"Cuma döneriz" demiştim, gözümden yaşlar getiren ağrılar içinde o birkaç satırlık "Abbas" yazısını yazarken..
Hangi cuma.. Başımıza geleceklerden haberimiz yokmuş..
1972 aralığında hastaneye girerken televizyondaki seyircilerime "İki hafta izin" demiştim, sunduğum yarışmadaki işimi Cenk Koray'a bırakırken.. Tam bir yıla uzadı o iki hafta..
2008 aralığındaki 2 gün de benzeri olacaktı nerdeyse..
O beni çıldırtan ağrılarıma teşekkür etmem gerekirmiş meğerse.. Boyun fıtığı teşhisi konup da ameliyata karar verince, iki yıldır peşimden ayrılmayan kalp doktorum Filiz Hocam, boyun fıtığını düzeltecek Azmi Hocamı aradı.. "Bu adam iki yıldır benden kaçıyor.. Anjiyo yapmadan kesmeyin sakın" diye..
Anjiyo yapıldı ki..
Benim kalbi besleyen ana damar yüzde 90 tıkanmış. İncecik bir iplik besliyor adeta.. "Bu damar tıkansaydı" dedi, hocam "Hastaneye yetişme şansın yüzde 20'ydi.. Ve de bir, bir buçuk ay içinde tıkanması da kuvvetle muhtemeldi.."
Muhtemeldi de, ben daha üç av evvel Sümela Manastırı'nın olduğu dağa nasıl tırmandım?.. O dimdik merdivenleri nasıl çıktım?..
Orhan Göğüş Hocam aklıma geldi.. 1972'de böbrek ameliyatını yapan Yedek Subay cerrah!..
"Bu böbrek bu hale gelene kadar nerdeydin Hıncal" demişti.. "Eğer komutanın hastası olmayıp, Anadolu'dan gelen bir Mehmetçik olsaydın, seni önce döver, sonra ameliyat ederdim.. Üstelik o Anadolu çocuğu.. Oysa sen sözüm ona üniversite mezunu gazetecisin.."
Ders almamışız.. O boyun fıtığımız bizi hastanelik etmese, şimdi nerdeyse yoktuk iyi mi?. Anjiyo sırasında durumun fecaati ortaya çıkınca o anda stent takmaya karar verdiler ve taktılar.. Bakma ve takma hepsi 15 dakika sürdü. İki saat de istirahat ettirdiler tamam.. Hepsi o..
Bu kadar kısa, bu kadar kolay bir işten iki yıldır kaçarak uçurumun kenarına gelmek.. Düşünebiliyor musunuz?.
İhmal etmeyin.. Aman ihmal etmeyin.. Ne olur ihmal etmeyin..
Ben giderdim tamam. Benim için de biterdi.. Peki beni sevenler?.. Beni ne kadar sevdiklerini bu kısa sürede bir kez daha gördüğüm akrabalarım, arkadaşlarım.. Onları üzmeye hakkım var mıydı peki?..
Kendinizi düşünmemeye hakkınız var, ama sizi sevmekten başka suçları olmayanları cezalandırma diye bir hak var mı?.. Olabilir mi?.
Bu korkunç ağrılar, beni harika bir kurum ve oradaki harika insanlarla tanıştırdı.
Florence Nightingale Hastanesi ve benim hastalığımın dünya çapındaki uzmanı Azmi Hamzaoğlu ve çalışma arkadaşları..
Onları da size yarın anlatacağım..
Bugünkü Tüm Yazıları
İhmal!.. Hep ihmal!.. Her zaman ihmal!...
Yayın tarihi: 6 Ocak 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/06//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.