Giriş Saati : 06.01.2009 17:01 Güncelleme : 06.01.2009 21:53
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, insanlık tarihinin karanlık, utanç verici sayfalarından birinin Gazze'de yaşandığını ve yaşanmakta olduğunu ifade ederek, ''Böylesine bir topyekun imha teşebbüsünün dünyanın gözleri önünde sergilenmesine anlayış göstermek herkes için utanç vericidir'' dedi.
Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
2008 yılının başta ekonomi olmak üzere her alanda sıkıntıların giderek ağırlaştığı bir yıl olduğunu ifade eden Baykal, 2009 yılının Türkiye için bir aydınlanma, bilinçlenme ve gerçekleri doğru değerlendirme için fırsat yılı olmasını diledi. Hükümetin sıkıntılara çözüm üretmek yerine, ülkenin temel kurumlarını tahrip etmek, siyasi denetim altına almak için çaba harcadığını ileri süren Baykal, 2009 yılı ve bu yıl içinde gerçekleşecek yerel seçimlerin bütün bu olumsuz tablonun millet tarafından görülüp değerlendirildiği bir yıl olmasını umut ettiğini söyledi.
Baykal, 2009 yılına Gazze'ye yönelik saldırılarla girildiğini hatırlatan Baykal, bu olayın uluslararası tablonun gerçekte ne olduğunu acı bir biçimde ortaya koyduğunu ifade etti.
Gazze'de yaşananların, tarafların ve bu olaya seyirci kalan dünya ülkelerinin insani yaklaşımlarını gösterdiğini kaydeden Baykal, ''İnsanlık tarihinin karanlık, utanç verici sayfalarından birisi bu olay vesilesiyle Gazze'de yaşanmıştır, yaşanmaktadır'' dedi.
Bu olayı siyasetle, diplomasiyle, uluslararası hak, hukuk anlayışıyla izah etmenin mümkün olmadığını söyleyen Baykal, ortada hiçbir şekilde makul gösterilemeyecek bir tablo olduğunu söyledi.
Bir coğrafya parçasının uzun süre ambargo altında tutulduğunu, insanların kendi kaderlerine terk edildiğini ardından hava saldırısı ve kara harekatı düzenlendiğini anlatan Baykal, 10 günün sonunda 600'e yakın kişinin öldüğünü, 3000'in üzerinde kişinin de yaralandığını ifade etti. Baykal, bu rakamların yaşanan faciayı izah etmeye yetmeyeceğini bildirdi.
''Böyle bir tablonun sorumluluğunu hangi vicdan üstlenebilir, hangi yürek bunun acısını taşımaya kendinde güç bulabilir, hangi akıl bu olayı zihninde mazur gösterebilir?'' diye soran Baykal, bunu anlamanın, tasavvur etmenin mümkün olmadığını savundu. ''TOPYEKUN İMHA TEŞEBBÜSÜ''
Baykal, ülkelerin, uluslararası sözleşmelerin, barış ve özgürlük taahhütlerinin yaşananlar karşısında etkisiz olduğunu kaydederek, ''Çok net söylüyorum herkes için utanç verici bir tablo'' dedi.
Gazze'de yaşananların tüm dünyanın gözleri önünde hala sürdüğünü, diplomatların ateşkes sözlerini telaffuz etmeye cesaret edemediklerini ileri süren Baykal, şöyle devam etti:
''Böylesine bir topyekun imha teşebbüsünün dünyanın gözleri önünde sergilenmesine anlayış göstermek herkes için utanç vericidir. Bundan büyük ızdırap duyuyorum. Olayın bu boyutu çok açık, çok net. Maalesef bu olabiliyor, olmasına göz yumuluyor. Nedir bunun altındaki ihtiyaç, niçin insanların inançlarını, değerlerini, vicdanlarını, hukuku, ahlakı, dinin temel ilkelerini, bütün dinlerin temel ilkelerini, bütün kutsal kitapların doğrularını allak bullak eden bu uygulamaya niçin sessiz kalıyoruz? Sanki ortada bir gizli mutabakat var. Belki gizli olmayan bir mutabakat var. Yani orada birileri her şeyi mubah sayarak kendi amacına ulaşmak için bütün insanlık suçlarını işleyebilecek ve herkes bu sonucun ortaya çıkmasına sessiz kalarak yardımcı olacak.'' ''BURADAN KİMSEYE AYNALARA BAKABİLME OLANAĞI YOK''
Bu olayın, İsrail'i daha güvenli bir ülke, insanlarını da daha huzurlu hale getirmesinin mümkün olmadığına işaret eden Baykal, Orta Doğu'nun istikrarlı bir ortama kavuşmasının yolunun bu olmadığını bildirdi. Baykal, ''Bu yolun sonu çıkmaz. Buradan kimseye huzur yok, buradan kimseye barış yok. Buradan kimseye aynalara bakabilme hakkı ve olanağı yok. Bu yolun sonu karanlık'' diye konuştu.
