kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Aralık 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Rana'yı ilk gördüğümde evliydim ama âşık oldum ona

ŞİRİN SEVER
27.12.2008
Serdar Turgut: Rana'yı ilk gördüğümde 'Tamam hapı yuttun Serdar' dedim, dediğim de çıktı. Çok ciddi süründürdü beni
Rana Turgut: Beni etkileyen onun mizah gücüydü. En başta ciddi değildim; şört eder, kendi yollarımıza gideriz diyordum

Ciddi bir kitle gazetesinde yapılacak belki de en absürt işi yaparak şöhret oldu Serdar Turgut: Penis yazıları yazdı yıllarca...
Penisin kültürel tarihini inceledi, penis üzerine denemeler yazdı, enine boyuna tartıştı meseleyi, sonunda da adı 'penis yazarı'na çıktı! Sonra bir gün 'bu konuda yapabileceğim bütün terbiyesizlikleri yaptım, bitti' diyerek son verdi bu yazılara.
Ancak en az penis kadar 'mühim' başka bir malzemesi daha vardı; karısı Rana! İşte ondan vazgeçmedi, hâlâ onunla uğraşmayı sürdürüyor köşesinden. Hürriyet'ten ayrıldı, Akşam'da yazarlık yaptı, yayın yönetmeni oldu ama karısıyla 'savaş'ı hiç bitmedi.
Turgut'un yazılarını okumayan varsa eğer, aydınlatalım kendilerini hemen: Ona türlü türlü işkenceler eden, onu çılgına çeviren, sabrını taşıran bir kadın Rana. Yazılarında karısı için şöyle cümleler kuruyor mesela: "Evden taşınma hazırlıklarına başladık. İlk 15 dakika içinde Rana'yı tam üç kez boğarak öldürmeyi hayal ettim. Bu taşınma işi 15 gün kadar süreceğine göre ya o yaşama veda edecek ya ben tımarhaneye gideceğim." "Özellikle bağırdığında son derece ilginç bir ses tonuna sahiptir Rana.
Onun sesi, o anda etrafta ne kadar yoğun ve yüksek düzeyde farklı sesler de olsa, onları hemen bastırır. Bir keresinde Niagara Şelalesi'ni seyretmeye gittik, ben şelalenin sesini duyamadan geri geldim." Yani yıllardır evde ezilen, alay edilen, hor görülen 'zavallı' adam olarak karikatürize ediyor kendini Turgut.
Haklı olarak herkes de Rana'yı merak ediyor; 'nasıl bir şeydir bu cadaloz?' diye.
En başta da ben! Öyle ki, kocasının işyerinde de kontrolü ele geçirmiş, hatta gizli yayın yönetmeni olduğu konusunda türlü türlü efsaneler bile dinlemişim.
Sonunda Serdar Turgut'la bir olduk, zor da olsa ikna ettik Rana Hanım'ı. Ben kılıç kalkanları kuşanmış beklerken, ne göreyim? Sessiz sakin, zarif, hatta çok az konuşan bir kadın karşımdaki! Dolayısıyla oklar yön değiştirdi, Turgut'a bu acımasızlığı neden yaptığını sordum röportaj boyunca. Ve bir sürü şey daha...
Akşam'ın yayın yönetmenliği görevinden ayrıldı biliyorsunuz Serdar Turgut; görev değişikliğini, medyayı, oğlunu, yazılarını, hatta bugüne kadar '17 ton içki içtiğini' açıklayan babasını da konuştuk...
Bundan âlâ pazar röportajı mı olur?

- Yazılarınızdan anlaşılan o ki hayatınızın merkezinde eşiniz Rana Hanım var. Gerçekten öyle mi yoksa bunların çoğu kurgu mu?
- Serdar Turgut: Kurgu değil hayır.
Yazarlık mesleğinden dolayı çoğu zaman evde de çalıştığım için hayatımın merkezine Rana'yı koydum. Mutluyum bundan; arada bir mizah yazılarıyla ona takılıyorum. Beraber yıllarımız geçti ve çok zorluklar aştık, birbirimize daha çok yakınlaştık. Seviyoruz birbirimizi!

- Kaç yıllık evlilik sizinki?
- Rana Turgut: 13 yıl oldu.
S.T.: Evlenmeden önce de dört yıl birlikte oturduk. Yani evden çıktık, gittik evlendik.

- Bu kadar yıl sonra bile hayatınızın merkezine eşinizi koymanızın, bundan sıkılmamanızın sırrı nedir?
- S.T.: Tarih boyunca süregelen bir tartışmadır bu. Normal aslında; çok yan yana, bir arada duran insanlardan ilk tanıştıkları andaki gibi coşkulu âşıklar olması pek beklenmemelidir zaten. Bu beklenti niye var bilmiyorum. Önemli olan o süre içinde o coşkulu aşkı, coşkulu bir yakınlığa dönüştürebilmektir. Bu da üzerinde çalışılması gereken bir şeydir elbette.

