Yüksek gerilim

Beşiktaş kazanamadığı an, neler olacağını çok iyi biliyordu. Oyuncular da, Mustafa Denizli de Ankaragücü gibi bir rakibi yenemediklerinde devre arasının ne kadar sıkıntılı geçeceğini kestirmişlerdi. Allah kimseye böyle maçlar oynatmasın. Hele hele İnönü'de, Beşiktaş'ın kendi seyircisi önünde hiç oynatmasın. Dün geceki maçın fazlaca bir teknik analizi olamaz. Nobre ve Holosko biraz becerikli olabilseler daha ilk devrede skor 6-7'yi bulurdu. Ama dedik ya; gerilim ve stres oyuncuların hem kendine güvenlerini zorluyor, hem de son vuruşlardaki kalitelerini düşürüyor.
Ayrıca sevgili Denizli'ye bir tavsiyemiz olacak: Bu üçlü savunma anlayışının hem ofansif yönden, hem de defansif açıdan Beşiktaş'a fazla bir katkısı yok. Bu sisteme Denizli alışık olabilir ama oyuncuların pek alışık olduğunu düşünmüyoruz.
Dün geceye bakın. Beşiktaş kanatları ne kadar etkili ve ne sıklıkla kullanabildi? Cevap tatmin edici değil. Kaç tane orta yaptılar? Bunun cevabı da tatmin edici değil.

ANKARAGÜCÜ ÇOK KÖTÜ TAKIM
Kim ne derse desin, Beşiktaş'ın diğer bir sıkıntısı da Delgado. Mücadele etmiyor, top kapmıyor, hücum aksiyonlarında da bir Lincoln, bir Alex olamıyor.
İlk yarıda Beşiktaş çok çok önemli bir fark bulur ve maçı koparırdı. İddia ediyorum; ikinci gol gelse Beşiktaş belki de tarihi bir skoru yakalayabilirdi. İkinci yarı oyuncular sahada ama kafalarında hep 'ya bir tane yersek' düşüncesi var. Aslında yiyorlardı da... Korner dönüşü kontratakta Ankaragücü'nden Gökhan Emreciksin'in şutu direğin biraz içine çarpsa, dün gece İnönü'de neler yaşanırdı bilemiyorum!
Ama futbol bu. Bazen 10 tane gol kaçırırsınız, son dakikada da yiyiverirsiniz. Ankaragücü, İstanbul'da şimdiye kadar seyrettiğim en kötü takım. Ligde kalmaları da zor görünüyor. Gelelim Yunus Yıldırım'a. Abuk sabuk fauller çaldı, Mehmet Yılmaz'ın gol pozisyonu öncesi topu eliyle taşımasına sarı vermedi. Ayrıca ikinci yarıda Nobre, topa kafayla vursa da kolundan çekildiği için karar bence penaltı olmalıydı.