Dünyanın
dokuzuncu büyük ekonomisine sahip olmak nasıl bir duygu? Şahane bir duygu bence.
Neticede
17. ülke olmaktan daha fazla konfor sağlayacağı kesin.
Dokuzuncu ülke tahminini, dünyanın saygın kurumlarından
Goldman Sach yapıyor.
Dile getiren de rekabet alanında önde gelen uzmanlardan
Peter Cornelius. Cornelius'u, İstanbul Sanayi Odası'nın
7. Sanayi Kongresi'nin açılış konuşmacısı olarak dinliyoruz.
Rakamlara dayalı ve tercihler, politikalar öngörerek sunduğu tabloda şunu söylüyor; "
Türkiye'nin ekonomisi şu anda bir geçiş sürecinde, gittikçe daha fazla
buluş ve yenilik odaklı olması şart.
Eğitim sisteminde gelişmelere,
işgücünde esnekliğe,
teknolojik gelişmelere ve
kurumlarda iyileştirmelere ihtiyaç var.
Türkiye ekonomisi, 2050'de
Avrupa'nın en iyi ikinci ekonomisi, dünyanın da
en iyi 9. ekonomisi olabilir."
Kısaca, bedava ekmek yok.
"
Bir tercih yapacaksın" diyor ve öneri getiriyor; "
Türkiye'nin belli başlı ihracat piyasaları
Almanya, ABD, İngiltere, İtalya ve
Fransa.
Bunlar yetmez, daha başarılı olması şart.
Dünyada en hızlı yükselen sektörler plastik, makine, alet ve taşıt olduğundan
Türkiye'nin bu sektörlere ağırlık vermesi gerekir."
İlk 10 arasında olmak,
Japonya'nın da geride bırakılması anlamını taşıyor.
Fransa ve
Almanya'nın da...
2050 dünyası bir
Nostradamus fantezi midir? Sanmıyorum. Neticede geleceği tahmin edenlerin tümü, kristal küreye bakmıyor.
Bilimin ve aklın bize sunduğu tahmin yöntemleri de var.
Nitekim bu çalışma
, nüfus artışı, emek gücü, yatırım iştahı, bütünleşme hızı gibi yığınca parametreyle oluşturulmuş.
Yeni dünyanın efendilerine bakıyoruz;
Çin'in liderliğindeki dünyada
ABD artık ikinci durumda.
Üçüncüsü ise
Hindistan. Liste;
Brezilya, Rusya, Endonezya, Meksika, İngiltere, Türkiye ve
Japonya diye devam ediyor.
Peki şimdiki yapısını koruması halinde
Türkiye'nin varacağı nokta aynı "
baht dönencesi" mi olur?
Tabii ki hayır.
Neticede ihracatının yarısını
niteliksiz ticari malların oluşturduğu,
işgücü verimliliği ve
işletme ölçeği sorgulanan bu yapıyla devam edince varılacak yer, ilk 10 olmayacağı kesin.
Gelişen piyasalarda, yükselen sektörlerde ve yeni zenginlik alanlarında var olma halinde gerçekleşecek bir gelecekten söz ediliyor.
İstanbul Sanayi Odası'na, geleceğimizi tartıştığımız böylesi bir platform oluşturduğu için
teşekkür ediyoruz.
Neticede
geleceğini konuşmayan ulusların geleceği olmaz.
Geçenlerde Konut AŞ. Genel Müdürü
Musa Yetim, Amerika'nın 2050 yılı tasarımlarından bahsediyordu.
İstanbul'un 2050 planlarının da şimdiden yapılıyor olmasına işaret ediyordu.
Sanayi Kongresi'nde
Peter Cornelius'un
Türkiye 2050 yaklaşımlarını tartışmaya açması, bu açıdan dahi son derece önemli hale geliyor.
Dünya'nın ilk 10'unda olmak,
kurala uyan değil kural koyan olmak demektir.
Rahmetli hocam
Nusret Ekin'in ifadesiyle "
torunlarına bulanık dere suyu değil, portakal suyu içirmektir."
Peki bunu kim yapacak?
Kritik soru budur ve cevap, "
öteki"nde aranmamalıdır.
Yıllarca kamuyu "
yapısal reform yap" diye dövdük durduk.
Kamu hiç değilse elinden gelen kadarını yaptı.
Küresel finans krizi, yerel reel kriz olarak elimizdedir.
İçinde barındırdığı "
2050'de ilk 10 içinde olma" fırsatını da bana göre
firmalarımızın yapısal reformları içinde aramak gerekecektir.
Yayın tarihi: 5 Aralık 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/05//haber,2EA55C6D4FB442E9BF14F1BD40B94FC4.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.