Filistin halkının Orta Doğu'nun en aydınlık toplumlarından biri olduğunu ve Arap dünyası içinde çok özel bir yerde bulunduklarını belirten Baykal, ancak bölgede 60 yıldır çözüm olmadığını, çözümsüzlüğün de şiddeti doğurduğunu ifade etti. Çözümsüzlüğün şiddeti beslediğini, şiddetin terörü davet ettiğini, terörün de çözümsüzlüğü getirdiğini savunan Baykal, bu kısır döngüyü ortadan kaldıracak tek yolun çözümün hayata geçirilmesi olduğunu söyledi. Baykal, Filistin'in bağımsız bir devlet olması şeklindeki çözüm üzerinde geniş bir mutabakat bulunduğunu ifade ederek, ancak iki devlete dayalı bu çözümü herkesin kabul etmediğini, etmediği için de şiddete ve teröre başvurduğunu ileri sürdü. Derhal Gazze'de yaşanan faciaya son verilmesi gerektiğini vurgulayan Baykal, ''Ateşkes sözünden ister hoşlanırlar, ister hoşlanmazlar ama ateşkes artık siyasetin değil, insanlığın bir talebi olmuştur. Bunu herkes görmelidir'' dedi.
Baykal, 11 Eylül'ün ortaya koyduğu büyük terör potansiyeline karşı alınması gereken tedbirlerden birinin Filistin sorunun çözmek diğerinin ise Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne tam üye olarak almak olduğunu, dünyanın böyle bir kardeşliğe, barışa ve dayanışmaya ihtiyaç duyduğunu kaydederek, ancak her iki noktada tam bir duyarsızlığın dünyanın büyük güçlerine egemen olduğunu ileri sürdü. "ERDOĞAN, OLMERT İLE NE KONUŞTUĞUNU AÇIKLAMALI"
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in, Ankara ziyareti sırasında Gazze saldırısıyla ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a bilgi verip vermediğini sorarak, ''Başbakan Erdoğan, Olmert ile ne konuştuğunu açıklamalıdır. Türkiye, bu konuda aydınlatıldı mı aydınlatılmadı mı?'' diye sordu.
Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, İsrail'in, Gazze'ye yönelik saldırısını değerlendirdi.
Hükümetin, bu konuyla ilgili tavrına ilişkin altı çizilmesi gereken noktalar bulunduğunu anlatan Baykal, İsrail'in, Gazze'ye yönelik saldırısından 5 gün önce İsrail Başbakanı Olmert'in, Ankara'ya resmi bir ziyaret gerçekleştirdiğini anımsattı. Olmert'in, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğünü ifade eden Baykal, şöyle konuştu:
''Bu görüşmeden hemen sonra, bu büyük insanlık faciası ortaya çıktı. Acaba Başbakan Erdoğan, bu konuda Olmert tarafından bilgilendirildi mi bilgilendirilmedi mi? Olmert, bir kaç gün sonra başlayacağı bu büyük saldırı konusunda Başbakan Erdoğan'a bilgi verdi mi vermedi mi? Bizim hükümet çevreleri, 'Yok böyle bir şey konuşmadı. Konuşma, sadece Suriye-İsrail sorunlarıyla ilgiliydi' diyor. Mısır basını, Mısır'a İsrail'in bilgi verdiğini söylüyor. Şimdi biz merak ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na bilgi verildi mi verilmedi mi? Buradaki konuşmada, bu konu gündeme alındı mı alınmadı mı? Başbakan diyor ki 'Bize karşı bir saygısızlık yapıldığını düşünüyoruz. Görüştük Başbakanla ama arkasından bu olay oldu' diyerek, sanki o görüşmede bu konu ele alınmadı izlenimini vermeye çalışıyor. Görüşüldü mü görüşülmedi mi?
