kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Aralık 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, ‘Türkiye Mevsimi’ için iki yıldır hazırlık yaptıklarını söylüyor.

2009'da Fransa ile randevumuz var

Figrn Yanık
27.11.2008
2009 yılı için kendine partner ülke olarak Türkiye'yi seçen Fransa'da, 'Türk Mevsimi' yaşanacak... Dokuz ay boyunca Paris, Lyon, Marsilya gibi şehirlerde müzikten sinemaya kadar 200'den fazla etkinlik düzenlenecek..
İki ülke arasında dış ilişkilerde gerginlikler yaşansa da vize için konsolosluk kapılarında günlerce bekletilsek de, bir Akdeniz ülkesi olan Fransa'yla yıllardır pek çok alanda işbirliği içindeyiz. Yine de birbirimizi yeterince tanıdığımız söylenemez. Bu gel-gitli ilişkilerde gelinen noktada 2009, çok önemli bir yıl olarak tarihteki yerini alacak. Fransa ile Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri ve Kültür Bakanları düzeyinde imzalanan niyet mektubu sonucu 2009, Fransa'da 'Türkiye Mevsimi' olarak belirlendi. Türkiye, 1 Temmuz 2009-31 Mart 2010 arasında başta Paris olmak üzere Fransa'nın Lyon, Strasbourg, Marsilya, Vallauris gibi birçok şehirin kültür, sanat ve ekonomik alanda çıkartma yapmaya hazırlanıyor. Müzikten sinemaya, tiyatrodan fotoğrafa, eğitimden kadın sorununa kadar 200'den fazla etkinliğin yer alacağı ve ülkemizin tanıtımı için büyük bir fırsat sunan 'Türkiye Mevsimi' hakkında, projenin Türkiye komiserliğini üstlenen İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Genel Müdürü Görgün Taner'le görüştük.

- Türkiye'nin AB üyeliğine sıcak bakmayan Fransa'da 'Türkiye Mevsimi', iki ülke ilişkisine yeni bir boyut kazandırır mı?
- Birçok alanda Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerin pekiştirileceği bir fırsat bu. Şimdiye kadar yapılan bütün etkinliklerde Türkiye hem kültürel yapısını hem de çok renkliliğini ortaya koydu. Biz de bu çok renkliliğin yanı sıra Fransa ile yakınlıklarımızla benzerliklerimizin de altını çizeceğiz. Çünkü Türkiye'nin Fransa ile ilgili önemli bir gelenek çizgisi var. Eğitimde, bürokraside, hukukta, altyapısı var. Bütün bu altyapıya rağmen Fransa'da geçirdiğimiz zamanlarda şunu fark ediyoruz ki Türkiye ile Fransa arasında hazır bir alt yapı olmasına rağmen üst yapıda korkunç bir iletişimsizlik söz konusu.

- Fransızlar bizi pek tanımıyor değil mi?
- Hiç tanımıyorlar. Ama bu tanınmanın ötesinde bizim kendimizi anlatmaya, onları da dinlemeye ihtiyacımız var. Onların da aynı şeye ihtiyacı var.

- Türkiye'nin tanıtımı için dokuz ay gibi uzun bir süremiz var. Tam bir 'Fransa çıkartması' diyebilir miyiz bu döneme?
- Normalde Fransa'nın partner ülkelere tanıdığı süre altı aydı, bizim sezon dokuz ay oldu. Bu yıl Finlandiya yılı, 2009 Türkiye, sonraki yıl da Rusya olacak.

- Projede kaç disiplin, kaç etkinlik var?
- Yaklaşık 10 disiplin var: Sinema, müzik, gösteri ve sahne sanatları, kültürel miras sergileri, fotoğraf, gastronomi, kadın, eğitim, çocuk, edebiyat, ekonomi.
200'ün üstünde de proje yapmayı düşünüyoruz. Sayılar bizim için önemli ama tek belirleyici değil.
Çünkü bu sadece Paris'te değil bütün Fransa'da Türkiye sezonu olacak. Fransa'da yaşayan birçok Türk var. Onlarla da temas içindeyiz. En büyük desteği de onlardan bekliyoruz. Çünkü bizden sonra bu ilişkinin devam ettirilmesinde onlar rol oynayacak.

- Büyük bir ekip kurulmuş olmalı... Her alanın yetkili isimleri belli mi?
- Evet, bu bizim büyük bir ekip kurmamıza neden oldu. Tartışma-felsefe-fikir toplantıları çok önemli. O konuyu Cengiz Aktar planlıyor.
Edebiyatta Enis Batur, müzikte Yeşim Gürer ve Reha Öztunalı, gastronomide Osman Serim, eğitimde Galatasaray Üniversitesi'nden Hülya Tanrıöver ile üniversitelerin diyaloğunda Ahmet İnsel sorumlu. Kadın alanında KAGİDER, ekonomide DEİG, TÜSİAD, TOB ve Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı bizimle ortak çalışıyor. Aynı zamanda Anadolu Kültür de çeşitli projelerin oluşumunda destek oluyor.
Bütün bu etkinliklerin başında da komiser olarak her iki ekibin birer başkanı var. Fransa tarafının başkanlığını AXA'nın CEO'su Henri de Castries, Türkiye tarafının başkanı da emekli büyükelçi Necati Utkan.

