kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
30 Kasım 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
G.O.R.A’nın başrol karakteri Arif (en önde çığıran), A.R.O.G’da da her taşın altından çıkmaya devam ediyor.

A.R.O.G'u başka biriyle izleyip gülmek için can atıyorum

OLKAN ÖZYURT
28.11.2008
Cem Yılmaz'ın yeni filmi A.R.O.G, haftaya sinemalarda. Beklentiler yüksek ama onun gönlü rahat. Meşhurluk konusunda doygunluğa ulaştığını ve filmin başrolde olmasını istediğini söyleyen Yılmaz, "iyi bir film yaptığımızı düşünüyorum. şahsen ben izlerim bu filmi," diyor..
'Sayılı gün çabuk geçer,' derler ya gerçekten öyleymiş! Yazın A.R.O.G'un setine gittiğimizden beri 5 Aralık için gün sayarken, bir de baktık ki beklenen tarih gelmiş. Bu süreçte, işin doğası gereği, her ne kadar teaser ve fragmanlarla idare etmek zorunda kalsak da artık önümüzde 128 dakikalık, Cem Yılmaz'ın deyişiyle 'epik bir fantastik komedi' var.
Cem Yılmaz, son bir buçuk yıldır A.R.O.G'la yatıp kalkıyor.
Tüm motivasyonun da iyi ve kaliteli film yapmak üzerine kurulu olduğunu en başından söylüyor. Memlekette çoğu şey 'kalitesizlik' üzerine şekillenirken insanın yaptığı işe böyle bir hedef koyması yorucu da oluyor elbet.
Bunun için Yılmaz'ın yorulmadığını düşünmek aymazlık olur herhalde. Ama Cem Yılmaz yorulsa da son tahlilde planladığı filmin yüzde 99'unu hayata geçirdiği için gönlü epey rahat.
Hokkabaz'da olduğu gibi Ali Taner Baltacı ile yönettiği A.R.O.G, mütevazı hamlelerle sinema tarihimize geçmeye hazırlanırken Cem Yılmaz'la filme son rütuşları attarken buluştuk.

- Beklentiler bayağı yüksek, siz de A.R.O.G'u vizyona girmeden kısa bir süre önce izlediniz. Ama bir buçuk yıldır bu film üzerinde çalışıyorsunuz. Son tahlilde A.R.O.G nasıl bir film oldu?
- İyi bir film yaptık diye düşünüyorum. Şahsen ben izlerim bu filmi. Gerçi benim sinema zevkim konusunda insanların kafalarında şüphe olabilir, olsun. A.R.O.G birçok pozitif tecrübeyle işin içine girilmiş ve planlananın da yüzde 99'u yapılmış bir filmdir.
Hokkabaz'da da aynı duygular içerisindeydim. Filmin, bütünüyle genel bir beğeniye hitap edeceğine inanıyorum. Milletin 'Afferim güzel yapmışsınız demesini,' beklemiyorum.

- Bu süreçte Arif karakteriyle çok samimi oldunuz. Sizin gözünüzde Arif neye tekabül ediyor?
- Arif'in iletişim kurmakla, karşı tarafın dilinden konuşmakla ilgili bir gayreti var. Bu pozitif özelliği. Ama hiçbir şey bilmiyor. Durduğu pozisyon, hep etrafındakilerden daha çok bilmek üzerine kurulu. İnsan herkese akıl verir mi? Toprağa, taşa, böceğe akıl veriyor. Bu da negatif özelliği. Allah var negatif özellikleri daha çok. (Gülüyor) Ama zararsız da bir yanı var. O karakteri sevme nedenlerimden biri de bu yönü.

- Bu sefer Mazhar Alanson yok ama, eski takımdan Ozan Güven, Özkan Uğur ve takıma yeni katılan Zafer Algöz var.
- Hepsi çok özel oyuncular. Mesela Ozan Güven çok başarılı bir komedyendir ama kimse bilmez. Çünkü işlerine yansımıyor.
Çok komik bir herif. Benim kadar komik.
(Gülüyor) Hokkabaz'da ona göre bir rol yoktu. Çünkü onunla oynayacaksan karşılıklı oynaman gerek. Özkan Uğur içinse bir şey diyemem. Şimdi bir tanıtım yaptık orada 'Okullarda ders olarak okutulacak aktörlüğü ile' şeklinde bir seslendirme yaptım. Bu çok samimi bir düşüncemdi.

- Filmin adı Cem Yılmaz adını bastırmaya başladı. Bununla ilgili de net bir tavrınız var galiba.
- Filmin birkaç ay ya da bir yıl öncesinden ismini meşhur etmemle ilgili çabam tamamen bununla ilgili. A.R.O.G dediğin zaman benim ismimin önüne geçmesini isterim. 'A.R.O.G'a gittin mi?' denilsin istiyorum. Çünkü kendimi meşhur etmekle ilgili bir derdim yok. Film başrolde olsun istiyorum. Çünkü iyi film kalıyor tarihe. Mesela 1917'de yapılmış Chaplin filmini al koy izle, daha dün çekilmiş gibidir. Diğer taraftan adam 'Ben sinemaya 20 yılımı verdim,' diyor. Ya senin 70'lerde yaptığın filmi de biliyorum. Bir senin filmi bir de Chaplin'in 1917'de yaptığını izleyince sonucu görüyoruz. Chaplin'in yaptığı daha iyi.

- Gittikçe tahammülsüz bir toplum haline geldik. Siz 'şakayla' uğraşan bir insansınız ve yaptığınız şakalar öncelikle bir tahammül gerektiriyor. Bu tahammülsüzlük durumu sizi nasıl etkiliyor?
- Aslında mizahçının durduğu yer itibariyle herhangi bir insana yaraması pek mümkün değil. Bunun için bu tahammülsüzlük beni hiç şaşırtmıyor. Uğraştığım şeylerin bizim memleket için lüks olduğunu düşünüyorum. Şimdi ben sahne hayatımda hep kapalı gişe oynadım. Bunun sonucunda gösteriye gelen insanlarla bir sürü şeyi paylaştığını düşünüyorsun. Ama gerçek hayatta böyle bir şey yok. Aynı değerleri paylaştığın, aynı şeylere güldüğün insanlar o kadar kalabalık değil. Hani bir sürü ortak paydamız vardı, hani birlikte gülüyorduk? Bu durum insanın şevkini kırıyor.