Eğer görüşülmediyse, bu Türkiye'ye karşı çok büyük saygısızlıktır. Hiçbir şekilde kabul edilemez. Türkiye, Orta Doğu'da İsrail'in bütün dünyayı ayağa kaldıracak böyle bir askeri operasyon konusunda kendisine bilgi vermemesini, saatlerce kendisiyle konuşup buradan ayrılmasını kabul edemez. Böyle bir ilişki tarzı düşünülemez. Eğer bilgi vermediyse, çok acı tablo var demektir. Çok şeyin sorgulanması gerekir.''
İKİNCİ İHTİMAL
Baykal, ikinci ihtimalinin de Türkiye'ye saldırı konusunda bilgi verilmiş olması olduğunu belirterek, ''Eğer bilgi verdiyse, Türkiye'nin askeri müdahaleye kadar sessiz kalıp, askeri müdahale ortaya çıktıktan sonra en ağır ifadelerle İsrail aleyhinde nutuklar atması samimiyetten yoksun demektir. Türkiye, bu konuda aydınlatıldı mı aydınlatılmadı mı?'' diye konuştu.
İsrail-Türkiye ilişkilerini değerlendirirken Başbakan Erdoğan'ın, ''Ülke yönetmek bakkal dükkanı yönetmeye benzemez'' dediğini anlatan Baykal, Can Dündar'ın gazete köşesinde, Erdoğan'ın İsrail ile ekonomik ilişkiler konusunda neler söylediğini anımsattığını belirtti ve bunları aktardı.
''AL GÜLÜM VER GÜLÜM...''
Baykal, Türkiye ile İsrail'in son dönemde anlaşmalar imzaladığını, bazı uzmanlara göre iki ülke arasındaki savunma işbirliğinin 1,8 milyar dolar düzeyinde olduğunu belirterek, şöyle dedi:
''Şimdi Türkiye, İsrail ile bir yandan al gülüm ver gülüm, içli dışlı, can ciğer, kuzu sarması. Öte yanda bir bakıyorsunuz, böyle olaylar kendini gösterince, Başbakan veriyor veriştiriyor. Bu ne perhiz ne lahana turşusu... Öyle anlaşılıyor ki İsrail yetkilileri 'Canım bırakın konuşsun, fazla aldırmayın. O böyle konuşacak ama biz onlarla işbirliğimizi, beraber çalışmamızı, dayanışmamızı, karşılıklı desteğimizi sürdüreceğiz' diye düşünüyor. Bunu İsrail yönetimi mazur görebilir ama bunun samimiyetsizliğini, Türkiye halkı görürse; dünya, Türk dış politikasının, söylenen sözlerinin tam tersine dayalı bir dış politika olduğu teşhise ulaşırsa, bunun zararını hiç kimse ödeyemez. Başbakan, maalesef Türk dış politikasına güven kaybı tablosu hediye etmiştir.'' ''GELDİĞİ GÜN KARA HAREKATI BAŞLADI''
Başbakan Erdoğan'ın, Gürcistan'da yaşanan olaylardan sonra bölgeye giderek, Kafkas İttifak Paktı Projesi ortaya attığını anlatan Baykal, şunları söyledi:
''(Putin, kabul etti. Gürcistan Devlet Başkanı kabul etti) dedi. Buraya dönünce gördük ki Rusya, Güney Osetya ve Abhazya'yı tanımıştır ve Gürcistan'ı bölmüştür. Gürcistan Devlet Başkanı hakkında da ilginç bazı projeler ortaya atmıştır. Başbakan, 'Kafkasya'yı toparlayacağız' diye Gürcistan'a koştu Kafkasya böyle bir manzaraya sürüklendi. Başbakan, Orta Doğu'da bu olay dolayısıyla Suudi Arabistan, Mısır dolaştı geldi. Geldiği gün kara harekatı başladı. Kara harekatı başladıktan sonra Başbakan ne söyleyecek diye açıklama yapmasını bekledik. Başbakan, 'Artık konuşacak söz yok' dercesine konuşmasını iptal etti. Samimi, inandırıcı, tutarlı olmak