına göre adayımızı açıklayacak değiliz. Önce gönlümüz, gönüllerimiz tatmin olacak, ondan sonra adayımızı açıklayacağız. Farklı kuruluşlara kamuoyu araştırması yaptırdık, milletvekili arkadaşlarımızla tekrar değerlendirme yaptık, MYK'da ve bu konuyla ilgili çalışmayı yürüten komitemizde çalışmaları yaptık ve adımları buna göre attık.''
Bunu yaparken, ne medyanın beklentilerini göre ne de diğer partilerin takvimini esas aldıklarını belirten Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''AK Parti'nin bir takvimi, programı ve planı var. Tüm adaylarımızı, bu program ve takvim çerçevesinde kademeli olarak açıklıyoruz. Ben cebimde bir listeyle, daha önceden belirlenmiş bir tabelayla, kotayla dolaşmıyorum. Bizim kotamızı, tabelamızı, listelerimizi milletimiz belirliyor, farkımız bu.

Biz, hiç bir partide olmayan bir gelenekle, vizyonla yaklaşımla listelerimizi oluşturuyoruz. Nedir bu yaklaşım? Parti içi demokrasinin bütün hücreleriyle işletilmesidir. Katılımcı demokrasinin bütün demokratik mekanizmalarının en geniş şekliyle hayata geçirilmesidir. 'Ben ne dersem o olur' anlayışının sona ermesidir.''

''KAZANMAK İÇİN HER YOLU MUBAH SAYMAYACAĞIZ''

Başbakan Erdoğan, teşkilat yoklamalarını yaptıklarını ve anket sonuçlarını tamamladıklarını belirterek, en geç 15 Ocakta adayların tamamını açıklayacaklarını söyledi.

''Kazanmak için mücadele edeceğiz. Ancak kazanmak için her yolu mubah saymayacağız'' diyen Erdoğan, sadece belediyeleri değil, insanları, gönülleri kazanmak ve hizmet üretmek istediklerini ifade etti.
Erdoğan, yerel siyaset akademisini, bugüne hazırlık olsun diye kurduklarını dile getirerek, bu akademiden belediye başkan adayları, belediye ve il genel meclisi üyeleri çıkacağını bildirdi. Başbakan Erdoğan, her belediye başkanının cep telefonunun 24 saat açık olması gerektiğini kaydetti.

''Çok iyi belediyeci olabilirsiniz. Alt yapı, üst yapı hepsini gayet güzel yapabilirsiniz. Ama halkınıza tepeden bakamazsınız'' diyen Erdoğan, belediye başkanının halkıyla barışık olması, ev ev dolaşması ve halkı kendi evine de davet etmesi gerektiğini söyledi.

''TABİ KÖMÜR, ERZAK DAĞITACAKSIN''

Başbakan Erdoğan, şimdi kapı kapı dolaşma zamanı olduğunu ifade ederek, şöyle dedi:

''Nerede aç var, nerede garip ve ihtiyaç sahibi var, tespit edecek, onların hamisi olacak. 'Şu parti, bu parti, kömür filan' diyor. Takma kafana, tabi kömür, erzak dağıtacaksın. Sen onların hamisisin, sen şehrül-eminsin, tabi bunları yapacaksın. CHP böyle diyor. Hiç takma kafana. Onların öyle demesine bakma, bak şimdi para dağıtıyorlar. 'Bu kadar vereceğim' diyor. Birisi çıkıyor ramazan çadırları kuruyor. Ama bunlar dün bizi eleştiriyorlardı. Niye? başka çıkış yolu olmadığını gördüler. Ülkenin bazı gerçekleri vardır. 6 yıl önce ülkeyi çok kötü ve beter aldık. Ama bugün çok daha iyi noktadayız.''

Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığının, cuma günü tüm camilerde, Filistin'e yardım kampanyası düzenleyeceğini bildirdi.

Başbakan Erdoğan'ın konuşması sırasında, ''Başkanım, başkanım, belediyede kaydım var, yardım etmediler'' diye bağıran bir kadın, polisler tarafından salondan çıkarıldı.

Erdoğan, Türkiye Hahambaşısı Rav İshak Haleva'nın, Orta Doğu'da meydana gelen çatışmalarla ilgili açıklamasını da okudu. AK Parti Tokat Milletvekili Dilek Yüksel'in, Filistin halkıyla dayanışmaya destek vermek amacıyla, kefiye taktığı görüldü.