kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Aralık 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

O muhteşem manzaranın farkında mıyız?

Geçen perşembe günü Haliç'in bittiği noktadan başlayıp Boğaziçi Köprüsü'ne kadar uzandım.
Ve uzun uzadıya seyrettim şehri...
Neden bilmem, gidecek ve belki bir daha dönmeyecek sevgilinin yüz çizgilerini zihnine nakşetmek isteyen biri gibi baktım.
Hani her şey yavaş yavaş donuk jestlere ve ifadelere dönüşür ya!
Sanki daha o yanından ayrılmadan elinde solgun fakat alabildiğine etkileyici bir sevgili fotoğrafı kalır hani!
İşte öylesine güzel ve hüzün vericiydi İstanbul!
Hele Galata kıyısından Haliç'e ve Ayasofya'nın ardında uzanan geniş maviliğe bakmak...
Uzun bayramların, tatil günlerinin İstanbul'unu neden seviyorum biliyor musunuz?
Her şeyden önce şehir öteki zamanlarda işyerlerinden, evlerinden, semtlerinden çıkmayan kalabalıklarla kucaklaşıyor böyle zamanlarda.
" Beyaz Türkler " bu ortamdaki şiddet potansiyelinden pek hoşlanmıyor, biliyorum.
Ama ben bardağın dolu tarafını; şehri birdenbire saran sıcakkanlı, deli dolu piknik atmosferini ve " çarşı izni " heyecanını seviyorum.
Sonra...
Bu tatil günlerinde malum koşuşturmaca bitiyor da hem adrenalin hem de gürültü azalıyor ya...
Sabahları kuş cıvıltıları işitilir oluyor! Hatta şehrin beton yığınları ve metal direklerle dolu ruhsuz meydanlarını bile kuşlar süslemeye başlıyor.
Bir kafenin açık havaya attığı masa ve sandalyelerin ortasında tatlı bir uyku bastırıveriyor ya, en çok ona bayılıyorum.
Boğaziçi Köprüsü'nü geçerken gözlerimi Sarayburnu 'ndan alamadım.
Çevresi balıkçı tekneleriyle sarılı dev bir yolcu gemisi gibiydi...
Üzerinde kızıla çalmaya başlayan beyaz bulutlar uçuşuyordu ve ufuk çizgisi yok olmuştu.
Öyle bir manzara ki, İstanbul'da yaşayanlara verilmiş Tanrısal bir armağan, mucizevi bir tablo, neredeyse gerçekdışı bir güzellik!
Peki farkında mıyız bunun?
Mesela...
Hastalık belası yanımıza uğramadan, sevdiklerimizi kaybetmiş olmanın acısı kapımızı çalmadan; işsizliğin insanı her şeyden ve İstanbul'dan bile soğutan o berbat ruh hali yakamıza yapışmadan...
Bu manzaranın tadını çıkartabiliyor muyuz?
Emin değilim.