kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Aralık 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Sinema Paradiso

Efes Oteli yenilenmiş ama adı değişmiş, Etap Otel de öyle. Otel Anba aynı yerde ve aynı isimde.
Topçu, bir köşeden cadde köşesine taşınmış ve sınıf atlamış, umarım kalitesini bozmamıştır.
İzmir'in merkezine gidiş sıklığım giderek azalıyor, merkez bölgesine gidince de anılar depreşiyor.
Güngör Mengi etrafı camlarla kaplı odasında bilgisayarın tuşlarına telaşla basıyor.
Manşeti bulmuş, gazeteyi yapmış, yazıyı yetiştirmesi lazım. Ege'nin en yakışıklı ve gözde gazetecisi o. Hepimizin rol modeli de o, zaten işe başladığım gün "Bir gün bu koltukta oturmayı düşlemiyorsan, hiç başlama" demişti, sözleri hâlâ kulağımda...
Şevket Özçelik abimiz içtiği çayın tabağında birikmiş su damlamasın diye kravatını arkaya savurmuş, ek tedbir olarak da bardağı her ağzına götürüşte elini ters çevirip bardağın altına tutuyor.
Yanında ise haberi manşet olan arkadaşımız oturuyor. O manşet haberin detaylarını sorgularken, biz içimizden sayıp döküyoruz (o zaman bize ne kadar ciddi bir gazetecilik dersi verdiğinin farkında değiliz henüz), çünkü Bekri Bar'a yetişeceğiz.
Şule Talu (O zaman Ersözlü), aramıza zorunlu nedenlerle geç katılan Ünal Ersözlü, Fatih Çekirge, Nebil Özgentürk, Mustafa Balbay, Hakan Tartan, Türey Köse ve elbette Hakan Akarcalı ile Ergun Gümrah hep birlikte Bekri Bar'a koşuyoruz.
Yıl 1986 ve hepimiz Özal'a öfkeliyiz. Aslında hepimiz çocuk ve safız, yaşımız ne olursa olsun.
İstanbul'da mı kaybolduk, yaşımız ilerleyince mi dağıldık bilemiyorum ama hepimiz bir yöne savrulduk.
Deniz Restoran'da balık yiyip rakımızı içtikten sonra Yeni Asır'a doğru giderken o anlar geçti aklımdan. Hem çok iyi arkadaş olduğumuz, hem de birbirimize haber atlatmak için ölesiye rekabet ettiğimiz arkadaşları düşündüm.
Biz iyi içerdik, Alsancaklı Ertuğrul Özkök gibi dilimizi ıslatmakla yetinmez, Eşrefpaşalılığımızın hakkını verirdik. Hayat basitti. Şimdi karmaşıklaştı.
Dün yerel seçimin nabzını tutmak isteyen Yavuz Donat'la birlikte İzmir'deydik.
Başkan Aziz Kocaoğlu ile kahve içtik, ciddi bir dönüşümden geçirdiği santral ile bugün açılacak Adnan Saygun Kültür Merkezi'ni gezdik.
Öğlen de Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener'le Deniz Restoran'da yemek yedik.
Yavuz Abi siyasi kısmın detaylarını yazar. Ben sadece İzmir'i ne kadar sevdiğimi ve özlediğimi düşündüm, bu kentte büyümenin nasıl bir şans olduğuna bir kez daha ikna oldum.
İzmir'in ağırlığını kaybettiği bir siyasetin nasıl köhneleşip taşralılaştığını bir kez daha fark ettim.