kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Aralık 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
G.O.R.A.

Az biraz daha 'rahatsızlık'

YEŞİM TABAK
06.12.2008
Zaman zaman sinema emekçiliğinden dem vurulup evvel dönemlerde birtakım yerli yapımları hor gören eleştirmenlerden şikâyet edilse de, gerçek şu ki, Türk sinemacıları Türk halkını az kazıklamadı (Kabul edelim).
Şimdilerde bir nostalji sempatisi içinde "abi çok kopuk ya" gibi görünen popüler filmlerin birçoğu, seyirciyi ahmak yerine koyan birer özensizlik şaheseriydi.
Sanatsal kaygıları bir tarafa bırakalım; özensizlik kısmı yine de önemli. Zira ticari sinema, teknik ve yapısal bir kalite düzeyini tutturmaktan muaf değil, bilakis 'cebi boş / gönlü zengin' sanatkârca çabalardan daha da mecbur o düzeyi tutturmaya. Ama iş özellikle de komediye geldiği zaman, 'Popüler Türk Filmcileri Derneği' açısından filmi 'film'e benzetmek pek fazla önem taşımıyor; Keloğlan Kara Prens'e Karşı'sı, Avanak Kuzenler'i, Destere'si, Recep İvedik'i, tutturdukları 'eğlence programı skeçleri' kıvamıyla, meydandaki yerini alıyor. Cem Yılmaz, sadece adıyla insanları salona çekebileceği, gak dese güldürebileceği konumuna rağmen popüler komedilerin çıtasını yükseltmeye çalışan bir sinemacı; A.R.O.G da buna dair bir adet kanıt. Yılmaz'ın bizzat yazıp Ali Taner Baltacı'yla (Hokkabaz) birlikte yönettiği film, esprilerinin anlık etkisinden fazlasına talip; diyalogları ya da görüntüleriyle gözü / kulağı tırmalamayan, veya insanı utandırmayan bir 'film' var önümüzde. Esas adamın ('esas komik'in) komiklik becerisiyle yetinmeyen bir sinema anlayışını kastediyorum.
Yılmaz'ın canlandırdıkları dışında herhangi bir tip kendi başına aradan sıyrılabildiği için değil, fakat hikâye gelişimi kendi içinde bir bütünlük ve sürükleyicilik yakalayabildiği için.
A.R.O.G'un G.O.R.A.'dan daha komik olduğuna dair genel görüşe katılıyorum.
Aradaki farkı yaratan, esprilerin kendisinden ziyade zamanlaması. G.O.R.A., Sadri Alışık'ın Turist Ömer Uzay Yolunda'sının güncellenmiş hali gibiydi. Aynı esprileri 2004'te değil de, mesela 1994'te karşımıza çıkarmış olsaydı, G.O.R.A. bir 'Türklük' parodisi olarak çok daha zihin açıcı bir yer edinebilirdi. Lakin G.O.R.A.'ya gelene kadar, (Yılmaz'ın kendisinin de büyük katkısıyla) kendimizle dalga geçmek konusunda epey yol almıştık ve G.O.R.A. tüm bunların kışkırtıcısından ziyade destekleyicisi olmakla yetinmişti. A.R.O.G'da seyirciyi şaşırttığını söylemek zor, fakat bu defa, üzerinden mizah yapmak anlamında daha çeşitli alanlarda ilişki kuruyor seyirciyle. Ayrıca sanırım ideal bir gelecekle uyumsuzluğumuzdan ziyade, muhafazakâr bir geçmişle bağlarımız daha güçlü, yahut daha gülünesi. Yılmaz'ın G.O.R.A.'da ve A.R.O.G'da canlandırdığı Arif, şu alemde bir Türk olarak var olmanın acizliği, egosuz sevecenliği ve aynı zamanda sinirli yaklaşımının bir karışımı.
Nerede açık görüşlü, nerede toplumcu, nerede dar kafalı olacağı belli olmuyor.
Kolaycılığı veya idealizmi arasında bağlantı kurmak da zor. Belli olan tek şey, Arif'in sinir sahibi bir sabırsız olduğu.
Yılmaz'ın esprilerinde güldüklerimizden ne kadar pay çıkarıyoruz, onu kestirmek de kolay değil.
Konuşma ya da davranış anlamında birtakım klişelerin üzerine bastığı zaman, kimileri inceden bir eleştiri olarak yerini buluyor, kimileri ortalama Türkün gülerekten içini rahatlatmasına yaradığıyla kalıyor. Yılmaz'ın yaptığı, 'komiklik için komiklik'le, alaycı / eleştirel komikliğin bir karışımı.
G.O.R.A.'da yarattığı, eski seks komedileri filmcisi Erşan Kuneri karakteriyle ilgili bir film çekmek, ve filmin 'ailecek' izlenebilecek durumda olmaması, söyleşilerinden anladığım kadarıyla, Yılmaz'ın sıradaki sinemasal hedeflerinden biri. Kanımca Cem Yılmaz artık (ağzına geleni değilse bile) istediğini söyleyebilecek konuma geldi.
O halde bu '18 yaş sınırlı' filmi de çekmeli ve çıtayı biraz daha yükseltmeli. Aksi halde, seyirci kendisine güldüğünü fark etmeden gülmeye devam edecek. Az biraz daha 'rahatsızlık'a yol açmanın ise, herkeslere faydası olduğu kanısındayım.
Yoksa A.R.O.G'un sakinleri gibi sesimizi futbolla duyurmaktan başka çaremiz-ideal veya değil-herhangi bir gelecekte mümkün olmayacak gibi görünüyor.
Haberin fotoğrafları