kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
29 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Naim Bey, misafirlerini ağırlıyor.

Sonunda iştahımızı da kaçırdılar

SAMİ TOSUN
27.11.2008
Efendim, son günlerde Yemekteyiz programına takıldım kaldım.
Evet, tosun bir kişi olabilirim ama Allah sizi inandırsın programdaki yemeklere kilitlenmiş değilim.
Ben dehşet içinde insanımızın gelmiş olduğu hali izliyorum. Arkadaş, hani dedikodu ve fesatlık yap yapacaksan da, bunu kameraların önünde pervasızca ve bir nefret figürü haline gelerek niye yaparsın ki? Bir önceki haftanın kadrosu inanılmazdı.
Tamamının kaşları alınmış bir insan topluluğu, birbiri hakkında, daha sırtlarını döner dönmez dedikoduya başlıyordu. Hele Naim adında bir kimse vardı ki, rüyalarıma girdi, giriyor. Yarışmacı Nesrin'in büfesinde elini gezdirip, toz dedektifliği yaptı ya, işte iki haftadır tam uykuya dalıyorum, salonda Naim dolaşmaya başlıyor ve sağı solu elliyor, beni de eller diye korkuyorum ve kan ter içinde uyanıyorum. Ayıptır söylemesi, evde Fatih Ürek'in bir numara ufağının dolaşıyor olması fikri beni hasta ediyor.

FATİH ÜREK'İN BİR BOY KÜÇÜĞÜ
Fatih Ürek analojisinin cinsi bir muhtevası ve iması olduğu düşünülmesin lütfen. Şimdi bu Naim rüyalarıma girdi ve girmeye devam ediyor ya, takıntılı bir kişi olduğum için derhal hakkında araştırma yapmaya başladım. Kendisi çakma Fatih Ürek şeklinde sahne alıyormuş. İnternette seyrettim bile. Ağır bir makyaj, saçlar tavuk ibiği gibi dikilmiş, elbette fevkaladenin fevkinde kötü bir ses... Yani Fatih Ürek'teki her şey, bir boy küçüğü olmak kaydıyla, onda da var... Aslında 'Fatih Ürek kırması, Armağan Çağlayan alaşımlı' diye de tarif edilebilir. Çünkü Armağancığımdan da ciddi izler taşıyor...
Neyse efendim, Yemekteyiz yarışmasının adı geçen dönemindeki diğer bir kaşı alınmış yarışmacı, yani Mert, herkesi evinde ağırlayıp kaya tuzunda balık, ahtapot, jumbo karides falan yapmış ve üzerine bir dayak yemediği kalmıştı. Bu Naim, evin pisliğinden, dağınıklığından dem vurarak öyle bir velveleye verdi ki ortalığı, hakikaten, ABD'nin Irak'a girip o kadar askeri harcama yapmasına falan hiç lüzum yokmuş, gönderselermiş Naim'i anında iç savaş çıkarabilirmiş. Çok şey gördüm geçirdim ama hayatımda böyle pis bir dedikodu ortamı görmedim arkadaş! Hele o 18 yaşındaki çokbilmiş Nika, hem yemeğini hizmetçiye yaptırıyor, hem de boyundan büyük laflar edip çakma Fatih Ürek'le köşe bucak kaynatıyor ya, kendimden utandım.
Hayır, bırak tuzda balık, ahtapot falan, iki lokma ekmeğini yediğin insan hakkında bile bu kadar kötü konuşulmaz ki...
Delireceğim... Şimdi şu geçtiğimiz haftanın Yemekteyiz kadrosuna bakın Allah'ınızı severseniz. Hepsi yemek konusunda iddialı, tamam anladık. Gelin görün ki hepsi benden tosun; hatta gurme olduğunu iddia eden bir ablamız var aralarında ki, bu abla obezite sınırını aşmış, fezaya doğru gidiyor. Biraz daha uğraşsa etrafında uydular dönmeye başlayacak.
Şimdi ben bu abladan sağlıklı bir yemek icrası ya da yorumu nasıl beklerim? Ortamda 'yemek' mevhumu yerine bir 'tıkınma' sevdası olduğu kesin...
Sonra, hepsi bir laf tutturmuş gidiyor: "Yemeğin tuzu yok!" Tuz yoksa tuzluk önünde arkadaşım, dök oradan! Bir de, "Güzel olmuş ama benim damak tadıma uymuyor," muhabbeti var. Ne diyorsun arkadaşım? Lisede mantık okutmadılar mı sana? Ha, eğlendirirken bilgilendiren bir program tabii bu. Geçtiğimiz haftanın yarışmacılarından Ahmet Bey, "Dondurma uluslararası bir tatlı oldu artık," diye bilgilendirdi mesela bizi. Televizyonun başında, "Yapma ya?!" derken buldum kendimi. "Ben kuzu eti yemem demiyorum, ben kuzuların yemek için kesilmesine karşıyım. Küçücük ayaklarıyla seke seke çayırlarda koştursunlar," da dedi bu abi...
Aslında ben bütün Yemekteyiz yarışmacılarının çayırlara bayırlara salınmasını, hoplaya zıplaya koşturmalarını öneriyorum. Gurme ablamızı özellikle izlemek isterim. Büyük keyif olacaktır..