lazımdır. Maalesef hükümetimiz, bütün ülkeyi ve insanlığı ilgilendiren bu olaylar karşısında bir türlü konuşuyor, uygulama bunun tamamen tersi istikamette ortaya çıkıyor. Başbakan'a bakarsanız yeri göğü ayağa kaldıracak, öyle konuşmalar yapıyor ama sonuç yok. Başbakan, gök gürültüsü gibi. Gürlüyor ama yağmıyor... Başbakan, Olmert'le burada ne konuştuğunu açıklamalıdır. Bize, İsrail haber vermiş midir, vermemiş midir? Haber vermişse, biz ne yapmışızdır?'' ULUSLARARASI KAMPANYA ÖNERİSİ
Baykal, şimdi herkese düşen görevin, bir büyük uluslararası baskıyı İsrail hükümetine yöneltmek olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Bu saldırılara derhal son verilmesini sağlayabilmektir. Bunun için hepimiz üzerine düşeni yapacağız, yapmalıyız. Derhal Türkiye, uluslararası bir yardım kampanyasını, bütün ülkeleri işin içine sokarak, ülkelerinin kamuoyularını hükümetlerine karşı harekete geçirerek seferber etmelidir. Orada soğukta, karanlıkta yiyecek bir şey bulamadan hayatını geçirmek zorunda olan insanlar için ciddi bir evrensel, global, dünya çapında yardım projesi harekete geçirilmelidir. Derhal oradaki hasta ve yaralı insanlar, Türkiye'ye taşınmalı ve tedavi edilmelidir. Derhal ateş kesilmesi için aktif bir biçimde Mısır'da, Suudi Arabistan'da değil, ABD, İngiltere'de, Fransa'da, İtalya'da Türkiye, oraların kamuoyunu harekete geçirerek ateş kesilmesi konusunda ciddi kampanya açmalıdır.''
FİLİSTİN HALKIYLA DAYANIŞMA
Filistin halkıyla dayanışma için ''kefiye'' ile omuzlarını örten kadın milletvekillerini kutlayan Baykal, ''Gün Filistin halkıyla dayanışma günüdür. Hepimizin yapması gereken bu dayanışmaya sahip çıkmaktır. Filistin halkıyla dayanışmaya sahip çıkmak teröre sahip çıkmak değildir. Terör ayrıdır, Filistin halkı ayrıdır. Masum Filistin halkının maruz kaldığı haksızlıklar karşısında onlarla dayanışma içinde olduğumuzu mutlaka göstermemiz lazımdır'' diye konuştu
DOĞALGAZDAN 7 GENCİN ÖLÜMÜ
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ankara'da doğalgazdan 7 gencin ölümünde, görev ihmali bulunduğunu ifade ederek, ''Bu tablo, Ankara'nın hangi zihniyetin elinde olduğunu bize gösteriyor. Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında, Ankara'da doğalgaz faciasında 7 gencin yaşamını yitirmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
''Pırıl pırıl, ülkenin geleceği ve herkesin umudu olmayı hak eden'' gençlerin, ölüme terk edildiğini ifade eden Baykal, bu olayda hiçbir demagojinin örtbas edemeyeceği gerçeklerin bulunduğunu söyledi. Baykal, ihbar üzerine yetkililerinin apartmana geldiğini, ihbarı yapanların kurtarıldığını ancak, tek bacaya bağlı doğalgaz sistemi ve ters rüzgarın görülmesine rağmen diğer 2 dairede incelemelerde bulunulmadığını belirtti.
Deniz Baykal, yetkililerin, saat 05.09'da apartmana geldiğini, o saatlerde gençlerin ''Azrail'in atlarının sırtına bindiğini'', ölüm saatlerinin 06.00-06.30 olduğunu ifade etti.