- Siz bunun üzerinde çalıştınız mı peki?
- S.T.: Evet, çalışıyorum. Çünkü o benim mutluluğum için iyi bir şey. Evin içinde her şey iyi olursa ben mutlu oluyorum. O mutluluk olmazsa benim bütün dünyam mutsuz oluyor. Ben öyleyim, ev odaklıyım, evcilim.
- R.T.: Hayatta nelere önem veriyorsunuz, neleri ikinci veya üçüncü plana atıyorsunuz... Bu değerler evliliğe bakışınızı çok belirliyor sonuçta.
- S.T.: Bir de biz birlikte çok zorluklar atlattık.
Ben ölüyordum, çok ciddi bir hastalıktı, beyin kanaması geçirdim... İşte orada o coşkulu arkadaşlığı görecektiniz; ben sakat oldum, yürüyemiyordum, bana elleriyle baktı Rana.

- Ne kadar sürdü o sakat haliniz?
- R.T.: İki aydan fazla sürdü, sonra Almanya'da tedavi dönemimiz oldu. Çocuğumuz iki yaşlarındaydı daha...
- S.T.: Rana çok sağlam bir kadındır.
Hayatımızın en karışık dönemlerinde o sağlamlığıyla beni sakinleştiriyor. Fakat bu, ona yük getiren bir şey aynı zamanda çünkü ben sorumluluklardan kaçabiliyorum. Hastalıktan kalktım, yayın yönetmenliği yaptım, hiç zamanım olmadı, çocuğun büyüme aşamalarındaki bütün zorlukları Rana yüklendi. Ben şimdi ilgilenmeye başladım oğlanla, dün ilk kez okuldan aldım onu.

SERDAR'IN EVLİ OLMASI BİR ŞEY DEĞİŞTİRMİYORDU
- Serdar Turgut'un yazılarına bakınca despot, kocasını ezen, dehşetengiz bir kadın fotoğrafı var ama hepsi bu kadar! Sizi merak ediyorum...
- R.T.: İkimiz de Ankara TED mezunuyuz.
Sonra ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı'nı bitirdim. Oslo Üniversitesi'nde mesleki kurs da gördükten sonra iç mimar olarak çalışmaya başladım. Hürriyet gazetesinin Ankara bürosu, Hilton oteli, Ceylan Intercontinental Hotel ve Sait Halim Paşa yalısının tasarımı ve restorasyonu projelerinde çalıştım. Lisansüstü çalışmamı ise New York'taki Parsons School of Design'da tamamladım.
Hürriyet'in dekorasyonunu yaparken tanıştık Serdar'la. Oğlumuz Alp'in doğumundan sonra da çalışma hayatını bıraktım.
- S.T.: Meseleyi biraz ilginç yapayım; biz Rana ile tanıştığımızda ben evliydim. Ama âşık oldum ona! Bir gün, çok iyi hatırlıyorum o günü, çok güzel giyinmiş; deri kıyafet, pardösü falan var üzerinde... O anda, 'Tamam hapı yuttun Serdar' dedim içimden ve dediklerim çıktı.

- İlk görüşte aşk yani! ,
- S.T.: İlk görüşte aşk, evet.

- Kaç yıllık evliydiniz o zaman?
- S.T.: 10 yıllık evliydim.

- Peki evli bir adam sizi nasıl ikna etti?
- R.T.: Riski aldım ama Serdar kadar ciddi bir bakışım da yoktu ilk başlarda. Flört edebiliriz ama kendi yollarımıza gideriz diye bakıyordum.
Ama Serdar ısrar etti. Serdar'ı çok evli gibi hissetmiyordum bir de; onun evli olması bir şey değiştirmiyordu.
- S.T.: Çok zor oldu. O zamanki eşim yurtdışındaydı, çıkma teklif ettim, çıktık, arada çok sorunlar, ayrılıklar yaşadık. Ama ben çok net oynadım hep; eşimden ayrılacağımı, kendisiyle evlenmek istediğimi söyledim.

- Geriye dönüp baktığınızda 'Çok süründüm,' diyor musunuz?
- S.T.: Ciddi bir şekilde süründürdü! Rana'yla içip eğlendiğimiz bir bar vardı, ayrıldığımız dönemlerde oraya gidip tek başıma içerdim. Sarhoş olduktan sonra evine gider, kapısına dayanırdım.
Beş-altı kez bunu yaptıktan sonra, en sonunda bir kez affetti beni, bugünlere kadar geldik.