kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Aralık 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ŞEREF OĞUZ
ÖNERİ-YORUM

Kriz müfredatı

Türkiye acaba bu defa krizden hangi dersi öğrenecek?
1994'te kaliteyi öğrenmiştik. 1998'de rekabet kavramını benimsedik.
2001 ise nakit akışının ve finansın hayati rolünü öğretti bize.
Şimdi yine bir kriz sürecindeyiz.
Bunun farkı, bizim çıkarmadığımız bir kriz olması.
Üstelik kurtarıcılarımız krizde.
Krizden öğrenme pratiği, genelde dibe vurmak ve dipten dönme üzerinedir. 2001'deki 21 Şubat Kara Çarşamba, bu "dip"lerden biriydi.
Nitekim ekonomi, dipten dönmüş ve 7 yıldır süregelen büyüme başlamıştı.
Bu "dip"lerin karakteri de "dersin" ne olacağını tayin ediyor aslında.
Küresel finans krizinin bize yansıması yerel ve reel olacak gibi görünüyor.
2001'deki makro nitelikli krize karşılık bu defa işletmelerimiz bazında mikro karakterli krizlerle boğuşacağız.
Buna hazırlık noktasından olup bitenlere bakıyoruz.
Bu hafta İstanbul'da 2 önemli toplantının krize karşı tutum geliştirme ortamı potansiyeli taşıdığını görüyoruz.
Bunlardan biri İstanbul Sanayi Odası'nın Cevahir Kongre Merkezi'nde yarın başlayacak olan "sanayi için uygun ortam" temalı 7. Sanayi Kongresi'dir.
Diğeri de AB ile birlikte düzenlediğimiz ve yarın Ceylan Intercontinental'de başlayacak olan "İstanbul Kümelenme'08 Konferansı"dır.
Bu platformları "laf olsun torba dolsun" kabilinden harcamak yerine ortak akıl oluşturma için pekala kullanabiliriz.
Genel refleksimiz hala güçleri ve akılları birleştirme yönünde olmadığı için yakaladığımız iletişim fırsatlarını da eski ezberlerimize harcıyoruz.
Nitekim Maliye Bakanı'ndan vergi indirimi için ricaya giden otomotivcilerimiz; "yeni bir segment üret, gel seni destekleyeyim" mesajını okuyamamıştır.
Mesela yine aynı sektörde FIAT'ın CEO'sunun, "kriz fırsatı, ucuz arabalara yönelmektir" dersine uyanamamıştır.
Bizim eski ezberimiz "zordayım kurtar" türküsünü aşamadığından krizden öğrenme sürecindeki en maliyetli yöntemlere mecbur kalıyoruz.
Ben bu krizden, "ortak yapma" ve KOBİ'lerimizi OBİ'leştirmeyi öğrenerek çıkacağımızı öngörüyorum.
Her dişlisi birbirinden uzakta dönen irili ufaklı çarklarıyla Türkiye, ilginç bir saat görünümünde adeta.
Dişliler, ortak çalışma ahenk ve ahlakını keşfetmeyi belki de ıstıraplı ve eziyetli yoldan öğrenecek.
Neticede sürekli geç kalan saat, belki arada ileri gidebilir fakat zamanın ruhunu yakalayamaz.