Ortada çok açık bir şekilde görevi ihmal, görevi ihmal nedeniyle ölüme sebebiyet vermenin olduğunu belirten Baykal, bunu siyasi değil, hukuki ifadeyle söylediğini kaydetti. Baykal, ciddi bir kamu yönetiminde, böyle bir facia sonrasında özür dilenmesi, üzüntülerin paylaşılması, mahcubiyetin ifade edilmesi, soruşturma açılması gerektiğini belirterek, ancak bir Genel Müdürün çıkıp, hiçbir inandırıcılığı olmayan şekilde savunma yaptığını söyledi. ''GÖZÜNDEN İKİ DAMLA YAŞ DÜŞSÜN''
Baykal, (Başkent Doğalgaz A.Ş) Genel Müdürünün, kendisini dinleyenleri ''geri zekalı'' zannederek, açıklamalarda bulunduğunu savunarak, ''Bunları söylediği yetmiyor, arkasından çocuklara, zihninde, içinde, ruhundaki bütün çarpıklığı yansıtan iftara ve suçlamalar yönelterek, mazur göstermeye çalışıyor'' dedi.
Bu tablonun, Ankara'nın hangi zihniyetin elinde olduğunu kendilerine gösterdiğini ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ankara'yı yöneten zihniyet buymuş... Bütün bunların sorumlusu durumunda olanlar, oraya tesadüfen, kurayla gelmiyorlar; tayin edildi, görevlendirildi, sahiplenildi, desteklendiler. Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti, böyle bir anlayışın elinde olur mu? Böyle bir faciayı önleyemesen dahi, gözünden iki damla yaş düşsün, yüzünün kızardığını, utandığını, acıyı paylaştığını görelim en azından. Bu zihniyet, Ankara'ya, Türkiye'ye yakışmıyor.
Daha sonra anlaşıldı ki arkadaş çok marifetli. Polatlı'dan başlamış, Beypazarı'ndan çıkmış, vilayetin denetmeni, kendi dosyasını yıllardır kapatmış, Melih Gökçek'in kapatmış, kapatmaya devam ediyor.'' ''TEKZİP YİYEN NE HİSSEDER?''
Baykal, telekulak tartışmalarına da yer verdiği konuşmasında, bu konunun gelecek günlerde gündemi çok meşgul edeceğini söyledi.
Yapılan yasal düzenlemeyle ''Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'' oluşturulduğunu, kurum başkanını Başbakan'ın tayin ettiğini anımsatan Baykal, hiçbir demokratik ülkede böyle bir uygulamanın bulunmadığını savundu.
''Türkiye dinleniyor, yüz binlerce telefon dinleniyor'' diyen Baykal, bir mahkeme kararıyla, olaya yönelik değil, Türkiye'yi kapsayan dinleme yapılabildiğini belirtti.
Baykal, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün dinlenildiğini söylemesinin ardından, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, İçişler Bakanı, Emniyet Genel Müdürü ve Ankara Emniyet Müdürü'nün böyle bir şeyin olmadığını açıkladıklarını ifade etti. Baykal, ancak savcılığın incelemesinden sonra, dinleme yapıldığının tespit edildiğini anımsatarak, ''Devlet adamlığı, siyaset nedir? İşinize gelmeyen konularda gerçek dışı açıklamalar yaparak, konuları örtbas etmek devlet adamlığı mı, siyaset mi? Savcının açıklamasıyla tekzip yiyen Hükümet Sözcüsü, ilgili bakan ne hisseder, bunları gören vatandaş ne hisseder? Güven duygusu mu doğar?'' diye sordu.
Emniyet'te görevini başarıyla sürdüren çok sayıda kişinin bulunduğunu dile getiren Baykal, ''Ama onları biliyoruz diye, onlara yön verenlerin hangi zihniyette olduğunu görmezlikten mi geleceğiz?'' dedi. Eczacıların sorunlarına da değinen Baykal, ''siyasi caka satacağım'' diyerek, eczacıların perişan edilemeyeceğini, eczacılığın ticari sektör haline getirilemeyeceğini ifade etti.
Grup toplantısından sonra Baykal, makamında partisine katılan Afyonkarahisar'ın ANAVATAN'lı Sinanpaşa ilçesi Akören Belediye Başkanı Ahmet Batmaz, AK Parti'li Çay ilçesi Karamık Beldesi Hakkı İnci'ye parti rozeti taktı.