- Şu ana kadar organizasyonda karşılaştığınız en büyük sorun ne oldu?
- Biz iki yıldır hazırlık yapıyoruz, ama resmileşmeden bazı adımları atmanın anlamı yoktu. Beş aydır da resmi olarak çalışıyoruz. Fransa'da çalışırken en büyük sorun mekân, sergi yerleri. Birçok sergi mekânını sezon kesinleşmeden almasaydık bütün bunlar olamazdı. Grand Palais ile anlaştığımızda ortada sezon yoktu.
Ama böyle bir risk aldık. Sezon olsa da olmasa da biz burada büyük bir sergi yaparız diye düşündük.

GRAND PALAIS'DEN LOUVRE MÜZESİ'NE

- Louvre Müzesi'nin de sergi mekânları arasına katılması heyecan verici...
- Evet, Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer'in de projenin içinde oluşu çok önemli bir faktör oldu. O hemen sergi çalışmalarını başlattı. Grand Palais, Louvre Müzesi gibi mekânlarla anlaşıldı.

- Etkinlikler nasıl seçiliyor?
- Madem kendimizi anlatmak ve göstermek istiyoruz, bunun önce seçim aşamasından başladık. Türkiye'de çok çeşitli disiplinlerle ilgili gösteriler yaptık. Fransız kültür operatörlerini çağırdık. Tiyatro, dansları izliyorlar. Onlarla birlikte seçim yapılacak. Bunun hem artıları hem eksileri var. Biz Fransa'daki artistik direktörlere bu gösteri imkânını sunarak, onların sadece 2009 için değil, önümüzdeki seneler için de belirli ilişkiler kurmasını istedik.

- Yaz aylarında Fransa'da yapılacak etkinlikler, diğer ülkelerden gelenlerin karşısına çıkma imkânı da sağlamaz mı?
- Evet, Fransa'da yazın bir şey yapmaya başlarsanız, bunları yalnız Fransızlar değil, bütün dünya izliyor demektir. Çünkü yazın Fransa'nın güneyi ve Paris, önemli ölçüde turizm akını altında.

- Türkleri turistik vize için bile günlerce bekleten Fransa, o tarihlerde vize konusunda vicdanlı davranır mı?
- Bu çok önemli bir sorun. Türkiye için bu sorun, sadece Fransa için değil bütün Avrupa ülkeleri için geçerli. Bu 'Türkiye Mevsimi' umarım bu konuda da yardımcı olur. Hakikaten konsolosluk kapılarında aşağılanmaktan bu milletin de sıtkı sıyrıldı.
"Kültürel alanda buyur, ama ben seni kapıda 20 saat bekletirim,'' mantığının bugün artık olmaması lazım. Sesimizi her ortamda yükseltmeliyiz.

- 'Türkiye Mevsimi'nin, turizme de katkısı olacaktır. Türkiye'ye gelen Fransız turist sayısının çok az olduğu bilinir...
- Evet, ekonomik ve kültürel açıdan birbirimizi daha iyi tanımamıza yardımcı olacak. Aramızda birçok da sorun var. Bütün bu sorunları başka bir platformda yeniden gözden geçirmemize de neden olacak. Türkiye'nin ekonomisi, sanatı, içinde bulunduğu durum hakkında bilinmedik çok şey var. Bunları elden geldiğince sergilemeye çalışacağız.

- Böyle büyük bir tanıtım imkânının bütçesi ne kadar?
- 15 milyon avro.

- 200'den fazla etkinlik için yeterli bir rakam mı bu? - Bu bütçe gerçekten bütün Fransa için küçük. Ama imkânlar bu kadar. Bu kaynak önemli ölçüde Türk Tanıtma Fonu'ndan geliyor. Özel sektörden de destek beklemek lazım. Fransızların kendi harcadıkları paralar da var. Türk Tanıtma Fonu'na bu destek için tebrik ama daha fazlasını versinler.

- Bu yıl Frankfurt Kitap Fuarı'nda Türkiye'nin konuk ülke olması, 2009'da Fransa'da olmamız, 2010 İstanbul Kültür Başkenti projesi... Bunlar Türkiye'nin tanıtımı adına hiç de tesadüf olmayan, zincirleme olumlu adımlar aslında değil mi?
- Evet. 2009'da ayrıca Viyana'da ekim-kasım aylarında iki aylık bir 'Türkiye Mevsimi' daha olacak. Çağdaş sanatlar alanında sergi, müzik, tiyatro ve film etkinlikleri düzenlenecek.
Haberin fotoğrafları